Görünen köy kılavuz istiyor
Gündem hızla akıyor. Olayların birine bakıp ne olduğunu anlamak isterken bir başkası başlıyor. Her biri milli sorunlarımızla ilgili olsa da ne yazık ki her birini yorumlamak mümkün olmuyor ve olsa da arkası kesilmediği için gündemden uçup gidiyor. Çünkü yeni bir olay başlıyor.
Türk siyasetinin ve devleti yönetenlerin en başta gelen yanlışı nedir biliyor musunuz? Ülkenin bağrına hançer gibi saplanan terör ve bölücülük sorununu doğru dürüst anlatmamaktır. Yıllardır tutturmuşlar bir PKK. PKK bir ayrıntı. Büyük tasarımın küçük aparatı. Silahlı, terörist bir yapı olduğu için herkes doğrudan ona odaklanıyor. Halbuki bütünü gördüğünüzde onun aslında bir ayrıntı olduğunu anlıyorsunuz.
Geçmişte pek çok yazımda “PKK kendini feshedebilir” demiştim. Nitekim “Silah bırakacağını” açıkladı. Yine geçmiş yazılarımda “Peki KCK ne olacak?” diye sormuştum. Halâ daha cevabı verilmiş değil.
KCK, Kürtçülüğün devlet yapısı. Fiilen çalışıyor. Yasama, yürütme ve yargı gibi üç ana bölümden oluşuyor. Yasama başlığı altında Kürdistan halk meclisi Kongra-Gel var. Kongra Gel’e bağlı olarak PKK (Türkiye), PYD(Suriye), PÇDK (Irak) ve PEJAK(İran) yapılanması var. Yürütme başlığı altında Halk savunma alanları ve altında en az on tane birim kurulmuş. Yargı bölümünde, çeşitli başlıklar altında mahkemeler var. Bunlardan biri askeri mahkeme.
KCK, tipik bir devlet örgütlenmesi ve bir devlette bulunması gereken önemli birimler şematik olarak yapılandırılmış. PKK, bu koca tablonun içinde askeri bir birim olarak tanımlanıyor.
Şimdi bizim devlet yöneticilerimiz, “PKK kendini feshediyor” diye, “Barıştan” söz ediyor.
“Terörsüz Türkiye” sloganı ile hepimize, mutluluk vadediyor.
Silahı bırakıyorum, karşılığını da istiyorum diyor.
Neymiş karşılığı?
“Sivil anayasa” imiş.
Sivil anayasa nasıl bir anayasa?
Komisyon kurup salt çoğunlukla “He” diyecekleri anayasa.
En önemli maddesi vatandaşlık tanımını değiştirip “Türk” ten kurtarmak. Yerine, vatandaşlık bağı ile bağlı herkesi “Türkiye vatandaşı” yapmak. Böyle yaptınız mı artık “Türk Halk Müziği” demeyeceksiniz. Türk mutfağı, Türk Devleti, Türk bayrağı, hatta Türk ordusu dahi demeyeceksiniz. Bu ve benzeri kurumlar herkesin olduğuna göre “Türkiye Bayrağı, Türkiye ordusu, Türkiye sanat müziği vs. olacak.
Türk Milli takımı, Türk futbolu değil, Türkiye Milli takımı, Türkiye futbolu olarak gururlanacağız.
Başka?
Ülkemize barışı getiren teröristler kahraman sayılacak. Ölüm yıldönümlerinde izinsiz anılacak.
Tunceli Valisi gibi isteyen ağlasa da barışın gereği bu olacak. Artık Türk devleti yok, Türkiye devleti var. Türkiye Ordusu ve Türkiye polisi, Türk polisi olmaktan kurtulduktan sonra, herkesin kucaklayıcı gücü olarak görevini azim ve kararlıkla yapacak.
Okullarda derslerin adı değişecek.
Türk Edebiyatı değil, Türkiye edebiyatı, Türk şiiri değil, Türkiye şiiri olacak.
Kim bilir, belki ilerde birileri Türkiye isminden de “gene Türk var” diye rahatsız olur. Bu sefer barışı sağlamak, huzuru tesis etmek için “Anadolu halklar Cumhuriyeti” derler.
Yıllardır benim ülkemde sadece “Türk’üm” demek ırkçılık olarak görüldü.
Kürt Tealli ve İslam Tealli cemiyetlerinin ardılları, her nedense Türk’ten rahatsız oldu. Olmağa da devam ettiler. Halbuki Türkler ne İslam’dan ve ne de Kürt’ten hiç rahatsız olmadık.
Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükseldiği halde Abdullah Gül ne demişti hatırlayın. “Ne mutlu Türk’üm sözünün her yere yazılmasını ilkellik” demişti. Halbuki o Türk’lük anayasal vatandaşlığın tanımı olan Türklüktü. Etnik Türklük değildi. Buna rağmen kendini Türk’e layık görmedi.
Yunanistan’a gidip orada ölen Şeyhülislam Dürrizade gibi.
Konuyu toparlarsak şunu belirmemiz gerekir. Türkiye, tıpkı ormanda bir ağaç türüne odaklanan kameranın, ekranda herkese onu göstermesi gibi, ormanın bütününü topluma anlatamadık.
Orman KCK, PKK birkaç ağaçtır. KCK ne silah bırakıyor ve ne de kurumsal yapısıyla faaliyetlerine son veriyor. Sadece anayasal tavizler karşılığında eli silahlı bir biriminin silah bıraktığını söylüyor.
Bu sayede KCK başkanı Öcalan, Türkiye’den kopardığı tavizleri cebine koyarak yoluna devam edecek. Kendisine de alan açacak. Görünen köy bu.
İç cephe, dış cephe MİLLİ BİRLİK
Devletleri yıkma, rejimleri çökertme projesi: BOP
Toplumsal varoluşumuzun sebebi göç!..
Soru şu: Milli İrade hangi irade?
MİLLİYETÇİLİK GÜVENLİKÇİLİKTEN İBARET Mİ?
Patrik’e harita vermek
Milli iradenin tutuklu hali
Eğitim akademisi ne işe yarar?
Yeni Anayasa neden yapılamaz?
Sosyal sistem uyarı veriyor









