Devlet kurucu okullar

Eğitimdeki duraklama ve gerileme ile devletin gerileme ve duraklaması arasında doğrusal bir ilişki var demiştik. İşte size 18. yüzyılın medreselerde okutulan gece ile gündüzün nasıl meydana geldiğini anlatan astronomi bilgisi.

Buyurun okuyalım.

"Ey aziz, malûm olsun ki, müfessirlerin ve muhaddislerin büyük çoğunluğu demişlerdir ki: Her gün, güneşin batma vakti olduğunda gece için tayin olunan melek, gecenin siyah cehverini, gökten doğu tarafına asıp ted­ricen ufuklardan gündüzün beyaz cevherini kaldırır. Ta ki, gecenin cevheri ufukları kuşatıp, gece karanlığı olur.

Güneşin nuru battıkta; ona vekil olan melekler, onu gök­ten göğe süratle kaldırıp, iki saat miktarı zaman için­de arş-ı azam altına götürürler. Burada güneş, cihanın Rahman'ına secde edip, melekler dahi onunla secdeye giderler. Cibril-i emin aleyhisselam, arşın nurundan, güneşe, bir günlük nurdan elbisesini giydirir. Bundan sonra gecenin saatleri tamam oldukta; güneşin doğu­şundan iki saat önce, gündüz için tayin olunan melek, gündüzün beyaz cevherini göklerden doğu tarafına asıp, yavaş yavaş ufuklara gönderip, yaydıkça, gecenin meleği de gecenin siyah cevherini yavaş yavaş göğe kaldırır. Ta ki, gündüzün cevheri, ufukları kuşatıp cihan aydınlık olur. Güneş melekleri dahi, güneşi, gökten göğe süratle indirip, iki saatte önceki doğma yerine getirirler. Güneş doğdukta; tayin edilmiş olan üç yüz altmış güneş me­leği, teşbih ve tehlil ederek doğup, kanatlarını yayarlar. Güneşi, o günün saat ve dakikaları miktarınca hareket ettirip, batıya götürüp giderler. Bu minval üzere güneş, batış yerinde batıp doğuş yerinden doğarak, kıyamet oluncaya değin böyle gelip gider."

Demek ki neymiş, güneş melekler tarafından hareket ettirilen bir varlıkmış. Bunun böyle olduğuna muhaddisler (hadisçiler) de ittifak ederlermiş. Ve güneş her gün Allah'a secde eder, görevli melekler de tıpkı akşam olunca evin perdelerini çeker gibi, uzay boşluğunda geceyi gündüzü oluştururlarmış. Bu yazarın unuttuğu bir başka şey var: Gece olunca bütün yeryüzü karanlık olmaz ki. Türkiye'de gece ise ABD'de gündüz olur.

Hâlbuki Newton, 1687'de yayımladığı kitaplarıyla matematik ve fizik alanında çığır açmanın ötesinde çekim kanunlarını ve yer çekiminden sonra da dünyanın sabit duran bir gök küresi olmadığını, sanılanın tersine güneşin sabit olduğunu bulmuştu. O güne kadar evreni, Aristocu bir yaklaşımla ay altı ve ay üstü olarak açıklayan görüş, dünyayı sabit, güneşi hareket eden bir nesne olarak tanımlıyordu. Aynı zamanda Potlamyus'un görüşleri de güneşi hareketli, dünyayı sabit olarak kabul ediyordu. Hem İslam dünyasında ve hem de Hıristiyan dünyasında Aristocu-bizdeki adıyla Batlamyusçu evren görüşü kabul görmekteydi.

Nitekim, yukarıda alıntı yaptığımız Aristocu evren görüşü, 1703-1780 yılları arasında yaşayan Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "Marifetname" adlı eserinden alınmıştır. Kendisi doğmadan hemen önce Batı'da Newton, gerçeği ortaya koymuşsa da bizdeki medreselerin ilgisini çekmemiştir.

Bu sebepledir ki İbrahim Hakkı gibiler, halen daha güneşi, hareket ettiren, gece olunca alta, gündüz olunca üste çıkaran ve bunu de kutsala bağlayan, hatta hadislerle ilişkilendiren kitaplar yazmağa devam ettiler. İşte bu medrese kafası, o tarihlerde İstanbul'da kurulan Deniz Mühendislik (Mühendishane-i Bahri Hümayun) okulunu Batılı (gâvur mektepleri) sayıyordu.

Böylece zaman içinde gelenekçi-modern ikiliği ile siyasal ayrışmanın kapısı aralandı. Bu farklılaşma ve ayrışma giderek siyasetin parçası haline getirildi ve İslamcılığın ideolojik kalıplarıyla bütünleşti.

1857'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın kurulmasıyla da dini okullar hariç modern okulların tamamı bakanlığa bağlanırken, eğitim sistemi tabir yerinde ise birbirine zıt iki zihniyet yetiştirmeğe başladı. 1924'de çıkarılan "Tevhid-i Tedrisat Kanunu"yla bu iki hat birleştirilerek dini okullar da milli eğitimin parçası haline geldi. Medreseci mantık; "gelenekçiliği",  gelişmeciliğe tercih ettiği için halen daha tüm inkılâplara (yenileşmelere) karşı olmayı sürdürüyor.

Modern Türkiye'yi değişmezci, sabit fikirli medrese zihniyeti değil; gelişme ve değişimi bilimsel akılla yöneten modern okullar ve onun öğretmenleri kurdu. 

 

Yazarın Diğer Yazıları