Hisseli devlet ve AKP'nin cemaat ile bilek güreşi

Demokratik ülkelerde iktidar paylaşılır, bunun adı koalisyondur. Taraflar kamuoyu önünde müzakere ederler ve anlaştıktan sonra da anlaşma metnini açıklarlar, hangi parti hangi bakanlıkları hangi kurumları yönetecek açıkça belli olur. Evlilikler ve şirket ortaklıkları da öyledir. Tarafların yetkileri, hak ve ödevleri, gelenekler ve evrensel hukuk ve yasalar tarafından daha önceden belirlenmiştir. AKP ile cemaatin birlikteliği hukuk, gelenek ve siyasi literatüre uymamaktadır, zira bu tür bir paylaşımın örneğine demokratik bir ülkede rastlanmamıştır. Aslında bu paylaşım bir iktidar paylaşımından ziyade bir devlet paylaşımı gibi, örneğin, YÖK, yargı, üniversiteler, polis, bürokrasi cemaatin tekelinde, bakanların bir kısmı çeşitli cemaat ve tarikatlar arasında paylaştırılmış ama hükümet AKP’nin kontrolünde. Bu tür bir paylaşımı siyaset, hukuk ve gelenekler ile açıklamak mümkün değildir. Cemaat ve AKP arasındaki kavga yeni değildir. İki yıl önce basında çıkan haberlere göre MİT Müsteşarının cemaate yakın bir savcı tarafından sorgulanmak istenmesiyle kavga başladı. Oysa ki kavga daha önce başlamış ve bu olayla da patlak vermiştir. Dershanelerin kapatılmasının istenmesi ile de bilek güreşine dönüşmüştür. Bu olayın sonucu cemaatin bileği kırılacak ve cemaat pes edecektir. Zira kavgayı sürdürürse belinin kırılacağını bilmektedir. Dıştan yardım alabilir ama bu kez de içeride işbirlikçi görüntüsü verecektir, bu nedenle dış yardım işine gelmeyecektir, en azından açıkça girmeyecektir. Bunu AKP kurmayları çok iyi bilmektedir. Bazı basın yayın kuruluşları cemaatin elinde AKP yöneticileri için kasetlerin olduğunu ima etmektedirler, AKP’nin elinde de cemaatin kasetleri olduğu söyleniyor, dolayısıyla kaset savaşı çıkmayacaktır. Yarın düzenleri bozulacak diğer cemaatlerin sakallı akilleri Allah ve Peygamber adına barıştırmak için devreye gireceklerdir. İki taraf anlaşacaktır ama barışmaları zordur. En sağlam ortaklık suç ortaklığıdır, kimse kimseyi ifşa etmez, boşuna umutlanmayın, eğer yanılırsak ve iki taraf arasında meydan savaşı olursa bu İslam’ın, ülkenin ve Türklerin yararına olacaktır.
İki paylaşımcı nasıl oldu da birbirlerine düştü. Sorun, sadece dershane sorunu değildir. Bu olayın arkasında cemaatin, ülkenin iç ve dış yönetiminde söz sahibi olmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Yani cemaat çıtayı büyütmüştür. Cemaat, AKP’nin Orta Doğu, ABD ve İsrail politikasından çok rahatsız. Özellikle ABD ve İsrail ile iyi geçinilmesini istemektedir. AKP’yi Türkler nezdinde köşeye sıkıştırmak için Kürt karşıtı gibi gözükmektedir. Oysa ki Kürt politikası yıllar önce belirlenmiş ve Türkleri alıştırmak için zamana yayarak uygulamaktadırlar. Yani yıllar önce AKP-cemaat kurmaylarının ortaklaşa planlamasıdır, ama AKP bunu bu şekilde açıklayamaz, politikayı üstlenmek zorundadır. Cemaatin gücü AKP’nin izin verdiği orandadır. Köylerde kasabalarda cemaatçi yoktur. Hükümet maddi kaynağı keserse cemaat güçsüzleşir ve destek verenler azalır. Esnaf tüccar, müteahhit ve sanayici cemaatçiler iktidarın nimetlerinden yararlanmaktadırlar, kaynak kesilirse güç kaybederler ve cemaate mesafe koymak zorunda kalırlar. Ayrıca cemaat iktidarda çok yıprandı ve büyük tepki topladı. Şimdi AKP’liler mağdur olan milliyetçi ve ulusalcı bürokrat, akademisyen ve serbest meslek sahiplerine, kendilerine yapılan haksızlıkları, kontrol edemedikleri cemaatin adamları tarafından yapıldığını dolayısıyla mağduriyetlerinin ve haksızlıkların giderileceğini söyleyerek propaganda yapmaya başladılar. On bir yıllık AKP-cemaat iktidarı yurt sever cenahta çok can yaktı, çok mağduriyet yarattı. Bu iktidarın zengin ettiği iş adamları, akademisyen, bürokrat ve gazetecilere dikkat ederseniz bu cümlenin önemini anlarsınız. TÜBİTAK projelerini kimin aldığını, TRT’ye hangi gazeteciler ve akademisyenlerin çağrıldığına bakarsanız kayırmayı çıplak gözle görürsünüz. CHP ve MHP dışlanan, mağdur edilen ve canı acıtılan bu yurtseverlerin durumunu halka duyurup, iktidara sormalıdır. İktidar ortaklarının kavgasının ülkeye siyasi, toplumsal ve ekonomik zararı dokunmaktadır. Bir an önce bu kavgayı bitirmeleri gerekir. Eğer kavgaya devam etmek istiyorlarsa iktidarı bıraksınlar kavgaya Mısır’da, Amerika’da, Filistin’de ve hatta İsrail’de devam edebilirler ama Türk yurdu Türkiye’de değil. Zira bu Türklerin kavgası değil, şeyhler, cemaatler, müritler ve dervişlerin çıkar kavgasıdır. Bıktık artık.

Yazarın Diğer Yazıları