Tuhaf bir iktidar var Türkiye’de. Yıkarken de gülüp oynuyor, yaparken de. Geçen gün OECD de üye ülkelerin mayıs ayı yıllık enflasyon rakamlarını açıkladı. En yüksek olanı Türkiye.

Türkiye’nin mayıs ayında yıllık enflasyonu yüzde 35.4. Başroldeyiz. Ardımız sıra gelen Kolombiya’nın yıllık enflasyonu yüzde 5.1.

Şampiyonluk bizde.

Bundan sıkılıp utanan yok. İçi acıyan yok. “Güzelim ülkeyi ne hale getirdik” deyip öz eleştiri yapan yok.

Biz böyle bir iktidar partisi ve bileşenlerine nasıl oy verdik deyip, yakınan da yok. Ancak dar gelirli ve emekli ağlıyor.

Nasıl ağlamasın?

Ülkede güven kalmadı.

Ne kurumlara güvenebiliyoruz ne kurumları yöneten iktidara.

İşte buyurun size TÜİK!.

Enflasyonu iktidarın istediğine göre ayarlasın diye kaç başkan değiştirildi. Sonunda başardılar. Ve enflasyon oranları maaşlara zam yapacak olan yetkili başarısızların beklentilerine göre açıklanıyor.

Sonucu hepimiz biliyoruz.

Hep söyledik, yazdık ve yine tekrarlıyoruz. Türkiye hiç bu kadar kötü yönetilmedi. Enflasyon hiç bu kadar uzun süre toplumu canından bezdirmedi. Evet, Türkiye’de krizler oldu. Enflasyon can yaktı, ama yıllarca sürmedi.

Çok daha beteri, gelir dağılımı bugünkü gibi bozulmadı.

Örneğin daha dün, özel sektör öğretmenleri “eşit işe eşit ücret” diye yürüyordu. Halbuki öğretmenlik mesleğinin ekonomisi kadar mesleki itibarı da var. Mevcut iktidar, “temel ücret” denilen, özel sektörde çalışan öğretmenlerin haklarını garanti altına alan yasal düzenlemeyi kaldırdı.

Millî Eğitim Bakanlığı çaresiz bıraktığı öğretmenlerin halini sadece seyrediyor. Ve öğretmen denildiğinde, kendini, sadece kendi personeline karşı sorumlu sanıyor. Halbuki tüm öğretmenler ve okullar Millî Eğitim Bakanlığının resmi öğretim programına göre öğretim yapmak zorundadır. Özel okulların denetimi de kendisindedir.

İçişleri bakanlığı ise hakkını arayan, bunun dışında bir amacı olmayan öğretmenlerin karşılarına polis dikip önünü kesiyor. Yürümesin, hak aramasın, aç aç boğazı tokluğuna mı çalışsın?

Şu hale bakar mısınız?

Nice öğrenci mezun etmişsiniz, kimi polis, kimi düz memur, kimi, savcı, kimi hâkim, doktor, mühendis oluyor, ama gün geliyor, elinizde büyüyenlere, bir diğer elinizde büyüttüğünüz amirleri emir verip önünüzü kesiyor.

Bezen sizi itip kakıyor.

Önü kesilen doğrudan siz olsanız da yerlerde sürünen mesleki kimliğiniz oluyor.

Nihayetinde öğretmenler itilip kakılıyor.

Buna mesleki itibarsızlaştırma denir.

Söz konusu itibarsızlaştırmanın birincisi ekonomik nedenler, diğeri, siyasal iktidarın kamu düzenini gerekçe göstererek yaptığı polisiye uygulamadır.

DİPLOMA

Söz eğitimden açılmışken buradan devam edelim. Eğitimin en büyük gücü nedir derseniz derim ki diplomalandırmadır.

Diploma sahibini yetkilendirir. Tıpkı şoför ehliyetinin kişiye araç kullanma yetkisi verdiği gibi, diploma da mesleki yetki verir. Diplomasız doktor olmaz mesela. Bu sebeple eğitim, ülkenin en başat kurumudur. Bir tek onun verdiği diploma ile iş görürsünüz.

İşte bakın, siyaset, İmamoğlu diploması üzerinden yürüyor.

Niye?

Çünkü diploma, bir yeterlik belgesidir ve kişiye güç kazandırır.

İmamoğlu demişken diplomasını iptal etmek istiyorlar.

Olağan şartlarda mümkün değil.

Niye mümkün değil?

Çünkü kişi, öğretim programına göre belirli ders düzeni içinde, belirli kredi kadar öğrenim görmüş, gördüğü öğretime bağlı olarak sınavlara girmiş, başarılı olmuş ve sınıfı geçmiş. Diplomayı haybeden, torpille, hiçbir derse girmeden almamış. Diplomayı iptal ettiniz diyelim, kişinin sınav başarıları ne olacak?

Ya Kıbrıs’tan İstanbul Üniversitesi’ne gelişi, ona ne diyeceğiz? Geliş meselesi başka. O da kurumsal düzenlemeye göre olmuş. Onun da yasal karşılığı var. Buna rağmen torpille girmişse ne olacak?

Hiçbir şey olmayacak.

Bu durumda torpille alanlar sorumlu tutulacak. Kişinin okuma-öğrenme başarısı yok sayılmayacak. Sen hata yaptın, beni torpille aldın diye, ben, tüm derslerden başarılı olduğum halde başarısız mı sayılacağım?

İktidar, öncelikle ülkenin içinde bulunduğu ağır sorunları çözsün. Siyasal kriz yaratmasın. Anayasal düzeni, anayasanın istediği ölçüt ve standartlara göre halka sorumluluk bilinciyle yapsın. İmamoğlu’nun diploması hak edilmiş bir başarının sonucudur.