Göbeğini kaşıyan Mısırlılar

16-17 Haziran’da ikinci turu yapılan Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimi ilginç bir boyut almıştır. Şubat 2011’de Hüsnü Mübarek’in devrilmesi üzerinden 16 ay geçmiştir. Mübarek rejimi yıkılınca doğulu batılı birçok ülkede insanlar Mısır’a demokrasi geleceği ve ülkenin en organize grubu olan dinci Müslüman Kardeşler Örgütü’nün iktidarı ele geçireceğine inanmışlardır. Mısır ile ilgili yazılarımızda arşivlere dönüp bakılırsa hep şu cümleyi kullandık, “Mısır Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Batı yanlısı körfezin zengin ülkeleri için çok önemlidir. Dolayısıyla Mısır’ın yönetimini Mısırlıların keyfine bırakmazlar.” Batı’yı ve Körfez’in zengin ülkeleri olan Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi ülkelerle Batılı ülkelere sıkı sıkıya bağlı Ürdün ve Lübnan gibi ülkeler de Mısır da aşırı dinci bir yönetime izin vermezler. Ama halkın tepkisini azaltmak için iktidara ortak edebilirler veya onların önlenemez bir iktidarı mukadderse kontrollü bir Müslüman Kardeşler iktidarına izin verebilirler.
Burada sorun sadece Batılıları ve İsrail’i memnun etmekle bitmiyor zira 1952’de kralın devrilmesinden bu tarafa Abdülcemal Nasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde Mısır da Batılı, laik, çağdaş ve cumhuriyetçi bir kitle oluşmuştur. Bunlar, akademisyen, bürokrat, gazeteci, yazar, asker, tüccar ve sanayici gibi meslekleri yapan elit tabakadır. AKP iktidarı ile gündeme gelen “Göbeğini Kaşıyan Türkler” fenomeni Mısır’da yaşanmıştır. Mısır’da halkın % 40’ı günlük bir doların altında bir gelirle yaşamaktadır. 81 milyon nüfus ve 55 milyon seçmeni bulunmaktadır. Bu seçmenlerin %35’i yani yaklaşık 20 milyonu okuma yazma bilmemektedir. Bu yirmi milyon okuma yazma bilmeyen insanların seçtiği Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi aslında beklenenin çok altında aldığı %52’lik oyla başkan seçilmiştir.
Mevcut askeri rejim adını koymadan ve deklare etmeden bir ihtilal yapmıştır. Zira çağ dışı buldukları Müslüman Kardeşler tarafından yönetilmek istememektedirler. Mısırın çağdaş kazanımlarını ve yerleşik dış politikalarını tehlikeye atmayı göze alamazlar ayrıca 1979’da İsrail ile gerçekleştirdiği Camp David antlaşmasından bu tarafa ABD ve İsrail’den aldığı askeri ve ekonomik yardım ve avantajlardan vazgeçilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle “Yüksek Askeri Konsey” yasa çıkartma, savaş ilan etme, ordunun yönetimi ve yeni anayasa yapımında söz sahibi olma gibi daha birçok yetkiyi üzerine almıştır. Dolayısıyla Mursi mütevazi ve sembolik bir cumhurbaşkanı koltuğu için seçilmiş oldu. Zaten yeni başkan Mursi Müslüman Kardeşler örgütünde “Yedek Lastik” olarak adlandırılmaktadır, asıl İslami şefler pusuda beklemektedirler. Dolayısıyla iktidarı paylaşma konusunda kişisel bir sorun yaratmayacaktır. 14 Haziran’da Meclis feshedildiği için yeni başkan cumhurbaşkanı yeminini yüksek askeri konsey önünde yapacaktır. Başkanlık yetkilerinin tırpanlanmasını protesto etmek için yandaşlarını Tahrir Meydanına tekrar toplayan Müslüman Kardeşler bu kez arkalarında ABD, İsrail ve Körfez Araplarının desteği olmayacaktır. Ulusal ve uluslararası basının çoğunda sadece dinci bir örgütün organize ettiği aşırı bir gösteri olarak nitelendirilecektir. Daha önce olduğu gibi dünyanın sempatisini toplayamayacağı gibi özgürlük mücadelesi olarak taçlandırılmayacaktır.
Çağdaş Mısır’ın birikimlerini yok edecek fanatik gericiler olarak anılacaktır. Muktedir olmadan iktidar olacaklardır. Zaman içinde ABD, İsrail ve Körfez’in zengin Araplarının çıkarlarına dokunmamayı öğrenecekler, dünyanın diğer bölgelerindeki radikal İslamcıları desteklememeleri gerektiğini görecekler, iktidarın nimetlerinden yararlanmalarına göz yumulacak, ekonomik ve ahlaki zaaflarının tatmin olması için özellikle yardımcı olunacak, kirlenecekler ve kasetleri yapılacak, halkın nezdinde itibar kaybına uğramaları sağlanacaktır. Geriye sadece ABD ve İsrail’in çıkarlarına dikkat edecek bilgeliğe ulaştıktan sonra tek başına iktidar yolu açılacaktır. Bazıları İslami militanlık yapma hevesine kapılırsa ellerinde ki kasetlerden bir kopyası kendilerine gönderilerek dünya barışı, kardeşlik ve yüksek demokrasi için batıyla işbirliğinin devam etmesi gerektiğine olan inancını kamuoyu ile paylaşacaklardır.
Mısır ordusu kendisini ülkenin ve çağdaş rejimin garantisi olarak görmektedir. Birinci önceliği demokrasi değildir. Ülkenin bütünlüğü ve laik bir rejimdir. Çağdaş Mısır elit’i ve ideolojik olmayan dindar Mısırlılar da silahlı kuvvetleri desteklemektedir. Askeri rejim isteseydi eğer hile yaparak kendi adaylarını kazandırabilirlerdi. Müslüman Kardeşler’e başkanlık yolunu bilinçli bir şekilde açmışlardır. Mısır’ın ulusal ve uluslararası kimliğine ve çağdaş kazanımlarına helal getirmeden İslamcıların bir müddet iktidarda kalmalarına ses çıkartmayacaklardır.

Yazarın Diğer Yazıları