Habemus Papam

28 Şubat’ta Papa XVI. Benedikt’in istifası ardından Katolik dünyası  yeni Papa’nın seçimi için nefeslerini tutup beklemeye başlamışlardır. Bu bekleyiş 13 Mart’ta Sistin Şapeli’nin bacasından beyaz duman çıkarıp ve peşinden, Fransız Kardinal Jean-Louis Tauran’ın, Bazilikanın locasından Latince “Habemus Papam-Bir Papamız Var” anonsunu yapmasından sonra merak son bulmuştur. Katolik Dünyasının 266. Papası böylece seçilmiş oldu. İtalyan asıllı Arjantin vatandaşı 76 yaşındaki yeni Papa Francis (eski orijinal adı Jorge Mario Bergoglio) tartışmalı bir geçmişe ve kişiliğe sahip. Ülkesi Arjantin’de 1976-1983 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri destekli general Jorge Videla’nın askeri darbesine destek verdiği ve askeri rejimin iki sol görüşlü papazı içeri alıp işkence yapıldığı ve o zaman ülkenin en büyük dini otoritesi Kardinal olan, yeni Papanın buna göz yumduğu suçlaması yapılmaktadır. Ayrıca Batı’da bazı basın kuruluşları yeni Papanın ABD’nin desteği ile seçildiğini ima etmektedir. Bir önceki Papalık seçiminde Papalığı kıl payı kaçırması ve bu kez rahatça seçimi kazanması ABD’nin müdahale ihtimalini güçlendirmektedir. Katolik Kilisesinin ve Vatikan’ın Latin Amerika ülkelerinde çok ciddi politik gücünün olduğunu ve ABD’nin Latin Amerika ülkeleriyle ciddi sorunlarının bulunması, bu savı doğrular niteliktedir. 731 yılında seçilen Suriyeli Papa III. Gregory’den sonra Avrupa dışından seçilen ikinci Papa olmuştur. Yeni Papa, Katolikliğin en katı tarikatı olan ve tarihte birçok defa Vatikan ile diyanet sorunları yaşayan Cizvit tarikatındandır. Cizvit Tarikatı’nın dört temel kuralı vardır. 1-Ahlak. 2-Papaya bağlılık. 3-Fakirlik. 4-İtaat. Cizvitler kendilerini İsa’nın askerleri olarak adlandırırlar ve aksiyoner bir karaktere sahipler. Yeni Papanın uluslararası siyasette ve Katolik dünyasında aktif bir rol oynayacağını beklemek abartılı bir davranış olmayacaktır. Zaten kendisine oy veren Kardinallere ‘Tanrı sizleri affetsin’ diyerek şaka mı yaptı yoksa gelecekle ilgili planları mı aklına geldi bilmiyoruz. Zaman içinde göreceğiz.

 


İstanbul Ortodoks Patriği ve Vatikan

 


Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethinden önce ve sonra İstanbul Ortodoks Kilisesini Vatikan’a karşı hep desteklemiştir. İki Hıristiyan mezhep arasındaki rekabeti ve diyanet sorunlarını değerlendirmiştir. Bu davranış, emperyal bir gücün küresel stratejisidir. Türk İmparatorluğu Osmanlı Karadeniz, Balkanlar ve Doğu Avrupa’da karşısında bütün bir Hıristiyan dünyası yerine, parçalanmış bir dünyayı çıkarına daha uygun bulmuştur. İki kilise, tarihte ciddi sorunlar yaşamıştır. 1054 yılında iki kilise karşılıklı olarak birbirlerini aforoz etmişlerdir. İlişkileri kopmuştur, öyle ki 1204 yılında 4. Haçlı seferleri esnasında İstanbul’dan geçen Katolik ordusu, Ortodoks kilisesini yıkmış papazları öldürmüşlerdir. 1054’deki karşılıklı aforoz, 1965’de Papa Paolo ile İstanbul Patriği I. Anthenagoras tarafından kaldırılmıştır. Bugünkü Patrik Bartholomeos ile Papa II. Jean-Paul 1995’te İstanbul’da, birlikte bir Komünyon ayinine katılmışlar, iki kilise arasındaki ilişkileri düzenlemek için ortak bir komite oluşturulmuş, her yıl iki kez mutat olarak karşılıklı ziyaretler yapılmakta ve karşılıklı olarak her önemli olayda ziyaretler ve jestler yapılmaktadır. Son olarak da Patrik, özel bir uçakla bilinçli ve kasıtlı bir şekilde sebebini henüz bilmesek de yeni Papanın resmi görevine başlama ayinine katılmasını, basına haber vererek bu ziyaretin Türk kamuoyu tarafından bilinmesini istemiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı gibi küresel bir güç değildir. Dolayısıyla iki kiliseyi birbirine düşürmeyi oynayamaz ama İstanbul’daki kilisenin ne yapmaya çalıştığını, özellikle AKP iktidarı döneminde iyi takip etmesi gerekir. Belki masumane bir barıştır, böyle de olsa bilinmesinde fayda vardır.

Yazarın Diğer Yazıları