Hava Sahasında Siber Savaş
Ortadoğu’da gerilim, tarih boyunca hep karmaşık ve çok katmanlı olmuştur. Son günlerde yaşanan olaylar da bu gerilimi yeniden hatırlatıyor ve zaten var olan düğümleri daha da karmaşık hâle getiriyor.
Siber tehditler, bombalardan sessiz ama bir o kadar yıkıcıdır.
İsrail’in Lübnan’daki Refik Hariri Uluslararası Havalimanı'nın frekanslarını hacklemesi ve İran’a ait sivil bir uçağı vurmakla tehdit etmesi, bölgede yaşanan gerilimin teknolojiyle nasıl farklı bir boyuta taşındığını gözler önüne seriyor.
Yaşanan olay yalnızca askerî operasyonlarla sınırlı kalmayan, siber savaşın Ortadoğu’nun yeni normali hâline geldiğinin de göstergesidir. Hava sahalarında dolaşan jetlerin, füzelerin yanı sıra artık görünmez bir düşmanın, bilgisayar ekranlarında süren bir savaşın da var olduğunu göstermektedir.
Dünya üzerinde pek çok ülke, askerî gücünü sadece tanklar, uçaklar, gemiler ve füzeler üzerinden tanımlarken; siber uzayın savaşlardaki yeri giderek daha fazla önem kazanmaya başladı.
İsrail’in son saldırısı da bunun bir örneğidir. Bilinenin aksine bu saldırı bir füze, bomba veya tankla yapılmadı.
Bir bilgisayar ve internet üzerinden gerçekleşti. İsrail, Lübnan’daki Refik Hariri Havalimanı’nın hava trafik kontrol sistemlerine sızarak, kule frekanslarını ele geçirdi. Bu askerî harekât kadar stratejik bir hamledir.
Çünkü bir ülkenin hava trafiği üzerinde kontrol sahibi olmak, o ülkenin güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturur.
Siber saldırılar, modern savaşların görünmeyen yüzü hâline geldi. Bir ülkenin altyapısını devre dışı bırakmak, askerî güç kullanmadan o ülkenin felç olmasına neden olmaktadır. Elektrik şebekeleri, su kaynakları, iletişim sistemleri ve hava trafiği gibi kritik altyapılar, siber saldırıların başlıca hedefleri arasında yer almaktadır.
İsrail’in Lübnan’ın hava trafiğine müdahale ederek bir İran uçağını tehdit etmesi, bu alandaki yeteneklerini sergileyen bir güç gösterisi olarak değerlendirilebilir.
İsrail'in Lübnan’ın hava sahasını hedef alarak gerçekleştirdiği siber saldırı, yalnızca Lübnan’ı değil, aynı zamanda İran'ı da içine alan bir çatışma senaryosu yaratıyor.
İsrail, uzun zamandır İran’ı bölgedeki en büyük tehdit olarak görüyor, bu doğrultuda askerî, diplomatik ve siber alanlarda çeşitli hamleler yapıyor.
Bu son olayda da görüldüğü gibi, İsrail sadece İran’a değil, İran’la işbirliği yaptığı düşünülen ülkelere ve gruplara karşı da agresif bir tutum sergiliyor. Lübnan'da faaliyet gösteren Hizbullah örgütü, İsrail'in bu tür operasyonlarının ana hedeflerinden biridir. İsrail, Hizbullah’ın İran’dan silah ve lojistik destek aldığını uzun zamandır iddia ediyor ve bu desteği kesmek için elinden geleni yapıyor.
Lübnan Ulaştırma Bakanlığı, İsrail’in iddialarını yalanladı ve Hizbullah’a silah tedarik edilmediğini belirtti. Lübnan, aslında askerî açıdan oldukça zor bir durumda.
Lübnan ordusu, ülkenin hava sahası üzerinde tam bir kontrol sağlamaya çalışsa da İsrail’in teknolojik üstünlüğü, Lübnan’ı ciddi bir savunmasızlık içinde bırakıyor. Lübnanlı yetkililerin İran uçağına geri dönmesini söylemesi de bu zor durumun bir yansımasıdır.
Çünkü Lübnan, İsrail’in tehditleri karşısında askerî veya diplomatik bir karşılık veremedi ve en güvenli yol olarak İran uçağının geri dönmesini sağladı.
Gelecek Ne Getirecek?
Ortadoğu’da gerilimler bitmek bilmiyor ve her geçen gün yeni bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. İsrail’in siber saldırıları, bu krizlerin yalnızca bir parçasıdır.
Siber savaş, artık geleneksel askerî operasyonların yerini alıyor ve bu yeni savaş biçimi, çok daha tehlikeli ve öngörülemez sonuçlar doğuracaktır. Lübnan, İran ve diğer bölge ülkeleri, bu yeni tehdit karşısında nasıl bir yol izleyeceklerini yeniden düşünmek zorunda kalacaklar.
Siber saldırılar; ulusal sınırları aşan, uluslararası düzeni tehdit eden yeni bir savaş biçimidir. Ne yazık ki önümüzdeki yıllarda daha da yoğunlaşacak gibi görünüyor.
Silahlar değişti, tehditler sanal oldu; ama korku hâlâ gerçek!