Gördüğüm en anlamlı barış günüydü

1 Eylül Barış Günü yıllardır gelir geçer, haberim olmaz. Olsa da birkaç bürokratın toplantılarda yaptığı beylik konuşmalardan olur. Bu sefer, gençler Barış Günü’nü, çok anlamlı kıldılar. İnsan zinciri oluşturdular. Gerçi bu zincir polisler tarafından tıkandı ve koptu ama; yer yer ve zaman zaman birleşerek devam etti.
Gençler, mücadeleyi de, barışı da iyi biliyorlar. ODTÜ gençleri, okullarının parkından geçecek acayip bir yol için kesilmeye başlanan ağaçlara sahip çıktılar. Yatak yorganlarını serip, masalarını kurup, beklediler. Atatürk OrmanÇiftliği’nin güzelim arazisini de kurtarırlar inşallah. Mimarlarımız, sivil toplum örgütlerimiz, kadınlarımız bu işte çok hassas davranıyorlar.
Yurdun her tarafındaki yürüyüşler, şenlikler, paneller gezi ruhunun canlı tutulduğunu gösteriyordu. Bunun bir tezahürü de merdiven boyama eylemiydi. Hemen de yayılıyor. Bu eylem de kasabalara kadar yayıldı. İktidarın işi bundan böyle zor. Gezi direnişi; resimleriyle, şarkılarıyla, animasyonlarıyla, klipleriyle bir gezi kültürü oluşturdu. Hatta biraz fazla iddialı olacak ama, oluşan, bir medeniyetti. Bir medeniyetin çekirdeği, nüvesiydi. Bu medeniyette; zorbalığa, silaha, tekmeye, tokata, hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa yer yok. Gençler, insan zincirinin önünde yerlere yaydıkları tuvallerine, barışın resmini çiziyorlardı.
Gezi Medeniyeti’nin göstergelerinden biri de bu, edebiyat, resim, doğaya hayranlık ve cesarettir. Kırmızılı ve siyahlı kadını hatırlayın. Üzerine gaz veya su fışkırtan polise nasıl sakince bakıyorlardı. Bir de iktidarın, yeni TOMA’lar sipariş ettiğini, yeni müdahale araçları getirttiğini, bunların da göstericilere elektrik vermede kullanılacağını düşünün. Bir bataklığın içinde çiçek gibi bir medeniyet doğuyor, emperyalizmin bütün güçlerine meydan okuyan; şarkılı, türkülü, resimli; cesur bir medeniyet!

 

Bizim parlamento neden toplanmıyor?

Herkesin parlamentosu toplanıyor ya da toplanacak. Kovboy bozuntusu Obama, Suriye için karar vermeyi kongreye bıraktı. İngiltere’de Avam Kamarası kararını verdi: “Suriye’ye müdahale istemiyoruz”. İnsanın gözünün içine baka baka yalan söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Carry ve NATO Genel Sekreteri Rastmunsen, 5 bin yıllık İsrail Krallığı, hedeflerine bağlılıklarını koruyorlar. Oysa diğer AB ülkeleri bu işten çoktan vazgeçtiler.
Ya bize ne oluyor? Biz hâlâ batağa soktuğumuz Orta Doğu ülkelerinin nefretlerine ve idarecilerinin çok sert, en sert demeçlerine karşın Osmanlı hayali gibi bir masalı okumaya çalışıyoruz. Kim bilir, belki de bazı terörist toplulukları böylece mutlu etmek istiyoruz. Onlar, duymuşsunuzdur, bizim Başbakan’a halife diyorlarmış.
Bizim Meclis’ten hiç ses yok. Milletin vekilleri, bu müdahaleye ne diyecekler bilmiyoruz. Birçok kanunları, torba yasalara koyarak ve sabaha karşı, uyuklamakta olan vekillerin oyuna sunarak Meclis’i zaten etkisizleştirdiler. 1Mart tezkeresinde, Meclis’in gösterdiği haysiyetli direnişin yeniden gösterileceğinden mi korkuyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları