Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Gıda bankacılığı mı vergi kurnazlığı mı?

İktidarı ele geçirir geçirmez devlet imkanlarını yandaşlar ve yanaşmalar arasında paylaştırmak için seferber olan  AKP, 2004 yılında vergi mevzuatına 'gıda bankacılığı' adı altında yeni bir düzenleme sokuşturdu.

Bu çerçevede, 5035 sayılı kanun ile Gelir Vergisi Kanunu'nun 40. ve 89., Katma Değer Vergisi Kanunu'nun ise 17'nci maddesinde bir takım değişiklikler yapıldı.

Gıda bankacılığı, 27.05.2004 tarih ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun'un 3'üncü maddesinde aynen şöyle tanımlanıyordu:

"Bağışlanan veya üretim fazlası sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonlardır."

Daha sonra 5281 sayılı kanun ile 'temizlik', 'giyecek' ve 'yakacak' maddeleri de gıda bankacılığına ilave edildi.

***

El altından sessiz sedasız yapılan yeni düzenlemelere göre, gıda bankalarına yardımda bulunacak olanlara, yardımın bedeli üzerinden 'gider' yazabilme ve 'vergi indiriminden' yararlanma imkânı getirildi.

Yani, fakirlere yardım amacıyla, 'gıda', 'temizlik', 'giyecek' ve 'yakacak' maddesi bağışlayanlar, 'daha az' vergi ödeyecekler veya duruma göre 'hiç' ödemeyecekler.

Ancak, vergi avantajından yararlanabilmek için bağışların, tüzüğünde veya senedinde "ihtiyacı bulunanlara gıda bankacılığı faaliyetinde bulunacağına" ilişkin hükümler bulunan derneklere veya vakıflara yapılmış olması gerekiyor.

İhtiyacı bulunanlara 'doğrudan' veya 'başka organizasyonlar' aracılığı ile yapılacak olan yardımlar ise ne yazık ki vergi indiriminden muaf tutulmuyorlar.

***

Mevzuatta gerçekleştirilen değişikliklerin hemen ardından Türkiye genelinde peş peşe sırf 'gıda bankacılığı' yapmak amacıyla birçok dernek ve vakıf kuruldu.

O güne kadar 'sosyal yardım' alanında faaliyet gösteren bazı dernek ve vakıflar ise hiç vakit kaybetmeden tüzüklerinde değişikliğe giderek, faaliyetlerinin arasına 'gıda bankacılığını' da dahil ettiler.

Diyecekseniz ki ne var bunda?

Ne güzel işte, 'hayırsever' insanlar devlete verecekleri verginin bir kısmını dernek ve vakıflara bağış yapıyorlar, dernek ve vakıflar da o bağışları, karşılıksız olarak 'yardıma muhtaç' durumdaki gariban vatandaşlara ulaştırıyorlar.

Ama, ne yazık ki elin oğlu sizin zannettiğiniz kadar hiç de 'iyi niyetli' değil.

Elin oğlu açıkgöz, elin oğlu hin.

Nasıl mı?

***

Mesela, AKP iktidarı ile yakın ilişki içerisinde olan cemaatlere mensup bir takım yardım kuruluşları, her sene defterdarlıkların tepesine çökerek, devlete vergi vermeye devam eden sağlam mükelleflerin bir listesini temin ediyorlar.

Sonra da, bir şafak vakti ansızın gözlerine kestirdikleri kişilerin kapılarına dayanıyorlar:

- "Selamünaleyküm ya muhterem, devlete yılda ne kadar vergi ödüyorsun?"

- "Şu kadar."

- "Vah, vah, yazık değil mi, gelin sizi o kadar vergi ödemekten kurtaralım, ödediğiniz verginin şu kadarlık kısmından muaf tutalım."

- "Nasıl olacak bu iş?"

- "Mesela siz bize şu kadar bağış yapacaksınız, biz de size yapılan bağışın birkaç katı tutarında fatura keseceğiz. Maliye memurlarına bu faturayı ibraz edip vergi ödemekten kurtulacaksınız."

- "Olur mu?"

- "Olur?"

***

Tokadı yiyen, zarara uğrayan 'devlet' olunca, 'Allah korkusu' bir anda yerini tarif edilmez bir 'iç ferahlığına' bırakıyor.

Alan memnun, veren memnun.

Mükellef, yaptığı yardımın birkaç katı tutarında kendisine kesilen fatura sayesinde devlete 'vergi' ödemekten kurtuluyor.

Fakir fukaraya dağıtılmak üzere kendilerine 'emanet' edilen yardımlara bile göz diken malum dernek ve vakıflar ise topladıkları bağışlardan dağıttıklarını dağıtıyorlar, dağıtamadıklarını ise yine kendileri ile 'iş birliği içerisinde' çalışmakta olan malum market zincirlerinde satışa çıkarıyorlar.

'Fasulyenin', 'mercimeğin', 'nohudun' bol yetiştiği bir ülkede, bazı dönemlerde fiyatların birdenbire anormal bir şekilde yükselmesinin arkasında gerçek neden acaba ne olabilir?

Hiç düşündünüz mü?

 

Yazarın Diğer Yazıları