Gidenler mi, kalanlar mı suçlu?

İçeride, fırtınalarla boğuşurken, doğal olarak, önemli noktaları gözden kaçırdık. Hatırlarsanız, son yazımda, sıkıyorsa, Büyükelçi Ricciardone’ye değil de, onun patronu, Obama’ya “dayılan” diye yazmıştım. Anlaşılan, arkadaşın efelenmeleri de, tribünlere oynanan, seçim oyunuymuş. İçeride yaptığı konuşmalarda, Amerika’yı, Nisan ayında Halkbank üzerinden komplo kurmakla suçlayan Erdoğan, Washington’a tam tersi mesaj yollamış. Hani adamı seyrediyorsunuz, bakıyorsunuz, mahallenin külhanı. Herkesi fırçalıyor. Ama biri çıkıyor, höt diyor, o an iş bitiyor. Gerçekte bu efelenmelerin ne kadar içi boş olduğu da, Washington’dan yapılan açıklamalardan anlaşılıyor.
Amerika tarafında yapılan açıklamalarda, öyle tavır var ki, sanki “bıktık başınıza gelen her şeyden bizi sorumlu tutmanızdan” havası var. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki yaptığı, yazılı açıklamada, Ankara’daki AKP’li yetkililerden, bu işte, Amerika’yı suçlamadıkları konusunda teminat aldıklarını vurgulamış. Dikkatinizi çekerim, adamlar belki lafları çarpıtır diye, açıklamayı, yazılı yapıyor. Aynı şekilde, bir başka sözcü, Büyükelçi’ye yönelik saldırıların, kendilerini kızdırmaya başladığı mesajını veriyor. Bunlar, öyle gizli, saklı açıklamalar değil, tam tersine “on the record”  yani açık, seçik Ankara’ya duyurulması için yapılan bildirimler. Ha bu arada Beyaz Saray’dan yapılan bir başka açıklamada da, Erdoğan’a karşı sabırlarının da tükenmekte olduğu mesajı veriliyor.
İşte tam bunlar olurken, Erdoğan hükümeti de çözülme yoluna girdi. Yılanın eski kılıfından sıyrılması hesabı, tercüman Egemen’i de devre dışı bırakan, yeni bir kabine değişikliğine gitti. Açıkçası, ben de çözülmelerini bekliyordum, ama inanın bu kadar hızlı değil. Olaylar, Erdoğan hükümetinin altından destek tuğlaların teker teker çekilmesi anlamına geliyor. Hatırlarsanız sizlere, AKP’nin yapısının, sürekli olarak ANAP’a benzediğini ve ABD tarafından kurulan hükümetlerin ABD tarafından götürüldüğünü yazmıştım. Tabii bir ulus için, ne kadar yüz kızartıcı bir durum. Bu da halkın ve iş çevrelerinin çıkarcılığından kaynaklanıyor. Adamın acısını Pakistanlıların çaldığı Kâtibim şarkısı da hafifletemedi anlaşılan.
Ama her kes önemli bir noktayı kaçırıyor. AKP iktidarında sorun, acaba bakanlar mı, yoksa onları yürüten, yöneten, kaptan mı? Yani sorun Başbakan mı? Hükümet içinde, Bakanlık makamına getirilen kişiler, son 11 yıl içinde kendilerinden öncekiler gibi, Başbakana ben bu konuyu yapmam, yasalara aykırı diyebilecek güçte mi? Veya bu partinin cumhuriyet rejimini yıkması mı? Mesela böylesine bir kabine değişikliğinde, ülkenin dış politikasının içinden çıkılmaz hale getiren, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, neden değişmez? Yani yolsuzluğa o bulaşmadı mı? Bence oturduğu evin bizim vergilerimizle ödenen binlerce liralık kirası bile bu grup içinde yer alması için yeterli neden.
Mesela, bu iktidara yalakalık yapan ve kendilerini basın mensubu olarak tanımlayan yandaşlar, daha mı az sorumlu içinde bulunduğumuz durumdan? Bence hayır. Mesela yandaş Mehmet Barlas’ın NTV’deki değerlendirmeleri, ibreti âlemlik durum. Adam hâlâ durumu demokratik diyebilecek kadar iktidara bağlı. Bakın Hasan Cemaller, Nazlı Ilıcaklar, İsmet Berkanlar, Ertuğrul Özkökler nasıl cephe değiştiriyor. Yeni Osmanlıcı veya İkinci Cumhuriyetçi Cengiz Çandarlar bakalım ne kadar hızlı döneceksiniz? İbreti âlem inanın ibreti âlem. Tartışma programlarında, hepsinin askeri yönetimlere referans vermesi de başka ibretlik durum. Yani neredeyse bu kavganın sebebini de askeri darbelere bağlayacaklar.
Başbakan neden kabinenin tamamını değiştirmemiştir. Çok mu başarılı herkes? Ülke, kendiliğinden bir uçurumun kenarına sarsak sarsak pervasızca ilerliyor. Üretimi ve sanayisi olmayan, başkalarının paralarını çalıştırarak, mükemmel dedikleri ekonomi de, tehlike sinyalleri veriyor. Bakın Merkez Bankası sürekli piyasaya para pompalıyor. Ama gene de doların ateşini alamıyorlar. Duyan sanki bizde bir ekonomik yapı varmış da, bu tür siyasi skandalların etkilendiği intibaı alıyor. Ama siz de ben de biliyoruz tüm bunlar yalan.
Sevgili okurlarım sizlere tavsiyem ekonomik önlemlerinizi alın. Türkiye büyük bir fırtınanın ayak seslerini duymaya başlamak zorunda, yastığınızın altına üç beş kuruş atıp, kredi kartı da dâhil borçlarınızı azaltın derim.

Yazarın Diğer Yazıları