Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Aman barışmayın!

 

Taraf’ta, Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar’ın, Genel Koordinatör Markar Esayan ve Yazıişleri Müdürü Kurtuluş Tayiz’in “patron kararıyla ve bilgisi dışında”  görevden alınmasından sonra istifa etmesiyle başlayan kavga derinleştikçe, Türkiye’nin son 10 yılda hangi araç ve metodlarla dönüştürüldüğünü de belgeliyor.  “Gidenler”, “kalanlar” ve  “gelenler” in karşılıklı olarak sarf ettikleri sözler, Taraf’ın yayına başladığı günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti’ne dönük  “operasyon” da üstlendiği rolü onaylıyor. Taraf’ta başgösteren ayrışma paralelinde yapılan itiraflar, suçlamalar, ortaya konan tanıklıklar “hayırlı bir iş” e vesile olacak ve  ülkenin temellerini dinamitleyenlerin maskelerini bir bir düşürecek gibi görünüyor. Bu yüzden; haydi Baransu, Oğur, Uslu, Düzel, Çalışlar, hatta Altan ve Çongar durmak yok, bir kerede bir hayrınız dokunsun vatana-millete; kavgaya devam!

 

+++

 

“Baransu’nun bavulu”ndan bu kez “Oral Çalışlar’ın Taraf’ı”  çıktı: İktidar eleştirilmeyecek, yolsuzluk görülmeyecek...

 

“Başbakan’ın Genel Yayın Yönetmeni”

 

...Bu yazıyı zorunlu olarak yazıyorum. Çünkü birilerinin gazetede uyguladıkları sansürü “Barış yalanı” arkasına sığınarak açıklaması doğru değil. Doğru olmadığı gibi komik de.
Oral Çalışlar, Radikal Gazetesi’nden ayrılıp Taraf’ın başına geçtiğinde hepimiz sevinmiştik. Ahmet Altan’ın boşluğunu asla dolduramayacaktı ancak Taraf’a da bir şeyler katabilirdi. En azından biz öyle düşünüyorduk. Kısa sürede yanıldığımızı gördük.
Çalışanlarla maaş konusunda yaşanan tartışmada aldığı tavır,  “sorununuz beni ilgilendirmez” söylemi ilk şok etkilerinden biriydi. Haksız yere işten atılmalar, Yazıişleri’nden bir ismin geçmiş yıllarda bir editörle yaşadığı kişisel sorunu unutmayıp, kendisini habere gönderdikten sonra işten atması, sorunların büyümesine neden oldu. Çalışlar’ın yapılanlara onay vermesi de bardağı her geçen gün doldurdu.
Asıl büyük tartışma ise gazetede yazarlara uygulanmaya başlanan sansür oldu. İlk sansür uygulanan isimlerden biriydim. Gazeteye gönderdiğim yazı Oral Çalışlar tarafından bana sorulmadan değiştirildi. Bazı yerleri atıldı.
Bu olayı toplantı esnasında gazeteyi okurken fark ettim. Ardından kendisiyle baş başa odasında konuştum.  “Bu gazetede sansür başladı da bizim mi haberimiz yok” diye sordum.  “Binlerce masum insanın katliam emrini veren Abdullah Öcalan” cümlemi, barış sürecine zarar vereceği için çıkarmıştı. Öcalan’ı eleştirmek bu dönemde doğru değilmiş. Bu yüzden gece yarısı bu cümlemi çıkartmış. Bu yolla barışa katkı sunmuş.
 “İstifa edeceğimi” söyleyince, bu kez “özür” dileyerek, haber vermediği için yaptığının yanlış olduğunu söyledi. Haber vererek yapabileceğini düşünüyordu. Bir daha olmayacak diyerek beş kez  “özür”  dileyince de konuyu orada kapattık.
Ancak gazetede sansürün bittiğini düşünürken, Cengiz Çandar röportajından dolayı önce Neşe Düzel’e, ardından Büşra Ersanlı’ya, Ümit Aslanbay’a ve başka yazarlara Oral Çalışlar’ın sansür uyguladığını öğrendik. Sansür o boyuta gelmişti ki gazeteye demeç verenlerin bile söyledikleri uygun görünmüyorsa kesilip atılıyordu. Süreçle ilgili kendince sorunlu gördüğü cümleleri kimselere sormadan atmayı hak gören bir kişi vardı karşımızda. Aydın Doğan medyasında alışkın olunan bu durum bize yabancıydı.
Yazıişleri’ndeki bir isim de kendisi gibi hareket edince, çalışanlar ve yazarlar açısından bardak taştı.
AK Parti’nin yaptığı ihale usulsüzlükleri, İhale Kanunu’na fesat karıştıranlara verilen cezanın 12 yıldan üç yıla indirilmesi haberleri başta olmak üzere iktidarı eleştirmeyen, yaptığı usulsüzlükleri görmeyen bir anlayış gazeteye yerleşmeye başlamıştı.  “Bu haberleri niçin görmüyorsunuz”  eleştirilerimize, “sen yazıyorsun ya”  ciddiyetsizliğiyle cevap veriyordu. Bu bilindik numaraydı.  “Kaçış gazeteciliği ve haberciliği” yapılması kararlaştırılmıştı.
Geçmişte Başbakan’ı ve iktidarı savunan ancak  “Paşasının başbakanı”  manşetini atacak kadar da tarafsız olan gazetenin, tarafsız editöryal yapısıyla ince ince oynandı. “Başbakanının genel yayın yönetmeni”  dönemi başlamıştı Taraf’ta. İktidar eleştirilmeyecek, yolsuzluk görülmeyecek, Uludere unutulacaktı. Selahattin Demirtaş’ın “demokrasi isteyen” söyleminden bile rahatsızlık duyan bir  “editöryal bağımsızlıktı” istenen. Yani iktidarın ve örgütün işlediği binlerce hukuksuz eylemi görmemekti sizin  “amasız barışınız”.
Lafı uzatmaya gerek yok. Çalışlar, sansür ve durduğu yeri  “barış ”, “editöryal bağımsızlık” yalanı arkasına sığınarak açıklamaya kalkışmasın. Gazetecilikte editöryal bağımsızlık olmaz. Neden mi? Gazetecilikte tarafsız olunur. Tarafsız olan kişi de zaten bağımsızdır. Unutmasınlar ki bu ülkede yargı da bağımsızdı ama tarafsız olmadığı için 367 kararı çıktı, AK Parti’ye kapatma davaları açıldı. Antidemokratik kararlar verildi. Bakın antidemokratik ülkelere, hepsinin bağımsızlığı savunduğunu görürsünüz. Tarafsızlığı ağızlarına almazlar.
Mehmet Baransu/Taraf

 

+++

 

Yıldıray Oğur’un veda yazısı, TSK’nın, üniversitelerin, medyanın, sivil toplum kuruluşlarının, yargının içini boşaltan “Silivri süreci”nin nasıl tezgahlandığının ifşası gibiydi

 

“Belge-kaset mühimmatı”nın kaynağı
ıskartaya çıkmış Emniyetçilerle ittifak!

 

Barış ihtimalinin önüne Erdoğan’ın faşistliğinden Öcalan’ın piyonluğuna kadar ellerine ne geçtiyse fırlattılar. Barışın yoluna  “Kandil’in buna izin vermeyeceği” nden, “Demokrasinin elden gittiğine”  kadar tomruklar, molozlar yuvarladılar. Ama barış bütün o engelleri aşarak geldi işte. Artık PKK bile geri çekilirken geri dönmek için çok geç kaldılar.
Yine de geri dönmelerinin başka bir anlamı olsa gerek.... Anlaşılan  Taraf, bundan sonra emekli liberallerin Sözcü gazetesi olacak. Birinci Cumhuriyet’in endişeli liberalleri Norveç’te kişi başına düşen kitap okuma oranı, İsviçre’de bale yapan gençler oranı, Yunanistan’da bebek ölüm oranları üzerinden AKP’yi dövüp, barışın ve demokrasinin imkânsızlığından dem vurarak Erdoğan’la “Dokandı mı koçum” düzeysizliğinde didişerek geçirecekler emekliliklerini.
Ankara’da Genelkurmay’ın boşalttığı vesayet koltuğuna tamah edip, KCK davalarından, Oslo’ya kadar barışa karşı pusuya yatmış, ıskartaya çıkmış Emniyetçilerle ittifakı bünyeleri sindirebildiğine göre zaten henüz emeklilikleri gelmemiş demektir. Zor zamanlar için biriktirilmiş belge, kaset mühimmatı onları nereye kadar götürür, bunun artık ne kadarlık bir itibarı kaldı, herhalde hesap etmişlerdir.
Umarım bunu yaparken kimseyi mağdur etmezler ve tarihin kendilerine ayırdığı yere doğru kaçınılmaz geçişlerini tamamlarlar. Taraf’tan bir Sözcü gazetesi bile çıkarılsa, yazıişlerine Halk Tv’den değil, doğrudan CHP Genel Merkezi’nden atamalar yapılsa, Emniyet’in dinleme boruları Kadıköy’e bağlansa Taraf’ın resmî hikâyesini değiştirmek için artık çok geç.
Yıldıray Oğur/Taraf (28 Nisan 2013)

 

+++

 

“Eski yazar”la, çiçeği burnunda
Yayın Yönetmeni de birbirlerine girdi

 

Eski Taraf’çılardan şimdilerde Star’da yazan Elif Çakır, Oral Çalışlar’dan boşalan koltuğa Neşe Düzel’in getirilmesi üzerine kaleme aldığı yazıda Düzel’in  “Bundan sonra Erdoğan denilen o adamı Yüce Divan’a gönderecek, yargılanmasını sağlayacak bir yayın politikamız olacak!...”  dediğini iddia etti.
Düzel de Genel Yayın Yönetmeni sıfatıyla yayınlanan ilk yazısında, gazetenin birinci sayfasından, Taraf logosunun hemen yanından Çakır’a cevap verdi:
 “Taraf’ta yönetim değişti ve değiştiği anda bası gazetecilerden Taraf’a yönelik savaş başladı. Bu psikolojik savaşın kitaplara geçecek ilk örneğini de dün Elif Çakır verdi. (...) Taraf bir gazete, ben de 34 yıllık gazeteciyim. Kimse için böyle bir söz söylemedim, söylemem. Ama herhangi bir konuda elimizde belge varsa onu da saklamam, yayınlarım. Taraf ile kavga etmek istiyorsanız dürüstçe yapacaksınız. Ama bunu becerebileceğinizi de pek sanmıyorum.”

 

+++

 

İki veda daha....

 

Dün itibarıyla Taraf’tan ayrılan yazarlara Cihan Aktaş ve Ceren Kenar da katıldı.
Aktaş, Taraf’ın “barış sürecine şart koşması”ndan rahatsız olduğunu, Kenar ise Oğur’un veda yazısının üzerine söylenecek bir şey olmadığını belirterek gazeteyle yollarını ayırdı.

 

+++

 

Suçlamalar sosyal medyaya taşındı

 

Köşelerinde hızlarını alamayan Taraf yazarlarının kavgası sosyal medyaya da taşındı.
Taraf’tan ayrılan isimlerin önce başka gazetelerle anlaşıp kendilerini garantiye aldıklarını sonra da eski kurumlarına saldırdıklarını savunan Mehmet Baransu peş peşe yayınladığı mesajlarda;
-  “Yazacağın gazeteyle anlaş. Başka şeyleri bahane gösterip ahlaksızca ona buna  iftira atarak işten ayrıl. Bu taktiği çok yaptılar. Yeni değil...”
-  “Sahi Radikalle neyi, Habertürkle neyi konuştunuz? Keşke onurlu bir şekilde ona buna iftira atmadan gidebilseydiniz...”
-  “Sahi Oral abin senin de yazına sansür uygulamıştı değil mi? Bir ay önce miydi... Bunu neden hatırlatmadın acaba...”
-  “Keşke Oral abisinin basamadığı yazısını da bir yerde yayınlasa...” derken, Baransu’nun genele attığı mesajlara cevap Yıldıray Oğur’dan geldi. Oğur, Baransu’ya önce “Herhangi bir gazeteyle anlaşıp gittiğimi ispat edemezsen twitter hesabını kapatır mısın? Bu hayra vesile olmak isterim...”  dedi.
Sansüre uğradığı iddia edilen yazının, Taraf’ta kitabıyla ilgili bir tek satır çıkmaması üzerine kaleme alınmış bir  “sitem”  olduğunu ve yazıyı  “kendi rızasıyla” geri çektiğini söyleyen ve Baransu’nun yaptığını  “adice”  olarak nitelendiren Oğur’a Baransu’nun karşılığı sert oldu:
 “Akil heyetine girince sansür de kendi rızam oluyor!..”
İkili arasındaki tartışmaya dahil olan  “eski komiser”  yazar Emre Uslu,  “ıskartaya çıkmış emniyetçilerle ittifak” ından bahseden Oğur’u  “iftira manifestosu”  yazmakla suçladı...
Tarafçılar arasında çıkan çatışmayla ilgili diğer gazetecilerin twitter hesaplarında da ilginç yorumlar vardı:
- Barış Terkoğlu:  “Yeni tarafa slogan onerisi: gazete almak yerine polis vakfına bağışta bulunun ağaçlar kesilmekten kurtulsun.”
- Ruşen Çakır:  “Taraf’taki kavgada taraf tutan bertaraf olur”
- Orhan Bursalı: “Taraf’ta Cemaat AKP yi tasfiye etti...”

 

+++

 

Odatv “kulis”ten bildiriyor

 

Can Ataklı “süreç izninde” mi?

 

Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı, köşesindeki son yazısını 23 Nisan’da yazdı.
O günden beri Ataklı’nın yazıları
gazetede yok.
Vatan, Ataklı için “Yazarımız Can Ataklı yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara vermiştir”  açıklaması yapıyor.
Gerçekten de Ataklı son dönemde nedense fazla izin yapıyor.
Nedir bu işin sebeb-i hikmeti diye Vatan kulislerinde dolaştık.
İşin aslını öğrendik.
Meğer Can Ataklı’ya izni gazete yönetimi vermiş.
Son günlerde müzakere sürecini eleştiren Ataklı’yı bir süre susturmak için izin
formülü bulunmuş.
O nedenle Odatv’ye bilgi veren kaynaklar Ataklı için  “Süreç iznine çıktı”  diyorlar.
Ne diyelim umarız  “süreç”  uzun sürmez, okuyucuları tez zamanda Ataklı’nın yazılarına kavuşur.
Odatv.com