Hezimet-ül Yarabbi şükür

AKP yönetimi, gerek iç, gerekse dış politikada ekonomik, sosyal ve politik uygulamalarına bir isim vererek (Kürt açılımı, Roman Açılımı, Yeni Türkiye, Komşularla Sıfır Sorun vs) kamuoyu nezdinde duyum ve algı derecesini yükseltmeye çalışmaktadır. Bu davranış bilimselseldir, zira günümüz dünyasında, sosyal mühendislik, iletişim, halkla ilişkiler, kamuoyu oluşturma, eğilim ölçme ve yönlendirme, reklam, imaj, propaganda, psikolojik hareket, toplumları etkileme, büyük toplumsal ve sosyal hareketler organize etme gibi planlamalar için bilim kullanılmaktadır.
Türkiye’de Turgut Özal’ın partisi ANAP’tan sonra AKP de bilimi kullanmaktadır. Siyasette başarı için ABD, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere batılılar, toplumları etkilemek için bilimsel araştırma ve yönlendirme çalışmaları yapmaktadırlar. Yönlendirme metodu Türkiye gibi geri kalmış toplumlarda daha basit ve daha kolaydır. Biz de bu konulara meraklı olanlardanız ve bir grup arkadaşla birlikte geçen yıl Ankara’nın Kalecik ilçesinde CHP’nin bilgisi ve desteği ile yapmış olduğumuz bilimsel bir uygulamada CHP’nin oylarının % 49’a, MHP’nin ise % 38’e kadar çıkabileceğini tespit ettik. Bu bilimsel çalışmamız Yeniçağ, Hürriyet ve Sözcü gazeteleri başta olmak üzere birçok basın yayın kuruluşu tarafından duyurulmuştur. Yazımızın asıl konusu politikada bilimsel çalışmalar olmadığı için bu kısa girişle bitirelim ve asıl konumuza dönelim.
AKP’nin dış politikasını tasvip etmediğimiz ve kritiklerimiz bir sır değildir. Ancak AKP’nin Suriye ve Mursi’nin devrilmesinden sonraki Mısır politikası diğer hatalarına kıyasla daha tehlikelidir. Türkiye’nin imajını ve güven enirliğini yok edecek ciddiyettedir. Ayrıca bu politika Türkleri, asırlardır uzak durduğu Ortadoğu bataklığına sokacaktır. Zaten AKP’nin Arapçı politikaları neticesinde kısmen girmiştir. Türk kökenli ülkelerle ilişkilerimiz yok denecek kadar az, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz 1980 askeri darbe dönemindeki gibi sıfır noktada, Balkanlar ve Kafkaslarla donmuş vaziyette, ABD ile ilişkilerimiz Mısır ve İsrail politikaları nedeniyle limoni, Ortadoğu ile ilişkilerimiz zaten malum.
 Rahmetli Dışişleri bakanı İsmail Cem zamanının büyük bir bölümünü Avrupa Birliği, Yunanistan ve İsrail’e ayırırdı ve büyük kritik alırdı. Zaten başarılı bir dönem de değildi, ama hiç olmazsa tehlikeli ilişkiler değildi ve Türkiye’nin başını ağrıtmıyordu, Davutoğlu zamanının tamamına yakınını Arap ülkelerine ayırmaktadır, bu kısır döngü, tehlike ve ideolojik yaklaşım yetmiyormuş gibi, ağır bir ekonomik yük te getirmektedir. Yaklaşık iki yıldır Suriyeli 500 bin mülteciyi besleme, Filistin’e yardım ve Esad’a karşı savaşan muhaliflere destek, Arap ülkeleriyle yaptığımız ticari kârın çok üzerindedir. AKP iktidarı, cumhuriyet tarihinin örtülü ödenek ve istihbarat bütçesi rekorunu kırmıştır.
Ülkemizde, milyonlarla ifade edilen yoksul vatandaşlara küçük gıda paketleri vererek dilenci gibi davranan hükümet, Türk milletinin vergilerini Arap bataklığında çarçur etmektedir ve kimse de hesap soramamaktadır. Bu davranış Allah nezdinde de, kulları nezdinde hoş karşılanmayacaktır. AKP öyle bir düzen kurdu ki ne hakim, ne savcı ve ne de bir müfettiş  hükümeti denetleyebilmektedir. Ancak, devlete ve millete karşı işlenen suçların zaman aşımı yoktur, her hatanın ve yolsuzluğun belgesi vardır ve yok edilemez. Sadece bir zaman meselesidir. Demokrasinin tam yerleşmediği ülkelerde ve primitif toplumlarda politikacılar iktidardayken yargılanmazlar. İktidardan düştükten sonra hakim karşısına çıkarlar.
AKP’nin sloganları iyi kullandığını yukarıda söyledik, onlara bir hediyemiz olsun. İktidardan düşünce başarısızlıklarını hafifletecek yeni bir slogan öneriyoruz, özellikle  “Değerli Yalnızlık” mucizesine ilave olarak bir mucize de bizim armağanımız olsun, daha iyi anlamaları için de Türkçe değil Arapça bir klişe tercih ettik  “Hezimet-ül Yarabbi Şükür” , yani “Şerefli Mağlubiyet”... Güle güle kullanınız. 

Yazarın Diğer Yazıları