Doğan Paksoy: Ben resmimi çok severek yapıyorum

Doğan Paksoy: Ben resmimi çok severek yapıyorum
Değerli okuyucularım bu haftaki konuğum; ressam, galeri sahibi, iki derginin kurucu imtiyaz sahibi, Sanat Galericieri Derneği kurucu başkanı Doğan Paksoy Türk resim sanatının geçtiği yollar ve geldiği aşamaya ilişkin önemli tespitlerde bulundu.

Kendisinden kısaca bahsetmek gerekirse; 1976-1981 yılları arasında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü''nde eğitim gördü. Daha sonra 1984 yılında ağabeyi Şahin Paksoy ile birlikte açtıkları Teşvikiye Sanat Galerisi''nin yanı sıra 1991''de ''''Türkiye''de Sanat'''' ve 1994''te yayımlanmaya başlayan ''''Genç sanat'''' dergilerinin kurucusu ve sahibi. Ayrıca 1998 yılında resmî olarak kurulan ''Sanat Galericileri Derneği''nin de kurucu başkanı. Türkiye''de sanata yön veren en önemli isimlerden birisi olarak gösterilen Doğan Paksoy''un binin üzerinde eseri ve çok sayıda ödülü bulunuyor.

Yeniçağ: Sayın Doğan Paksoy Hocam öncelikle hoş geldiniz. Öğrencilik yıllarınızı da içine katarsak yarım asırdan bu yana resim sanatının kitlelere ulaşması, yaygınlaşması ve resim piyasasının gelişmesinde, sanat fuarlarının düzenlenmesinde, Sanat Galericileri Derneği''nin kurulmasında ve sanat yayıncılığının içinde en ön planda bulunan bir şahsiyet olarak bu yarım asırda Türk resim sanatının geçtiği yolu nasıl tanımlarsınız?

Doğan Paksoy: Her şeyden önce ben de zamanında bir sanat öğrencisiydim. Güzel Sanatlar Akademisi''nde öğrenim gördüm, sonradan adı Mimar Sinan Üniversitesi olarak değişti. O zaman, şimdi sahip olduğumuz hiçbir şeye sahip değildik, fiziksel mekanlar ve teknolojik alt yapılar yoktu, ayrıca siyasi olaylar da cabası. 70''li yıllarda her gün birkaç kişinin öldüğü çok büyük sağ sol çatışmaları vardı. Bu ortamın içinde kendimizi eğitmeye çalıştık. Bir şeyi yapmaya karar vermek tabii ki güzel bir his ama önce onun eğitimini almak, onun eğitimiyle yoğrulmak önemlidir. Her şeyden önce çalışmak birinci prensiptir, çalışmak, çok çalışmak, eğer çalışırsanız başarılı oluyorsunuz. Ben çok çalıştım, şimdi hayat hikâyemi anlatmayacağım ama gerçekten çok çalıştım ve onun karşılığını da fazlasıyla aldım diyebilirim.

Biz öğrenciyken herkesin gözü üzerimizdeydi çünkü yetenekli öğrencilerdik. O dönemde resimlerimizi satın almak isteyen varlıklı kişilerle tanıştık ve bu sayede sosyal çevremiz oldukça genişledi. Bu çok önemli, sosyal çevre edineceksiniz mutlaka. Bunun yanısıra en büyük zamanımızı kendi mesleğimiz ile ilgili çalışmaya, okumaya ayırırdık. Eğer bir şeyi yapıyorsanız, bir meslek icra edecekseniz o mesleğin gerektirdiği her şeyi en iyi şekilde yapmanız gerekir. Ben öyle yaptım. Mezun olduktan sonra o dönemlerde İstanbul''da ya da Türkiye''de tabii ki şimdiki kadar galeri yoktu, sayıları azdı ve bütün önemli sanatçılar da arkadaşımızdı, çünkü hepimiz aynı dönem sayılırdık. Ağabeyim Şahin Paksoy ile beraber 1984''te Teşvikiye Sanat Galerisi''ni açtık. Galeri bir anda çok ziyaret edilen ve beğenilen bir mekan oldu. Sergileri açtığımızda eserlerin hepsi satılıyordu ve sergi açmak isteyen sanatçılar sırada bekliyordu. Sergilerde galeri mekanı dolup taşıyordu ama maalesef şimdiki galeriler böyle değiller. Bence o zaman ki ortam ve sanat sevgisi çok daha farklıydı. Her açtığımız sergi ful satıyordu ve bu bize daha da geniş bir müşteri potansiyeli ve sosyal çevre sağladı, para geldikçe de daha çok yatırım yaptık. O işlere böyle başladık, diyebilirim.

Yeniçağ: Sanatçı olarak sanatın, piyasanın ve yayıncılığın içindeki yerinizi sormamızda bir sakınca görür müsünüz?

Doğan Paksoy: Neden göreyim, öyle birşey olur mu hiç. Varsam varımdır, yoksam yokumdur. Buna ben karar veremem. Sanat camiasında konuşulan tatrtışılan konuları kendime göre değiştiremem ki. Yaptıklarımla bir yere gelebilmişsem ve faydalı olabilmişsem ne mutlu bana. Evet sanat fuarları düzenledim, Sanat Dergileri yayımladım, önemli ve büyük sergiler yaptım, bunların tek nedeni ülkemizde sanatı ve sanatçıyıtanıtmak, kitlelere ulaştırmak ve yaygınlaştırmak içindi. Sanat camiası olarak tüm sanat dergilerineve yayınlarına ihtiyacımız var. Bu dergiler vasıtasıyla halk görebiliyor sanatı ve gelişimi. Yani Hakkâri''de, Edirne''de ve aklınıza gelen her yerde bu yayınları takip eden bir kitle var ve bunların çoğu sanatçılar, öğretmenler, doktorlar, mühendisler vs. Mesela birçok hapishaneye gönderiyoruduk ki orada da okusunlar diye, bütün amaç sanatı yaygınlaştırmak ve daha çok kitlelere ulaştırmaktı. Ayrıca müzelere eserler verebilmek çok önemli. Tabii ki bunun yanı sıra sanat piyasasının da gelişmesi lazım. Sanat piyasası gelişmezse yaptığınız ürünlerin hiçbiri alıcı bulmaz. Koleksiyoner sayısını çoğaltamayız, arz talep meselesi bu, ne kadar arz olursa talep de o kadar çok olur. Ama söylediğim gibi özgün ve dürüst olursanız bütün koleksiyonerler peşinizden gelir, size sorar. Dergilerde koleksiyonerlerle, sanatçılarla, galericilerle, müzecilerle ve önemli insanlarla röportajlar yapıyor, onların fikirlerine yer vermeye çalışıyorduk. Ayrıca yurt dışındaki etkinliklere de oldukça önem veriyor ve duyurmaya çalışıyorduk. Sanat piyasasını ilgilendirmeyen hiçbir şeyi de dergilerimizde koymamaya çalıştık. Yorumlar, eleştiri yazıları çok önemli benim için, çünkü kim ne yanlış yaptıysa üzerine gidiyorduk. Birçok kopyacı sanatçıyı yanlışından dolayı ifşa ettik. Mesela Eczacıbaşı''nı da eleştirdim, diğer ünlülerimizden yanlış yaptıklarını düşündüklerimi de korkusuzca eleştirdim. Bu belki reklam oranımızı azaltıyordu ama sonuçta ben doğru bildiğim yolu yapıyordum ve arkamda kimse yoktu, kurum yoktu, tek başıma yaptım herşeyi, önemli olan da budur diye düşünüyorum.

Yeniçağ: Yarım asırda sanatçı, galerici ve yayıncı olarak en çok kimlerle çalıştınız? Galerici ve yayıncı olarak isteyip de çalışamadığınız sanatçılar oldu mu?

Doğan Paksoy: Şimdiki piyasaya bakarsanız bütün önemli sanatçılar bu sürecin yani 40-45 yılın içinde varlar. Daha geriye doğru da gidebiliriz. Bu süreçte en önemli sanatçılar bizim dönemlerimize denk gelenler ve piyasada hep onlar var. Galeriler onlara sergi açmak istiyor, koleksiyonerler onlardan eser almak istiyor. Yani bahsettiğimiz 20-25 bilemedin 30 sanatçı. Herkes satılan ve ileride değerlenecek eseri almak istiyor. Bir nevi hazıra konmak sanki. Gençlere yatırım pek az maalesef. Hiç kimsenin genç sanatçılara bakmadığı bir dönemde biz Teşvikiye Sanat Galerisi olarak hep genç sanatçılara yöneldik ve onları destekledik. Şimdi hepsi piyasanın içinde çok önemli yerdeler.

Galerici olarak isteyip de sergisini açamadığımız hiç bir sanatçı yok. Kimi beğendiysek ve kimin geleceğini parlak gördüysek hepsiyle sergi düzenledik. Bu seçimlerimden dolayı çok memnunum. Burada sanatçı isimleri saymak doğru değil şimdi…

Yeniçağ: Kısa süre önce kaybettiğimiz ressam Komet, galerinizin kapısını tereddütsüz çalan sanatçıların başında geliyordu. Komet''in kaybı Türk resim anatına neleri kaybettirdi? Yine 2022''de hayatını kaybetmiş Adnan Çoker ve Balkan Naci İslimliyeli için de aynı soruyu sorabilir miyim?

Doğan Paksoy: Komet, Türk sanatının en önemli sanatçılarından biriydi. Tabii ki sanat camiası önemli bir sanatçısını kaybetti ama onun gibi daha nicelerini kaybettik. Aynen bahsettiğiniz Adnan Çoker ve Balkan Naci İslimyeli gibi. Bu, Neşet Günal, Burhan Uygur, Erol Akyavaş, Burhan Doğançay vb. bir çok sanatçı için de geçerli.

Yeniçağ: Resim piyasasının gelişmesindeki koşulların yaklaşık on beş sene önce adım adım ortadan kaldırıldığını eleştirmiştiniz. Şu anki durum nedir? Kültür bakanının resim sanatına ilgisizliğini de zaman-zaman gündeme getiriyorsunuz.

Doğan Paksoy: Ülkemizde maalesef devlet plastik sanatlara yeteri kadar destek olmuyor ya da olmak istemiyor. Görüş farklılıkları da söz konusu olabilir. Türkiye''de sanat büyük çoğunlukta İstanbul''un hegemonyasında gelişiyor veya devam ediyor. Yeni sanat müzeleri, kültür sanat merkezleri, galeriler, sanat yayınları, sanat okulları kazandıramazsak sanatın gelişmesi kaplumbağa hızıyla gelişir ancak. Sanat, İstanbul bağımlılığından kurtulmalı ve diğer şehirlere de büyük adımlarla yerleşmeli ki gelişme hızını artırsın ve dünya platformlarında yerini alsın. Bana ülkemizde şimdiye kadar Kültür Bakanlığı yapan bir sanatçı söyleyebilir misiniz? Hayır söyleyemezsiniz. O yüzden de devletin sanata olan ilgisizliliği bu şekilde devam edecektir.

Yeniçağ: Siz dönem dönem konseptler değiştirerek kendi sanatınızı geliştiren bir sanatçısınız. Yaratıcılığınızın halihazırdaki dönemine ilişkin neler söylemek isterdiniz?

Doğan Paksoy: Ben resmimi çok severek yapıyorum. İçimdeki bu sevgiyi bir amaca dönüştürmek ve yaşadığım hayat içindeki gelgitleri kendi ruh halim ile yansıtmaya çalışmak beni mutlu ediyor. Hem, çocukluğumdan beri yaşadıklarımı anlatmaya çalışıyorum, hem de onlara yeni bir hikaye yazmayı da ihmal etmiyorum. Resimlerimde, gerçek ne yapacağımı düşündükten sonra biter ve düşüncelerime ekleyeceğim yeni düşler, ironiler ve eleştirilerle birlikte hikaye ya da mesajlar başlar. Son dönemlerde tamamen etrafımdaki tanıdıklarım, dostlarım, ailem ve arkadaşlarım resimlerimde suretleriyle yer alıyorlar. Anlatmaya çalıştığım bu hikayenin anlatımına yardımcı oluyorlar. Hatta çoğu zaman kendimi bile bu tanıklığın içerisine dahil ediyorum.

Yeniçağ: Türkiye''de Sanat ve Gençsanat isimli iki dergi yayımladığınızı biliyoruz. Yayımcılık işiniz devam ediyor mu?

Doğan Paksoy: Türkiye''de Sanat''ı daha önce Gençsanat dergimizle birleştirmiştik. Yaklaşık 25 yıl süren dergi sürecine Pandemiyle birlikte şimdilik ara vermek zorunda kaldık. Şartlar uygun olduğu takdirde tekrar devam edebiliriz.

Yeniçağ: Galeri sahibi olarak yabancı ressamların sergilerini açma işine hep sıcak baktığınızı biliyoruz. 1984 yılından bu yana yaptığınız galericilik işlerinde durum ne alemdedir?

Doğan Paksoy: Evet her zaman sıcak baktık yabancı sanatçının ülkemizde sergi açma fikrine. Resmî olarak 38 yıldır devam ettiriyoruz. Dile kolay tabii ki, 38 yıl bir galeriyi aynı seviyede ve devamlı performansını arttırarak sürdürmek kolay bir iş değil. Mutlaka maddi yönden, bilgi yönünden, birikim yönünden yeterli olacaksın ve bununla birlikte sosyal çevren çok iyi olacak. Yeni koleksiyonerler yaratacaksın, o koleksiyonerlere sen kendini inandıracaksın ki onlar da senin getireceğin yabancı sanatçılara sıcak baksın, sana inansın ve yatırım yapsın önemli olan budur. Tabii ki bu zaman sürecinde önemli yabancı sanatçılara sergiler açtık, kataloglar yaptık. Onlara sadece sergi açmıyor ülkemizi de tanıtıyoruz bir anlamda.