Tarihimizi ekrandan öğrenen çocuklar

Tarihimizi ekrandan öğrenen çocuklar
Tarihimizi ekrandan öğrenen çocuklar

Batı’da Muhteşem Süleyman olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman, tam 46 yıl süren saltanatıyla Osmanlı’da en uzun süre padişahlık yapmış isimdir. Bu saltanatı süresince tam 13 sefere çıkmış ve Osmanlı topraklarını 6 milyon 557 bin kilometrekareden 14 milyon 893 bin kilometrekareye çıkararak büyük bir yayılmanın mimarı olmuştur. Tarihçiler, Süleyman’ın tahtta olduğu 46 yılın yaklaşık dörtte üçünü seferde geçirdiğini yazarlar. Karada, denizde, Doğu’da, Batı’da, Batılıların kendisine uygun gördükleri unvanı hak edecek “muhteşem” başarılar kazanmıştır.
Ve yaklaşık üç sezondur “Muhteşem Yüzyıl”ı izliyoruz. “Tarihi olaylardan esinlenerek kurgulanmış bir senaryo” ibaresiyle... Tarihi olaylardan esinlenmek, sadece tarihi kişiliklerin adlarını kullanmak mı oluyor diye düşünüyoruz. Çünkü ortada, ne doğru dürüst sefer var, ne de dünyaya hükmeden bir sultan. Dünyayla ilişkisi genellikle gelip giden elçilerden ibaret, ki onlarla da zaten İbrahim Paşa, nam-ı diğer Pargalı muhatap oluyor. Süleyman’ın iktidarı kendi sarayından ibaret. Yalnız orada da bir sorun var, Saray’daki iktidarı da Hürrem Sultan’a ha kaptırdı, ha kaptıracak.
Peki, neden böyle oluyor? Çünkü, bu diziyi baz alırsak, Süleyman, savaşçıdan çok romantik bir sultan. Biraz şıpsevdi. Cariyelerine aşık olmaya meyilli. O, istiyor ki şiirler yazsın, halvete girsin (Ki Muhibbi mahlasıyla şiirler yazdığını da biliriz). Saray’da zaten kimin eli, kimin cebinde belli değil. Vezir-i Azam’ından Akıncı’sına, herkesin önceliği kadınlar. Devlet işleri de arada çıkar, nasıl olsa.
Şehzadeler de babalarının yolunda gidiyorlar. Mustafa, yine her gördüğüne aşık oluyor. Mehmet desen, keza. Hal böyle olunca, ekran başındakiler de, Osmanlı’yı sefer sahneleriyle değil, yatak sahneleriyle tanıyorlar. Tarihimizi televizyon başında öğrenen çocuklarımızı düşünen birileri var mı, emin değiliz.