Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Güvenlik zafiyeti yaratanlar kimler?

Garip bir tecelli mi demek gerekiyor, yoksa ‘kaba montajı’ tamamlanmak üzere olan filmin yürek burkan fragmanı mı, insan karar vermekte zorlanıyor. 
Anlaşılan o ki bir takım gelişmeler iktidar sahiplerinin tamamen inisiyatifi dışında ve ‘onları da şaşkına uğratacak’ biçimde evrilip, gündemde kendine yer buluyor. 
Tepeden tırnağa kadar her şeye hakim olduklarını vehmedenler, ‘dolma kalem’ olarak bilinen bir yazarın sahip olduğu bilgilerin bile neden ‘kendilerinde’ bulunmadığına hayıflanıp, topu yine bildik yerlere atıyorlar. 
Artık iyice mide bulandırmaya başlayan ‘anahtar’ bir kelime oldu ‘provokasyon’. 
İşin içinden çıkamadıklarında, ‘dün’ söyledikleri ile ‘bugün’ geveledikleri bir takım çelişkiler arasında bocalamaya başladıklarında, hep aynı basma kalıp ifadelerle duruma açıklık getiriyorlar:
- “Güvenlik zafiyeti yaratmak istiyorlar. Hükümetin önünü kesmek istiyorlar.” 
Zavallılık mı desek yoksa kendini kandırma mı?
Daha birkaç ay önce, hükümetteki bir Bakan aynen şu ifadeyi kullanmıyor muydu?
- “TSK kademesindeki terfiler, MİT ve polisteki yapılanmalar; terörle mücadelede daha etkin olmamızı sağladı.” 

***

Terörle etkin bir şekilde mücadele eden güvenlik kuvvetlerine karşı insafsızca yürütülen ‘kara propagandaları’ bir hatırlayınız. 
Kentlerin göbeğinde şüphelileri çevirip kimlik soran polisten, canı pahasına vatan için mücadele veren askere herkes bir şekilde ‘zan altında’ bırakılarak adeta ihanet şebekelerinin ekmeğine yağ sürüldü. 
- “İnsan hakları ihlal ediliyor, devlet kendi vatandaşlarına hor davranıyor.”  
Bunlar en hafifinden ifadelerdi ve işin ucu terörle mücadele edenlerin ‘hedef haline’ getirilmesine kadar dayandı. 
Evlerinden çıkan kaç güvenlik görevlisi, kafalarına sıkılan ‘tek kurşun’ ile katledildi. 
Herhalde bir takım insan müsveddelerinin ‘insan haklarından’ anladığı, ‘eline silahı alıp dağa çıkanları’ himaye etmekten ibaretti. 
Onlarca insanın içine ‘bomba’ ile dalan tipleri bile insan hakları adına savundular ama ‘devletin verdiği görevi’ yapmaya çalışanlara sürekli kara çaldılar. 
O stratejinin temel hedefi güvenlik güçlerini ‘aciz’, ‘kaba’, ‘kıyıcı’ gösterip terörle sözüm ona hak arayanların elini rahatlatmaktı. 
Bunda hayli başarılı oldukları da söylenebilir. 

***

Daha dün askerin ve polisin ‘yıpratılması’, ‘itibarsızlaştırılması’ için aşağılık bir kampanya yürüten ihanet çevrelerine adeta hamilik eden teslimiyet iktidarının başı, bugün aynı güvenlik kuvvetlerini ‘görevlerini yapmamakla’suçluyor.
Ülkenin bir bölgesi için ‘güvenlik zafiyetinden’ bahsederken, bir başka bölgesinde ‘olup bitenleri’ gözden kaçırmaya çalışıyor.
Sınırlarımız hangi ‘örtülü’ pazarlıklar neticesinde ‘yol geçen hanına’ dönmüştür? 
Kim, kimin malını hangi yöntemlerle ve ‘nelerin karşılığında’ Irak’ın kuzeyinden ülkeye getirip pazarlamaktadır? O malların ‘gerçek sahipleri’ kimlerdir? Terör örgütü bu alışverişten ‘yüzde kaç’ almaktadır? 
Adı konulmamış bir ‘bölgesel entegrasyonun’ öncü çalışmalarıyla karşı karşıya olduğumuz aşikar. 
Belli ki bir takım güç sahipleri o bölgede sınırı ‘fiilen’ ortadan kaldırmış; “al gülüm, ver gülüm” , işler tıkırında. 
Bugün İstanbul’un hangi sokağına baksanız, 10’ar metre arayla ‘kaçak’sigara ve tütün satanları görürsünüz. 
Tezgah, Uludere’den taa Sultanahmet’e kadar uzanıyor. 

***

Öyle, hadiselere ‘esrarengiz’ bir hava verip, ‘dış güçler’, ‘faiz lobisi’, ‘paralel örgüt’ zırvaları ile gerçekleri perdelemenin bir hükmü kalmadı artık. 
Bırakın şu ‘provokasyon’ palavralarını da Eminönü’ndeki bir kaçak sigara tezgahından yola çıkarak, iz sürmeye başlayın. 
Bakalım bu ‘duman altı’ sizi nereye götürecek?

Yazarın Diğer Yazıları