Füzeye hangi taraftan bakalım

Savunma Sanayi İcra Komitesi (Başbakan, Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanından oluşur) 26 Eylül’de yapmış olduğu toplantıda önemli bir karar almıştır. TSK’nın ihtiyacı olan, orta ve uzun mesafeli füze savunma sistemleri ihalesini Çin’e vermiştir. Türkiye hava savunma sistemlerini geliştirmek için, uzun süredir yoğun çaba içerisindeydi. Ancak ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler Türkiye’ye bırakınız füze teknoloji transferini, füze sistemlerini bile satmak istememekteydiler. Rusya ve Çin’in rekabeti nedeniyle ABD, Türkiye’ye ikinci nesil, kısa mesafeli Patriot, Sparrow, Sidewinder, AIM ve AGM serisi füzelerini  satmıştır ama hiç bir teknolojik işbirliğini kabul etmemektedir. Füzeleri  satan firma (Raytheon) teknisyenleri Türkiye’ye gelerek Türk teknisyenlere sadece kullanma kursu vermektedir. Bakımını da her yıl para karşılığı kendileri yapmaktadır, tam bir sömürü düzeni. İhale sonucunun açıklanmasıyla Türkiye’deki Amerikancılar özellikle de tatlı su solcuları ile İslamcıları, bir de üstelik çoğunluğu hükümet yanlısı gazeteler ve uzmanlar, bu ihalenin ABD tarafından istenmediği ve NATO sistemlerine de entegre olamayacağını söyleyerek ihaleyi iptal ettirme sürecine sokmaya çalışmaktadırlar. Bu ihaleye güdümlü soldan veya güdümlü İslamcılar tarafından bakarsanız yani ABD ve İsrail tarafından bakarsanız size doğru gelmez, ama bir Türk gibi, Türkiye’den bakarsanız bu füze ihalesinin son derece önemli ve hükümetin doğru bir karar aldığını görürsünüz.
Türkiye ABD gibi bağımsız bir ülkedir ve kendi savunmasını kendisi yapmak zorundadır. Kıbrıs’a Türkiye’nin müdahalesiyle ile ilgili 1964 Johnson mektubunu ve yine 1974 Kıbrıs savaşından sonra ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosunu hatırlayalım. Ayrıca ABD ve diğer NATO üyesi silah tedarikçi ülkelerin silahlarının dışında Rus ve Çin silahlarına sahip tek NATO ülkesi Türkiye değildir. Polonya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan gibi birçok NATO üyesi, Rus, Çin ve diğer birçok ülke silahlarına sahiptir. ABD ve diğer Batılı ülkeler Osmanlıdan bu tarafa Türkiye’ye hiçbir surette teknoloji transferi yapmamıştır ve Türkiye’nin yeni teknolojilere sahip olmasını da hep önlemeye çalışmışlardır. 1950’li yıllarda margarin üretme teknolojisini bile vermek istememişlerdir. Hatırlayalım Türkiye’deki ağır sanayi yatırımlarını soğuk savaşa rağmen 1960’lı yıllarda Demirel hükümetleri Ruslarla anlaşarak ağır sanayi yatırımları olan İskenderun demir-çelik, İzmir Aliağa petrol rafinerisi ve Seydişehir Alüminyum fabrikalarını yapmıştır. ABD ve Avrupalılar, 30 yıl Türkiye’yi oyalamışlar ve nükleer enerji üretim tesisini yaptırmamışlardır, AKP iktidarı akıllı bir politikayla, geçen yıl Mersin nükleer enerji tesisini, Batı’nın ihale engelleme oyunundan kurtulmak için devletten devlete iş verme yöntemiyle Ruslara vermiştir. Sinop nükleer enerji tesisi için Güney Kore ile anlaşan hükümet, ABD’nin baskısı üzerine ihaleyi iptal ederek ABD güdümündeki Japon-Fransız konsorsiyumuna vermiştir. Oysa ki Koreliler önemli teknoloji transferi yapacaktı, esas olan nükleer enerji veya füze tesisi değil, teknoloji transferi sağlamaktır.
Füze ihalesi Türkiye’nin bağımsızlığı, gücü ve teknoloji birikimi açısından çok önemlidir. Bu sadece bir silah teknolojisi değil aynı zamanda uzaya gönderilecek haberleşme ve yayın uydularını da fırlatma imkanı sağlayacak teknolojiye de sahip olunacaktır. Hükümet iç ve dış baskılara dayanarak bu ihaleyi iptal etmemelidir. Ayrıca şark kurnazlığı yaparak ihale üzerinden ABD ile pazarlık yaparak falanca oluşuma desteğini kes ben de ihaleyi iptal edeyim diyerek ülke çıkarlarını heba etmemesi gerekir. Bu konunun takipçisi olacağız. Bu ihale Çin için de çok önemlidir, zira bir devlet şirketi olan CPMIEC (China Precision Machinery Export-İmport Corp )Rus teknoloji desteği ile yeni geliştirdiği bu silahı ilk defa bir NATO üyesi ülkeye satma imkanı bulmuştur, yani Çin için, sadece ekonomik değil aynı zamanda stratejik bir anlaşmadır.

Yazarın Diğer Yazıları