CHP'de koltuğu en sağlam olan oydu
Siyaset dünyamızın renkli bir figürüydü.
Kendisini partiye kazandıran Deniz Baykal bir kaset kumpasına kurban gidince biraz üzülmüştü ama muhtemelen “Siyasette maalesef oluyor böyle şeyler” diye düşünüp teselli bulmuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu’yla da arayı iyi tutmuştu. Partide randevu filan almadan teklifsizce onun odasına girip çıkması bazı kıskançlıklara yol açmıştı ama bunları olgunlukla karşılamıştı hep.
İnsan sarrafıydı. Duyguları müthiş bir seziyle okuyor, davranışlarını ona göre ayarlıyordu. CHP’nin yenildiğinin anlaşıldığı tam 13 seçim gecesi ortalıkta görünmemiş, başta genel başkan olmak üzere diğer yetkililerin yanına bir ay kadar hiç yaklaşmamıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda genel başkanlığı kaybetmesi karşısında biraz burukluk yaşamasına karşın çabuk toparlanmış, yeni genel başkan Özgür Özel’le de kısa sürede samimiyet kurmuştu. Bu tutumunu vefasızlıkla suçlayıp “Bu da gelene ağam gidene paşam diyor” diye yapılan eleştirileri duymazdan gelmişti.
İlginçtir, iktidar partisinin temsilcileri, CHP’de genel başkandan parti sözcüsüne, grup başkan vekillerinden milletvekillerine hemen herkese sert eleştiriler yöneltirken onun aleyhinde tek bir söz bile söylememişlerdi. Bu durum siyasette onu özel bir yerde konumlandırmıştı. Adeta partiler üstüydü.
İhtimal ki hayalinden erken ya da zamanında yapılacak bir seçimin ardından Beştepe Külliyesi’ne yerleşmek geçiyordu.
Ne yazık ki ömrü yetmedi. CHP’nin duayen kedisi Şero 20 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Onu hep sevgiyle hatırlayacağız.
***
Son bir not: Özgür Özel ve partili arkadaşlarını, Şero’yu düzenledikleri mütevazı bir törenle genel merkezin bahçesinde yaptırdıkları küçük mezarda toprağa verdikleri için içtenlikle kutlarım.
Hayvanlara saygının çarpıcı bir örneğiydi bu davranışları.
***
KAÇ SUÇ KAYDIN VAR?
- Kaç tane suç kaydın var?
- Kaydım filan yok kardeşim. Ben namusuyla yaşayan, yasalara saygılı biriyim.
- Hayret ya! Suç kaydı olmayan, hatta şöyle 20-30 suç kaydı olmayan adam olur mu bu zamanda?
- Niye olmasın, işte ben varım.
- Bir nevi dokunulmazlıktır çok sayıda suç kaydı. Hararetle tavsiye ederim sana.
- Hoppala! Suç kaydı pazarlamacısı mı oldun sen?
- Keşke olsam. Edinmek öyle kolay değil suç kaydını, yoğun mesai harcaman, alın teri dökmen gerekiyor...
- Bir o eksikti. Ben böyle yaşamaktan memnunum. Yolumda dosdoğru yürürüm, yan yollara, patikalara filan sapmam.
- Bak sana dost tavsiyesi. Mutlaka bir tabanca ya da pompalı tüfek edinmelisin. Onlarsız olmaz. İnternet üzerinden satılanları bile var.
- Eeee...
- Onlardan birini al, gece yarısı herhangi bir mahalleye git, “Çıkın lan dışarı alçaklar, şerefsizler” diye avazın çıktığı kadar bağırmaya başla!
- Dizi senaristi ol sen... Bizim televizyoncular bayılır sana.
- Dinle! Senin bağırman üzerine onlarca kişi pencerelere koşacaktır. Tam o sırada tabancan ya da pompalı tüfeğinle gökyüzüne doğru 7-8 defa ateş et...
- İstemiyorum kardeşim, ne tabanca ne tüfek, ne ateş etmek...
- Bak tane tane anlatıyorum. Burası çok önemli. Ateş ettikten sonra sakın orayı terk etme! Seni pencereden izleyenlerden bazıları mutlaka polisi aramışlardır. Az sonra polis gelir.
- Çete üyesi mi yapmak istiyorsun beni...
- Dinle ya! Polis hemen kelepçeleyip karakola götürür, ifadeni alır, sonra da mahkemeye sevk eder.
- Mahkeme şak diye tutuklar tabii... İstediğin bu mu?
-Hayır hayır, hiç korkma! Kesinlikle korkma! Adalet sistemimizde koç gibi adli kontrol şartıyla serbest bırakma diye bir madde var. Hâkim o maddeye dayanarak serbest bırakır seni.
- Bak bir daha söylüyorum, ben alın terimle dürüstçe, kimseye zarar vermeden yaşamak istiyorum.
- Ben yine anlatayım, takdir senin. Mahkeme adli kontrol şartıyla serbest bıraksa da siciline bir tane suç kaydı yazılır aslanlar gibi. Ama bu devirde tek suç kaydı yetmez, onlarcası gerekiyor.
- Laftan anlamıyorsun, ne ateş açma, ne polis, ne mahkeme ne de adli kontrolle serbestlik... Hiç biri bana göre değil.
- Olsun, yine de dinle. Suç kaydında elde var bir değil mi? Biraz sabırlı olacaksın sonra. Yavaş yavaş olur böyle şeyler... Birkaç gün geçince bu defa kaldırımda yürürken gözüne kestirdiğin birinin üstüne “Niye bana yan bakıyorsun ulan!” diyerek yürü ve yumruklamaya başla adamı. Adam kanlar içinde yere yığılacaktır. Yine orayı terk etme, polisin gelmesini bekle! Polis gelince aynı süreç işleyecektir, karakol, ifade, mahkeme, adli kontrol şartıyla serbestlik... Al sana ikinci suç kaydı...
- İki suç kaydıyla yetinelim istersen...
- Dur acele etme! Aradan bir hafta geçince arabanla giderken trafik lambası kırmızı yanınca dur ama yeşil yanınca hareket etme! Arkadaki arabadan öfkeyle kornaya basılacaktır. İşte sana yeni bir fırsat daha. Hemen arabadan atla, bagajdan stepneyi al, arkadaki şoförün üstüne “Ulan sen benim kim olduğumu biliyor musun” diye bağırarak yürü! Adam korkup arabanın camlarını kapatınca da stepneyle camları kırıp tuzla buz et! Çok geçmeden yine polis gelecektir ve aynı senaryo bir kez daha tekrarlanacaktır. Etti mi üç...
- Burada dur n’olur...
- Durmam. Yaratıcı olacaksın kardeşim biraz. Her şeyi ben mi öğreteceğim sana. Markette kasiyerin yakasından tutup tehdit et. Kiracıysan ev sahibini, ev sahibiysen kiracını döv. Belediye otobüsüne bin “Niye geç geldin” diye şoföre sataşıp birkaç yumruk salla. Hasta numarası yapıp gece yarısı acil servise gidip “Kimse ilgilenmiyor” diyerek bir doktor ya da hemşireyi yere yık! Taksiye bin, söylediğin adrese varınca “Fazla para almak için yolu uzattın” diyerek kavga çıkar şoförle.
- Bir yaşıma daha bastım. Başka?
- Ha unutmadan söyleyeyim. Show TV’nin, Kanal D’nin, Star TV’nin akşam haberlerini sakın kaçırma! Oralarda yayınlanan asayişle ilgili haberler bela arama konusunda yaratıcılığını besler, ufkunu genişletir.
- Sağol, ben almayayım bu menülerden. Ne senin anlattıklarından ne televizyonda göreceklerimden. Namuslu yaşamaya devam diyorum.
- Sen bilirsin kardeşim, ben dostça uyardım seni. Bu devirde onlarca suç kaydı olmadan yaşamak, mahkemeye düşünce serbest kalmak, sokakta özgürce dolaşmak hiç de kolay değil.