Bugün gündemimizde iki konu var: Biri eğitim ve bağlı olarak “ev gençleri” gerçeği ve işsizlik, diğeri de çalışma Bakanı Işıkhan’ın sözleri.

Eğitimle başlayalım.

Ortalama insan, eğitim sistemini, bir ahlaki öğretim merkezi olarak anlıyor. Halbuki eğitim, ahlaki nitelik kazandırma merkezi olmanın yanında sanayi devrimiyle birlikte işgücü piyasasının oluşturulmasının temel aracıdır. Her ne eğitimi almışsan ona göre bir iş hayatın olur.

Bu durumda eğitim, kalkınma aracı ve bunun gereği olan insanın iş ve beceri kapasitesini geliştirip ona uygun yetiştirme kurumudur.

Modernleşme ve sanayileşmeyle birlikte dünyada meslek sayısı bin 500’ü geçti. Orta Çağ’da mühendis, işçi, tornacı, doğalgaz tamircisi diye bir meslek yoktu. Elektrik elektronik uzmanı hiç yoktu. Çünkü elektrik bulunmamıştı.

Teknoloji-bilim de yoktu.

Bilimsel buluşların teknolojiye aktarılmasıyla her şey değişti. O teknolojiyi hem ham madde hem de tamamını üretecek sanayi ortaya çıktı.

Böylece okul, en önemli kurum haline geldi. Çünkü, mühendislikten çıraklığa, oradan basit iş kollarına kadar, işe girmenin önkoşulu, bir diplomaya sahip olmayı zorunlu hale getirdi. Özellikle işin uzmanı (mühendisi, kalfası, teknikeri vb) olmak için mesleki okullar kurmak şarttı. Bu nedenle Avrupa’da eğitim yaygınlaşmanın ötesinde uzmanlaştı. Sanayi-okul iş birliği kalkınmanın motoru oldu. Sanayinin ihtiyacına göre meslek okulları açıldı.

Böylece eğitim kalkınmanın esas kurumu haline geldi. Halen daha başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde okulların yüzde 60-65’i meslek okulu, bir kısmı normal liseler, geri kalanı da üniversitelerden oluşur.

Peki Türkiye’de durum ne?

Bunun tam tersi. Özellikle AKP iktidarlarıyla orta öğretimde birinci öncelik İmam-hatipler yani dini öğretim, ikinci öncelik branş (fen, sosyal, dil) ağırlıklı liseler ve bunun zorunlu sonucu olarak sunulan ülkenin her tarafında açılan üniversiteler.

Sonuç?

Diplomalı işsizler ordusu.

Buradan ortaya çıkan zorunlu sonuç da “Ev genleri” dedikleri genç işsizler ordusu. Siz bunlara hayatları hatalı politikalar sonunda elinden alınan küskün insanlar da diyebilirsiniz. Çünkü, Türkiye’de eğitim, mevcut haliyle, insan harcama düzenidir. Herkese bir üniversite diploması vererek ancak diplomalı işsizler ordusu yaratabilirsiniz-ki yarattık. Verilen her bir diploma, kişinin hangi mesleğe uygun yetiştirildiğini gösteriyor. Türk sanayinin gelişmesine yönelik değil. Kalkınmayı öncelemiyor. İş piyasasının ihtiyacına cevap vermiyor.

***

Bu noktadan sonra çalışma Bakanı Işıkhan’ın saçmalamasına geçebiliriz.

Ne diyor?

“Sanayici eleman arıyor kimse gitmiyor?”

Neden acaba?

Gençler bunalım içinde oturmayı mı istiyor?

Hayır!

Birincisi, geçlerin eğitim yaşamı o sanayicinin ihtiyacına uygun bir mesleki kariyerine uygun değil. Çünkü öyle yetiştirilmemiş.

İkincisi, sanayici düşük ücret, uzun çalışma, boğazı tokluğuna itaat istiyor.

Üçüncüsü alınan eğitim diploması beklentilerini karşılamıyor.

Dördüncüsü, bir kısım gençlerin elde ettiği başarıya uygun yaşam kalitesi sunmuyor.

Kısaca ortada bir köleci düzen var ve bunu kabullenin deniliyor.

Çalışma Bakanı ve hükümeti, yarattıkları çalışma düzeninden şikayet edeceğine, nerede hata yaptığına bakıp, bir an evvel durumu düzeltse daha iyi.

Başka?

“Allah şükür emeklilerimiz her ay bankadan maaşlarını alıyor” diyerek, yine kendi başarısızlıklarını örmeğe çalışıyor. Emeklilerin içinde bulunduğu sefaleti kim yarattı? Kaldı ki, devleti ve iktidarı Allah yönetmiyor. Yönetseydi, Allah kuluna eziyet etmez her yer bolluk bereket içinde olurdu. Dolayısı ile halk, yönetme yetkisi Allah’a değil Akp ve ortaklarına verdi. Maaşlara ne kadar zam verileceğini de kimin ne kadar maaş alacağını da yine iktidar belirliyor. Dolayısı ile işin içine Allah’ı karıştırıp, buradan halkı ikna çabası boşuna.

Bir başka ayıp da emekli maaşlarıyla en sefil ülkelerden biri olan Bangladeş’i karşılaştırarak haklı çıkmaya çalışması.

Şükür Bangladeş gibi değiliz demeye getiriyor. Bu da iktidar siyasetinin iyice dibe vurduğunun gösteriyor. Niye gelişmiş ülkelerle yarışmıyorsunuz da Bangladeş ile Türkiye’yi aynı kefeye koyup oradan üste çıkmağa çalışıyorsunuz Sayın bakan?

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Eğitim politikaları başarısız olan ülkelerin, çalışma ve ekonomi düzenleri de başarısız olur.