Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Batan geminin kaçanları!..

Hadi müzmin-kronik-kıdemli-daimi muhalifleri bir kenara atalım; “muhafazakar-liberal-demokrat(!)”, “sol-liberal”, “her devrin adamı”, “yetmez ama evetçi”, “mahallenin çocuğu”, “iliştirilmiş yandaş” gibi bugüne kadar iktidardan  alkışını esirgemeyen kim varsa karşı çıkıyor faşizme doğru atılan son adıma...

 

Hz. Ömer gibi hiddetli de olsan insanların hanesine dokunamazsın

Hz. Ömer bir gece Medine sokaklarında dolaşırken evlerin birinden şarkı sesleri duyar. Hemen duvara tırmanıp içeri girer.
Evde ’kadınlı-erkekli’içki içilen bir manzara görür ve içerideki adama çıkışır...
 “Ey gafil, yaptığın kusuru Allah’ın örteceğini mi zannettin?”
Adam, karşısında duran kişi halife yani devlet başkanı olmasına rağmen gayet soğukkanlı cevap verir...
 “Ey müminlerin emiri; dur, acele etme. Eğer ben, Allah’a karşı bir bakımdan hata işlediysem, sen üç bakımdan hata işledin!”
Hz. Ömer şaşırır...
Adam  “Ey Ömer” diyerek bir bir saymaya başlar...
 “Bir, Allah Teala, ’Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın’ (Hucurât 49/12) buyurduğu halde, sen haneme girip ayıp araştırdın.
İki, Allah, ’Evlere kapılardan girin!’ (Bakara 2/189) buyurduğu halde, sen duvara tırmandın.
Üç, Allah, ’Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin istemeden, onlara selam vermeden girmeyiniz. Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür, hikmetini anlarsınız’(Nur 24/27) buyurduğu halde sen evime hem izinsiz girdin hem de selam vermedin!”
Bunun üzerine hiddeti ve adaleti ile tanınan Hz. Ömer gözyaşları içinde adamdan affını diler. “Ben seni affedersem sen de beni affeder misin”  der.
(...)
Hz. Ömer gibi hiddetli de olsanız öğrencilerin kaldığı evlere, insanların özel hanesine dokunamazsınız.
Dokunursanız dinen onlar bir, siz üç kere kusurlu olursunuz!
Ayrıca AİHM kararları ve anayasa ortada.
Eğer ortada bir suç yoksa...
 “Hiç kimse özel hayatın gizliliğine, haneye dokunamaz.”
Nokta.
Eyüp Can/Radikal

 

+++

 

Uzayan iktidarın otoriterleşmesi

Bazen şu kadar yıl önce şöyle yazmıştım diye alıntılar yapmamın da sebebi, yaşamakta olduğumuz siyasi çatışmaların geçici öfke anları değil; maalesef bir eğilim, bir ’gidişat’olduğunu göstermektir.
İşte,  “uzayan iktidarların otoriterleşmesi”  şeklinde siyaset bilimi kitaplarında bahsedilen bir eğilimi hemen bütün tarihimizde ve bugün görüyoruz. Bu AK Parti için de ülke için de iyi değildir.
Taha Akyol/Hürriyet

 

+++

 

Arabistan bile geri...

‘HADİ bunu da savun’diyorlar, ’Buyur buradan yak’der gibi... Serde sözcülük var ya mecburi, savun bakalım savunabilirsen!
İran mollaları savunamıyor, sokakta yasak olan her nevi ahlaksızlık evde serbest.
Mesken dokunulmazlığı var, Suudi Arabistan Vahhabileri karışmıyor, kapını kapatıp perdeyi çektikten sonra ahlaka mugayir her ne halt işlersen işle, günahı senin boynuna.
(...)  
Riyad’da bir kafede kızlarla oğlanlar aynı masada oturamaz. Hafifmeşrepliktir... Mutavva denilen ahlak çavuşlarına basılırlarsa karakola çekilmeleri mukadder. Ama evde kim kime dum duma, sefahat âlemleri sınır tanımaz.
Tahran’da kızlarla oğlanlar yan yana oturabilirler, gevşekliğe girmez. Yalnız kadının bir tutam saçı görünse yasak, devrim muhafızları sokakta değnekle kovalar. Ev partilerine ise hudut yok, vur patlasın çal oynasın, yıkılır ortalık.Hangisi ahlaka uygun, hangisi gayriahlaki bu durumda? Neye göre, kime göre?
HHH  
Üstelik daha sokakta ahlak denetimine karşıyken nasıl ederim de eve ahlak baskınını savunurum şimdi ben?
İran’dan, Suudi Arabistan’dan bile geri bir pozisyon. (...)
Akif Beki/Hürriyet

 

+++

 

İkinci 28 Şubat

Başbakan’ın bu salvoları, Türkiye’de otoriter reflekslere karşı bir hak mücadelesini zorunlu kılıyor. (...) Bir anlamda endişeli modernler, solcular ve hayal kırıklığı yaşayan liberaller, aslında 15 yıl önce muhafazakarların olduğu yerdeler. 28 Şubat’a girmedik, ama girmeye az kaldı. Kaderin tuhaf bir cilvesi bu. (...) Artık haklarını, yaşam alanlarını, inançlarını korumak zorunda kalan, laikler ve liberaller...
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet

 

+++

 

Totalitarizm...

Başbakan Türkiye’nin babası, gençlerin vasisi değildir.
’Hayır’ reşit insanlar bu açıdan siyasi iktidara emanet değildir.
Kimin kiminle oturacağına müdahale, özel konutlarda kız-erkek ayrımı, özel alana, özel hayata müdahalenin daniskasıdır. Bu tür düzenlemeler, düşünceler siyasetin toplum üzerinde tahakkümüne yol açar, aynı zamanda totalitarizme kapı açar...
Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak

 

+++

 

Anayasaya’ya aykırı

Anayasa çok sade bir şekilde  “genel ahlâkın korunması sebebi” ni bile, usulüne uygun verilmiş hâkim kararına bağlayarak konut dokunulmazlığını sıkı bir yargı korumasına alıyor. Yani? Bir evde kimlerin hangi düzen içinde kaldığına, bu kapı gibi anayasa hükmü varken kimse karışamaz. Bu anayasa hükmü dururken, Başbakan’ın istediği şekilde bir yasal düzenleme de yapılamaz.
Mümtaz’er Türköne/Zaman

 

+++

 

“Bir kere”den çok şey olur

Bugün “ahlaki kaygı” der, 
yarın “ideolojik hassasiyet”...

Bunu, öğrenci yurtlarında ’fuhuşa teşvik’soruşturması yapmış,  “konuyu bilen”  bir eski savcı olarak söylüyorum.
(...)
Hukukta  “öğrenci evi” diye bir kavram yoktur.
Mesken veya konut vardır.
3-5 öğrenci beraberce bir ev kiralasalar, mülki ve adli açıdan buna yurt gibi kontrol edilebilecek bir mekân veya  “öğrenci evi”  olarak değil,  “özel mesken/konut” olarak bakılır. Bu da kişinin en özel, en temel mahremiyet ve koruma alanıdır.
(...)
Bugün kişilerin en özel alanı olan meskenlere  “ahlaki kaygılar” la mülki amirler sokulursa, yarın muhtemelen  “başka ahlaki/siyasal/ideolojik hassasiyetler” le de başkaları sokulur.
Gültekin Avcı/Bugün

 

+++

 

Gürültünün arkasında “o vakıflar” mı var

Erdoğan’ın kamptaki konuşmasında, milletvekillerinden gelen,  “vakıflar da yurt yapsın” önerisi üzerine de,  “Bütün vakıflar olmaz, kamu yararına vakıflar olur, aksi hâlde her önüne gelen vakıf kurup üniversitelerden arsa talep etmeye başlar”  dediği de söyleniyor.
Erdoğan’ın yurt yapmaları konusunda sinyal verdiği ve yurt işleri ile uğraşan  “kamu yararına vakıflar”  hangileri? Bu vakıfların Erdoğan veya aile bireyleri ile ilişkili olanı var mı örneğin? Esas gürültünün arkasında o vakıflara devlet eliyle maddi imkânlar sağlanması mı var?
Emre Uslu/Taraf

 

+++

 

‘Hukuk devlet’i ‘patron’un keyfine göre hareket etmez

’Devlet’, ’patron’un keyfine göre, üniversite gençlerinin yaşam alanlarına ve yatak odalarına girmeye hazırlanıyor.
Hiçbir ’hukuk devleti’nde böyle bir şey olamaz. ’Hukuk devleti’ olan demokratik ülkelerde, devlet kişinin keyfine göre şekillenmez. Yasalar ona göre çıkmaz, ’yasal düzenlemeler’ ona göre yapılmaz.
Demokratik hukuk devletlerinde, ’sandık’, her türlü keyfiliğin ve devlet müdahaleciliğinin ’meşru gerekçesi’ olarak sunulmaz.
Cengiz Çandar/Radikal

 

+++

 

Hükümet yanlıştan kaçınmalı

“Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik” diyen bir devlet adamı evlerin çatıları altında kimleri barındıracağına, insanların mahremine karışır mı?
(...)
Evleri takip altına almak... Mahalleliyi kullanarak ihbar mekanizmaları oluşturmak... Yanlış yaptığına inanılanları teşhir etmek... Valileri ahlâk bekçiliğine soyundurmak...
Bunları asla yapmaz, yapmamalıdır.
(...)
Hükümet de yanlış yapmamaya bakmalı; yaşam tarzlarına müdahale anlamına gelecek uygulamalardan kaçınmalı.
Fehmi Koru/Star

 

+++

 

Demokrasiye darbe

Öğrenci evlerinin bahsedildiği şekilde denetlenmesi yolunda atılacak her adım özel hayata müdahale olacak ve özgürlük ve demokrasiye darbe indirecektir. Umarım böylesine vahim bir hataya düşülmez.
Atilla Yayla Yeni/Şafak

 

+++

 

Mahalleli ev basarsa tatmin olacak mısınız?

Muhafazakâr değerlerin arkasına devlet gücünü koyup, insanların yaşamlarına müdahale etmek veya  “Mahalle baskısı” nı genç insanların hayatına düzenleyici ve gözetleyici bir öğe olarak sokmak  “Demokratlık” la pek bağdaşmaz.
“Durumdan vazife çıkartmak”  heveslisi insanların pek bol olduğu bu coğrafyada, Başbakan’ın söyleminin üzerine atlayanların fazlasıyla çıkacağı mutlaka düşünülmelidir.
(...)
Ahmet Rasim’in veya Hüseyin Rahmi’nin romanlarındaki mahallelilerin yeniden canlandıklarını ve evlere baskın yaptıklarını görürsek, edebi nostaljimizi mi tatmin etmiş olacağız?..
Mehmet Barlas/Sabah

 

+++

 

Endişeli liberal

Başbakan’ın söyledikleri, emniyet teşkilatının hükümetçe bir ahlak polisi olarak kullanılmasını, komşuları birbirlerini ihbara teşvik etmesi, özel hayatlara müdahale tehlikesini akla getirdiği için fevkalade kaygı vericidir. Bir zamanlar muhafazakârların maruz kaldığı baskıların, bu defa muhafazakâr olmayanlara yönelmesi endişesini uyandırmaktadır.
Şahin Alpay/Zaman