Erdoğan-Brüksel hattının nedenleri

Hani veciz bir söz vardır; düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü... Erdoğan beş yıldır Brüksel’e gitmiyordu ve 3,5 yıldır da Türkiye’nin AB’ye giriş müzakerelerinde hiçbir fasıl açılmamıştı. Ne oldu da hem bir fasıl açıldı hem de Erdoğan Avrupa’nın başkentine ziyarette bulundu? Her iki tarafın da kendilerine özgü nedenleri var. Önce Erdoğan’ın nedenlerine bakalım. 
Birinci neden; Erdoğan dış politikada yalnızlaştı, en büyük müttefiki ABD randevu vermiyor, Mısır’da, İsrail’de ve Suriye’de Türk Büyükelçilikleri kapalı. Putin, Erdoğan’ı tehlikeli olarak görüyor ve güvenmiyor, Suriye politikasından dolayı çok kızgın. Irak merkezi hükümetiyle ilişkileri düzeltmek isterken geri bozdu, Barzani’yi tercih etti. İran ile bozuk olan ilişkileri düzeltme çabasında ama İran kararlı ve prensipleri olan bir ülke, Erdoğan onların politikasına yaklaşmazsa onlar ilişkilerini düzeltmezler, Erdoğan ve Davutoğlu’nun Orta Doğu ve Suriye politikalarında radikal bir geri dönüş yapması çok zordur. Dışişleri Bakanlığı’nın tecrübesi, yeteneği ve birikimini kullanmadan kendi ideolojik danışmanlarıyla yürüttüğü dış politika, hükümeti yalnızlaştırdı. Bu nedenle Avrupa Birliği ile yeni ilişki zemini işine gelmektedir. 
İkinci neden; Cemaat-AKP kavgasında Cemaatin arkasında ABD ve İsrail’in olduğunu düşünüyor ve bunu da ima ediyor, denge olması için AB’yi yanına almak istiyor. 
Üçüncü neden; Cemaati devlet organlarından söküp atmak için yapacağı yasal ve idari tasarrufların da AB normlarının dışına çıkma ihtimalini dikkate alarak Avrupalı yetkililere bunları bizzat kendisi izah edip anlayış beklemektedir. 
Dördüncü nedeni ise PKK açılımında önemli bir taviz olan ama kamuoyundan gizlediği bölgelerin yönetimi konusunda AB’den destek alma amacıdır. AB’nin 3,5 yıl sonra, bir başka faslı değil de 22. bölgeler faslını müzakereye açması hiçbir surette tesadüf değildir. Erdoğan muhtemelen bu konuyu Avrupalı muhatapları olan Avrupa Konseyi Başkanı Rumpey ve Komisyon Başkanı Barroso ile detaylı bir şekilde görüşmüştür. 30 Mart yerel seçimlerinden sonra bölgelerle ilgili yasal düzenleme yaptığında Türk kamuoyuna, bunu Kürtlerle ilgili değil, Avrupa Birliği istediği için yapıyoruz diyebilmenin zeminini oluşturmak için bu ziyareti gerçekleştirmiştir. 
Avrupa Birliği’nin nedenlerine gelince, birincisi Erdoğan’ın Batı’dan uzaklaşma sinyalleri vermesi, Avrupa Birliği konusuyla fazla ilgilenmemesi, Türk kamuoyunun AB’ye gittikçe soğuk bakmaya başlaması, dış politikada Batı çıkarlarına uymayan davranışlarda bulunması Avrupalı yetkilileri Erdoğan ile görüşmeye zorlamıştır. İkinci neden, Erdoğan’ın ülke içinde ve dışında ciddi sıkıntılara girmesi Türkiye’nin istikrarsızlaşmasına neden olabileceğini ciddi bir ekonomik ve politik kriz riski taşıdığını ve Türkiye’deki toplam yabancı yatırımlarının % 75’ini AB’nin yaptığını dikkate alarak herhangi bir krizin Avrupa’ya da ciddi zararlar vereceğini hesap etmeleridir. Üçüncü neden, Kürt açılımının, Kıbrıs ve Ermenistan sınırının açılması sorunlarının öneminin devam etmesinden dolayı yüz yüze görüşme ihtiyacından dolayı. Dördüncü ve son nedenleri ise Avrupa Birliği bir hukuk yapılanmasıdır. Yöneticiler yasaların öngördüğü görevlerini yerine getirmek zorundalar. Üyelik müzakereleri yapan bir ülke ile takip edilmesi gereken prosedürler var. Bunu yasal olarak yerine getirmek zorundadırlar. Yöneticiler bunu yapmadıkları takdirde görevlerini yapmamış veya savsaklamış olurlar. Bu nedenle AB yönetim mekanizması rutin işini yapmıştır. 
Erdoğan’ın Brüksel ziyareti iyi olmuştur. İçimiz dışımız Arap, Orta Doğu ve Asya olmuştu. Batı ile ilişkiler her iki taraf için de çok önemlidir. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti yönetimleri hep Batı’ya bakmışlar ve Batı’yla işbirliği yapmışlardır. Türklerin coğrafyası ve karakteri Batı’ya daha uygundur. Bu davranış Doğu’yu ihmal etmeyi gerektirmez ama önemli olan Doğu veya Batı ilişkilerinde dozu iyi ayarlamak ve ideolojik değil, rasyonel davranmaktır. 

Yazarın Diğer Yazıları