Haksızlığın kitabı var mı?
Millî Eğitim Bakanlığı, yine tartışılacak uygulamalara imza attı. Nisan ayında politik kaygılarla öğretmenleri “Proje Okullarında” yerinden etti. Hâlbuki böyle olmamalıydı.
Niye?
Çünkü bazı meslekler, iş ahlakı, tutum ve davranış bakamından özel bir öneme sahiptir. Hukuk adamından beklediğimiz adalet ve hukukun değerler sistemine bağlılıktır. Bunu davranışlarında görmek isteriz.
Din adamından, verdiği dini telkinlere ve vaazlara zıt davranışlarda bulunmamasını bekleriz. Aynı şekilde kendini dindar olarak gösteren ve bütün toplumsal ilişkilerinde bunu belli eden kimselerden de aynısını bekleriz.
Bir diğer meslek, öğretmenliktir. Eğitimciden; ders veren, öğreten insandan bilime, akla, iyiye karşı olumsuz davranışlar beklemeyiz. Öğretmenseniz, eğitimci kimliğe sahipsiniz demektir. Bu durumda ders veren bir kişilik olarak, mesleğinizle davranışlarınız arasında çelişki bulunmamalıdır. Hiç şüphesiz kurumsal yapı olarak Millî Eğitim Bakanlığı da eğitimsel davranışlara uygun davranmak zorundadır.
Peki, davranmıyorsa?
Kişi ya da kurum tutarsızsa?
Bu durumda ortaya; iş ahlakı, mesleki ahlak sorunu çıkar. Sorunlar diğer kişilere yansıdığında orada değişime sebep oluyorsa bu durumda da kural, yani hukuk sorunu ortaya çıkar.
Biliyor musunuz, eğitimin tanımında öğrenme yoluyla her bir kişide “istendik” davranış oluşturma kuralı vardır. Bu tanımda, “İstendik yani istenen” davranış tanımın özünü oluşturur.
Bütün bu ön açıklamalardan sonra gelelim, Millî Eğitim Bakanlığı’nın Nisan-2025’de Türkiye’ye yaşattıklarına. Adına “Proje okulları” diyerek okullar arasında bir sınıflama yapmış.
Yapabilir mi?
Elbette yapar.
Tutmuş, Nisan ayında proje okullarında kadro değişimine gitmiş.
Gidebilir mi?
Hem gidebilir ve hem de gidemez.
Ne demek bu?
Bakanlığın makamdan gelen yasal gücünü kullanarak istediği öğretmeni istediği yere atayabilir.
Peki, yanlış olan ne?
Birincisi, aylardan nisan.
Tayin mevsimi değil.
Tayinler, kurumsal düzeni, iş akışını, eğitim başarısını bozmayacak şekilde, toplumsal çıkar gözetilerek yapılır. Sadece bir tek kişinin tayin yapılıyor olsa belki sorun olmaz, ancak toplu tayinler, bakan istese bile keyfi, zamansız, olağan işleyişe aykırı olarak yapılmaz.
Buna teamül deniliyor.
Bütün bürokrasi bu kavramı bilir.
Hangi makamda olursa olsun, kişiler görevini layığı gibi yapmadığında ister istemez toplumsal tepkilerle karşılaşır. Nitekim bu zamansız ve gereksiz tayinle Türkiye, velilerle birlikte lise öğrencilerinin boykotuyla karşılaştı. Yönetsel (idari) kararlar toplumsallaşırsa, eş zamanlı olarak sorun yaratır ve siyasallaşır. Bu da öyle oldu. İktidar “Niye siyasallaştı” diye şikâyet ediyor.
Hayret!
Sahi neden acaba?
Bakanlığın; kuralsız, zamansız ve kötü yönetimi sebebiyle olmasın.
Sorunun ikinci ve önemli bir nedeni, tayinlerde yasal dayanağın yetersiz oluşu. Tayinlerin yasal dayanağı var ama, nitelikli okullarda yer değiştirmenin bu nitelikleri dikkate alan tutarlı bir yönetmeliği yok gibi. Bu durumda ikinci sorun, hukuk sorunu demektir.
Üçüncü sorun da Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitimsel davranış gösterememe sorunu. Atasözündeki gibi. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” misali, derslerde iyi insan ve ahlak anlatan bir kurum, başkalarına her türlü öğüdü veriyor ama, sıra kendisine gelince kesinlikle söylediklerine uygun tutarlı davranamıyor. Bir taraftan dindar geçiniyor. Bütün tarikat ve cemaatleri derse sokarak güya “Dindar nesil” yetiştirmek iddiasında bulunuyor, öte yandan dinin en büyük değeri ve Allah’ın da sıfatlarından biri olan “Adaleti” yok sayıyor. Kur’an’ın açık emirlerinden olan “Liyakati” bir çırpıda silip atıyor. Böylece siyasal ideoloji karşısında din salt bir araç olmanın ötesinde işlem görmüyor.
Eğitimcinin bireysel ve kurumsal iş ahlakını hiç konuşmuyoruz.
Dolayısı ile bakanlığın hiçbir uygulamasında eğitimci davranışını kesinlikle görmüyoruz. Gördüğümüz tek şey kadrolaşma.
İşin içine siyasal kadrolaşma girince “Ümmetçilik” de rafa kalkıyor. Çünkü bütün Müslümanları kucaklamıyorlar. Böylece “Ümmetçilik”, algıları yönetmekten başka bir işe yaramayan slogana dönüşüyor.
Haksızlığın kitabı var mı bilmem ama, bu arkadaşlar uygulamalarıyla tarihe yazıyor. Bu kesin. Yaşadıkça görüyoruz.
Kısaca durum raporu şu…
Milli kayıplar ve kavgalar!..
Düşman ittifakı!
PKK FESİH KARARINDA BİR ÇİVİ ÇAKTI
PKK koşulsuz silah bırakacak mı?
Katiller dışarda siyasiler hapis
MİLLİ KÜLTÜR YIKIMI VE SİYASET
ANLAMSIZ ÖĞRENME VE SONUÇLARI
Filozoflarını yok edersen
TUTUKLU DEMOKRASİ









