Dünyada işçi hakları, ikinci Dünya Savaşı sonrasında (1945-1970) altın devrini yaşadı. 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yayınlandı. Bu bildirgede çalışma hakkı ve adil ücret yer aldı. 1961 Avrupa Sosyal Şartı ile sendika gücü arttı, asgari ücret, sosyal güvenlik, iş güvencesi ve grev hakkı yaygınlaştı.

Türkiye’de 1961 Anayasası, sendika, grev ve toplu sözleşme haklarını anayasal güvenceye aldı. Toplu iş sözleşmesi grev ve lokavt kanunu çıkarıldı. Sendikalar kuruldu. İşçi hakları gelişti. 1980 darbesine kadar sürdü.

İşçi haklarına ilk darbeyi, 1980 sonrasında Neoliberal Dönemde, bugüne kadar Thatcher ve Reagan dönemiyle birlikte getirilen özelleştirmeler, esnek istihdam, işçi haklarını da kısıtladı. Sendika gücü zayıfladı.

Türkiye de 1980 askeri darbesi sonrası sendikalar kapatıldı, grevler yasaklandı. 1983’te çıkarılan 2821 (Sendikalar Kanunu) ve 2822 (Toplu İş Sözleşmesi Kanunu) yasaları sendikal hakları yeniden düzenledi ama sıkı devlet kontrolü getirdi.

İşçi haklarına ikinci darbeyi dünyada otokratikleşme vurdu.

Fredoom House standartlarına göre, dünyada ülkeler siyasi haklar ve kişisel özgürlükler olarak, özgür, kısmen özgür ve özgür olmayan statülere ayrılıyor.

2008 de özgür ülke sayısının toplam ülkelere oranı yüzde 46,1 iken 2024’te yüzde 20’ye geriledi. Özgür olmayan ülkelerin oranı ise yine 2008 de yüzde 21,8 iken, 2024‘te yüzde 40’a yükseldi. Bu tablo kıyamet tablosudur. Dünyada insanlığın iflas tablosudur.

DÜNYADA ÜLKELER VE ÖZGÜRLÜK

(TOPLAM ÜLKELER İÇİNDEKİ ORANI)

Dünyada otokrasi önce işçi haklarını vurdu - Resim : 1

Dünyada, demokrasinin düşmesi, dünyada işçi haklarına ikinci darbe oldu.

Demokrasiyle birlikte kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, sendika özgürlüğü, toplu pazarlık gibi kurumlar gelişir; bunlar işçi haklarını koruma kapasitesini artırır.

Otoriter rejimler, işçi örgütlenmesini baskılar. Sarı sendikalar oluşturur. Grev hakları kısıtlanır.

Gelişmekte olan ülkelerde işçi haklarını kısıtlayıcı sorunlar var;

  • Kayıt dışı ekonomi, informel çalışma yaygındır. Türkiye de sığınmacılar çoğunluktadır.
  • İş güvenliği ve iş sağlığı gelişmemiştir.
  • Sendikalar zayıf ve dağınıktır.
  • Çocuk işçiliği yaygındır.
  • Asgari ücret Düşük tutuluyor. Türkiye de TÜİK verileri bu nedenle çok tartışılıyor.

Aralık ayında asgari ücret konuşurken, yalnızca ücretler değil, işçi haklarını da konuşmamız gerekir.

Aslında, Anayasa’nın 54. maddesine göre siyasi amaçlı grevler, dayanışma grevleri, genel grev ve işyeri işgali yasaktır. Ayrıca 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu‘nun 63. Maddesi ”Genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte olması durumunda, Bakanlar Kurulu kararı ile 60 gün süreyle ertelenebilir. Bu süre içinde taraflar anlaşamazsa, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu’na götürülür.” diyor. Grev fiilen yapılmıyor.

AB raporunda da Türkiye’de Grev hakkı da dahil olmak üzere sendikal faaliyetler kanunla ve uygulamada sınırlandırılmıştır; işverenlerin sendika karşıtı faaliyetleri yaygındır ve yasal korumalar yetersiz şekilde uygulanmaktadır. Temsil barajı gereklilikleri sistemi, sendikaların toplu sözleşme haklarını güvence altına almasını zorlaştırmaktadır.” şeklindedir.

İşçinin grev hakkını kullanması için, hükümet müdahalesine sınır getiren yasal değişiklik yapılmalıdır. Asgari ücret masasında işçilerin tamamı temsil edilmelidir. İşçi ve işveren dışında, hükümetin temsilcisi olmamalı, yalnızca hakem pozisyonunda birisi olmalıdır.

Sendikalaşma teşvik edilmeli. Dağınık ve farklı ideolojilerde oluşmuş sendikalar tek bir konfederasyon çatısı altında birleşmelidir.