MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Bu yaptığın ikiyüzlülük

34 yıl önce darbe yaptılar... Bu demokratlardan “tık” yok.
Siyasi parti kadrolarını alıp götürdüler, herkes “Allah razı olsun kurtulduk” dedi...

*

Kenan Evren Devlet Başkanı oldu...
Diyarbakır Orduevi’nde bizim gazeteciler Evren’e, o gece sofrada beğendiği “İçli köftenin tarifini” yapıyorlardı bir köşede...
Başyazar “Soğanı ince doğranacak” dedi...
Öbür önemli yazar “Tabii ki bu kuru soğan olacak” diye ekledi...
Yanına salata da yaptılar...

*

Meydanda Kenan Evren “Demokrasiye geçince biz tabii ki gideceğiz” dedi...
Günaydın Gazetesi manşet yapmıştı, vatandaşlar “Gitme paşam” diye bağırdılar... O zaman henüz “Türkiye seninle gurur duyuyor” sözünü bilmiyordu halkımız...

*

Otuz kadar fahri doktora cübbesi giydirdiler paşaya...
Adına üniversite kuruldu, ismini caddelere verdiler, ismini taşıyan bir çok okul açıldı...
Marmaris’te naylon poşeti kuş sandı, bir tüfek attı, altı tane keklik getirdiler “Paşam siz vurdunuz” diye...
Gittiği her şehirde meydanlar dolup taştı...
Tıpkı bugünkü gibi...

*

Anayasa yaptı Paşa...
Biz “hayır” dedik...
Yetmez ama “evet” dedi memleket...
Yüzde 98.1 ile anayasa kabul edildi, korkaklar “zarf inceydi” falan dediler utanmadan...

*

35 yıl sonra halk ayaklandı...
“Darbe yaptı” dediler...
Pankart açan koştu, kimisi ittirerek getirelim buraya dedi, kimisi kafes içine konulmasını istedi...
Önceki gün Paşa’yı ağırlaştırılmış müebbete mahkum ettiler...
Rütbesini de indirdiler, er oldu...

*

Ama Türkiye o darbenin anayasası ile yönetiliyor...

*

Paşa benim umurumda değil, zaten bu yaşta yataktan çıkartamazsın...
Ama Türkiye?..
Bu kez bir sivil dinci darbenin karşısında, aynı gafletin içindesin, bak yine sesin çıkmıyor...
Yine yalakalık yapıyorsun...
Yine idrakin bağlı...
Yine korkuyorsun...
Yine anlamıyorsun...
Yine sana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyorsun...
Bu yaptığın yine bir ikiyüzlülük...
Böyle giderse...
Asıl sen acılara mahkumsun...
Müebbet...
Bekir Coşkun/Sözcü


Bu dava daha yeni başlıyor...
“Bugüne kadar hiçbir şey yok sayılamaz. Eğer yok sayarsak hayatlarını, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımıza ihanet olur. Bu alçaklığı yapan, planlayan, destekleyen ne kadar namussuz varsa, bunlar ülkenin vicdanlı, onurlu yargıçlarının karşısına oturup hak ettikleri cezayı alana kadar bu mücadele sürecek.
Biz içerideyken hiçbir şekilde cevap verme imkanımız yokken başta TV’de gazetelerde bir anamıza küfür etmeyen utanmazlar dahil herkese sıfatı, mevkii ne olursa olsun söyleyecek sözümüz vardır. Ve zamanı gelindiğinde bu sözleri herkes duyacaktır” 
Yukarıdaki bu sözler, önceki gün tahliye olan MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan’a ait...

***

Eski koalisyon ortakları Fethullahçılarla birbirine giren iktidarın milletvekillerinden ve Tayyip’in danışmanıYalçın Akdoğan, şu açıklamayı yapmıştı:
 “Türkiye’nin milli ordusuna kumpas kurdular” 
Hedef, şimdi “Haşhaşi, karanlık odak, çete” dedikleri Fethullahçılardı!..
Peki Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama yolunu açan hak ihlalleri kararı üzerine Yalçın Akdoğan’ın mensubu olduğu AKP’nin sözcüsü Hüseyin Çelik hangi açıklamayı yaptı?..
“Balyoz eylem planı bal gibi darbe teşebbüsüdür. Balyozu yok saymak kendi kendimizi kandırmak ve halkımızın aklıyla alay etmektir” 
Tayyip’in danışmanı Yalçın Akdoğan’ın açıklamasından yola çıkarsak... Yoksa bu Hüseyin Çelik de mi Haşhaşi  ?!.

***

Sevgili okurlar;
Türkiye inanılmaz anormalliklerle dolu bir süreçten geçiyor!..
At izi, it izine karışmış durumda!..
Kimin eli kimin cebinde belli değil!..
Şu yukarıda verdiğim örnekte bile ne büyük çelişkiler yaşandığı görülüyor!..
İşin aslı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne balyoz indirilerek, orduya darbe yapılmış olmasıdır!..
Hayatlarını bu ülkeye vermiş pırıl pırıl generaller, amiraller, ordu ve kuvvet komutanları, seçkin subaylar tartışmaları deliller, dinlenmeyen tanıklar, mahkemelerin muteber saydığı gizli tanıklarla yıllarca hapishanelerde tutuldular, ömürlerinden yıllar çalındı!..
Eşlerine, çocuklarına, tüm aile fertlerine tarifsiz acılar yaşattılar, bunlar kitaplara konu oldu!..

***

Hapishanelerde çürütülmek istendiler, aksi oldu hepsi çok daha güçlü olarak bugünlere geldiler!..
Dün TV kanallarında izlerken gözlerim nemlendi, hepsi aslanlar gibiydi!..
Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan onca zorluklara ve hepsinden daha ileri yaşta olmasına karşın sanki tatilden dönmüş bir delikanlıydı!..
Ama onları güçlü tutan, fedakar eşleri, çocuklarının babalarına duyduğu büyük sevgiydi... Onları ayakta tutan, Türk Milleti’nin onlara duyduğu güven ve verdiği destekti...

***

Bu davayı, bu kumpası, bu hukuk faciasını;
TV kanallarında konuşan, yandaş gazetelerde yazan iktidar beslemesi hain cüceleri yok sayamayız!..
“Bir varmış bir yokmuş” diyemeyiz!..
Bu bir masal değil, ülkenin sırtına saplanan bir hançerdir!..
Engin Alan’ın dediği gibi, bu dava burada bitmez!..
Daha yeni başlıyor!..
Mehmet Türker/Sözcü


Tarihi kavşak
Tarihin Türkiye’yi getirdiği kavşak hayatî sayılacak derecede  önem taşıyor. Özellikle adalet, hukukun üstünlüğünü kabul eden bir zemin bulmalı, Balyoz faciasını yaratan iftiralar ise gideceği bir mahkeme bulamamalıdır.
Güngör Mengi/Vatan


GÜNÜN SORUSU
“Mahkûm oldukları halde yeniden yargılanma yolu açıldığı için 
cezaevinden tahliye edilenler muhtemelen referandumda ‘Hayır’ 
oyu kullanmışlardır, ama olsun; sonuçta özgürlüklerine, bizlerin oylarımızla gerçekleşen anayasa değişiklikleri sayesinde kavuştular...” diyerek utanma eşiğinin ne kadar yüksek olduğunu gösteren Fehmi Koru, bir de o insanların özgürlüklerini kimler sayesinde kaybettiğini yazabilir mi?


Zorlama, Engin Alan’dan 28 Şubat’çı çıkmaz
Nasıl bir kin, nasıl bir yaraysa artık Nazlı Ilıcak, iktidarın kökündeki değerlerle ters düştüğünü ispat için Engin Alan’ı kullanmış dünkü yazısında.  İddianameden kırptığı ifadelerle Alan’dan bir “28 Şubat’çı” yaratmaya çalışmış...
Biri Ilıcak’a söylesin de daha fazla komik duruma düşmesin:
1. Alan’ın konuşmasını aktardığı plan seminerine katılan, semineri düzenleyen subayların çok büyük bölümü, AYM’den önce Yargıtay kararıyla salıverilmişti zaten!
2. Nazlı Hanım duruşmaları izleseydi, Alan’ın 28 Şubat sürecinde Kuzey Irak dağlarında terörle milli mücadele verdiğini, bunu mahkemede kanıtladığını ve o davadan daha ilk aşamada tahliye ettiğini bilirdi!


Kumpas
...şu soru ne soruluyor RTE’ye ne de yanıtı bekleniyor: Peki ama Pensilvanya orduya kumpas kurduğu sırada zatı şahaneleri Başbakan değil miydiniz veya...
...ana muhalefet liderini bile dinletiyorsunuz da orduya Pensilvanya ve ekibinin kumpas kurduğundan nasıl oluyor da haberiniz olmadı. 
Olmadı: Zira Başbakan da o sırada kumpasa paralel bir davranışla orduyu darbe yapanlar ocağı diye tanıtmakla meşguldü. 
Başbakan Yardımcısı, üstelik hükümet adına konuşan sözcü Arınç’ın  “Bu generaller darbe planlamaktan başlarını kaldırıp nasıl savaşacaklar?” diyen demeci hâlâ belleklerde. Savcılığını üstelendiğini açıkça söylediği davaların cemaatin kumpasına geldiğini düne kadar söylediğine rast gelinmedi. 
Şimdi tecahülü arifaneden geliyor, orduya kumpastan habersiz, neredeyse sütten çıkmış ak kaşık!
12 yıl birlikte olduğu dost birden düşman kesildi. 
Orduya kumpas dahil, bugün her alanda göze batan olumsuz uygulamalardan şayet dediği gibi Gülen cemaati sorumlu ise... 
...bu sorumluluğun başlıca ortağı RTE ve hükümetidir. 
Bu nedenle MHP milletvekili Engin Alan’ın dediği gibi, RTE ve hükümetinin de içinde bulunduğu... 
... “Bugüne kadar olan hiçbir şey yok sayılmamalıdır!”
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet


Sıradaki hukuk
(...)  Hapiste hayatlarını kaybedenler var, ailelerin yaşadıkları maddi, manevi sıkıntılar var. Kuvvet Komutanlığı dahil, rütbe ve makamda ilerleme şansına sahip olanların hakları ellerinden alınıyor. Deniz Kuvvetleri perişan, bu yıl terfi edecek kor ve tümamiral kalmıyor, gemiler tatbikata bile çıkamıyor. Hapisten çıkanlar haklı olarak “Bu işin arkasında kim varsa, onlar ceza görmeden, hukuk tam olarak yerine gelmez” diye isyan ediyor.
Bu görüşün hukuki girişimi var. Birkaç ay önce avukatlar suç duyurusunda bulunuyor. Kapsamı geniş.
Davaya bakan yargıçlar, savcılar ile kararı onaylayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyeleri ve bu davada görev yapan polisler hakkında. Mesleki kurallarda hata yapıldığı iddiasıyla. Yargıtay üyeleri, yargıçlar ve savcılarla ilgili kararı HSYK, polislerle ilgili olanı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı verecek.
HSYK nasıl işlem yapacak, İstanbul Savcılığı hangi adımı atacak, hukuk nasıl işleyecek, sırada bekleyen hukuk bu.
Bir de sırada bekleyen dava bitmeden insanları mahkûm eden manşetler ve köşeler var. AYM “Hukuk ihlali var” diyor, bunlar şimdi nerede saklanıyor?
Tek tek insanların ve kurumların çok değişik yönlerden ağır bedeller ödediği karanlık bir dönemin ilk perdesi kapanıyor.
Yalçın Doğan/Hürriyet


Cumhuriyet açılımı
Ergenekon’dan sonra Balyoz sanıklarının da tahliye olması, Türkiye’de yeni bir döneme işaret ediyor.
Peki, hangi dönem?
Soruya yanıt bulabilmek için, önce Ergenekon ve Balyoz davalarının gerçek anlamına bakmalıyız.
Bu davalar, kuşkusuz darbe davası değildi. Atlantik kuvvetleri ile milli kuvvetlerin çarpıştığı bir davaydı. Atlantik kuvvetlerinin Kemalist Devrim’i yıkma davasıydı; Cumhuriyet’le hesaplaşma davasıydı; “Türk tarihinin hakkından gelme” davasıydı.
O nedenle Ergenekon ve Balyoz davaları henüz bitmemiştir: Bu dava, ancak Kemalist Devrim tamamlanınca ve karşıdevrimciler yenilgiye uğratılınca biter!

***

Türkiye, 2007 yılında başlayan Ergenekon tutuklamalarıyla karanlık bir döneme girmişti. Kemalist Devrim’i ve Cumhuriyet’i yıkmayı 
hedefleyen kuvvetler, buna direnecek milli kuvvetleri adım adım tasfiye ediyordu.
Cumhuriyet’i yıktılar, TSK gibi kurumlara belli oranlarda diz çöktürdüler, kurumları ele geçirip biçimlendirdiler vs.
Ancak artık yeni ve aydınlık bir döneme giriyoruz. Ergenekon davası yeniden ve bu kez Türk milleti için başlıyor.
Balyoz tahliyeleri işte bu aydınlık dönemin işaretidir.
Göreceksiniz, ne cumhurbaşkanlığı seçimleri Atlantik ve Ortaçağ kuvvetleri için öyle çantada keklik olacak, ne de koltuklarında rahat rahat oturabilecekler...
Mehmet Ali Güller/Aydınlık


‘Ara rejimi’ çöküyor
TEĞMEN Mehmet Ali Çelebi’nin, Binbaşı Kemalettin Yakar’ın kitabına* yazdığı önsözdeki şu cümleler, Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz kararıyla başlayan yeni dönemin manasını da anlatıyor:
 “Uzaktaki bir deniz feneri, gecenin karanlığı içinden parlıyor.
O fener, hür ve bağımsız doğacak çocuklarımızın ülkesidir.
Onu arayın...” 

***

Bilin ki,  tarihimizin bu en karanlık ara rejimi çatır çatır çöküyor...
(*) Kemalettin Yakar; “Resimlerle Hasdal’da 3 Yıl”, Kaynak Yayınları, 2014
Ertuğrul Özkök/Hürriyet