Reel sektör temsilcileri, iş insanları ve ihracatçılar “2026’yı çıkaramayız” diye şikâyet ediyor. Haklılar. Reel sektörü zora sokan birçok uygulama ve karar var.

  1. Finansman maliyetleri arttı

Merkez Bankası verilerine göre ortalama ticari kredi faizlerinde reel faiz oranı yüzde 6 dolayındadır.
Yapılması gerekenler:
• Faizler üzerinden alınan vergi kesintileri kaldırılmalıdır.
• Mevduat munzam karşılık oranları düşük tutulmalıdır.
• Ticari kredi faizlerinden alınan BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi) kaldırılmalıdır.

Banka kredilerinde vadeler kısaldı; bu durum uzun vadeli yatırım planlarını imkânsız hale getiriyor.
Hükümet “dezenflasyonist politika” gerekçesiyle krediye erişim kriterlerini sıkılaştırdı, teminat baskısı arttı, kredi hacmi daraldı.
Ancak aynı dönemde kamuda lüks harcamalar, konvoylar ve çakar araç sayısı arttı.
Bütçe açıkları enflasyonu daha da körüklüyor.

Sonuçta işletmelerin nakit akışı bozuldu, sanayi yatırımları durma noktasına geldi.

  1. Kur sorunu

Merkez Bankası reel kur endeksine göre TL, döviz sepetine karşı hâlâ yüzde 28 düşük değerdedir.
Ancak piyasa gerçeği farklıdır. Çünkü reel kur endeksi 2003 bazlıdır ve yalnızca dış ticaret yaptığımız 19 ülkeyi kapsar.

Gerçekte, bazı sektörlerde dolar bazında reel maliyet artışları yaşanıyor. İhracatın zorlanması da bunu kanıtlıyor.
Merkez Bankası kuru tutmak için döviz satıyor; ancak rezervleri artırmak için cari açık veren bir ekonomide yüksek faizle borç almak zorunda kalıyor.
Yani doları tutmanın maliyeti yüksektir ve bu yol rasyonel değildir.
Bu nedenle ihracat kredilerini artırmak ve kur desteğiyle ihracatın rekabet gücünü korumak gerekir.

  1. Yüksek vergi yükü ve artan maliyetler

Son üç yılda kurumlar vergisi oranları artırıldı, reel sektörün vergi yükü ağırlaştı.
Dolaylı vergiler (KDV, ÖTV, enerji vergileri) üretim maliyetlerini yükseltti, yatırım istisnalarına sınır getirildi.
İstikrarsız bir ekonomide vergileri artırmak reel sektöre darbe vurdu.
Talep daraldı, iç pazar zayıfladı, stoklar birikti.

  1. Bürokrasi, hukuk güvencesi ve öngörülebilirlik eksikliği
  • İş dünyası, hukuk sistemine olan güven eksikliğinden ve idari keyfiyetten yakınıyor.
    • İhale, teşvik ve vergi uygulamalarında eşitsizlik algısı var.
    • Kuralların sık değişmesi, uzun vadeli yatırım kararlarını engelliyor.

Yabancı yatırımcı açısından da bu belirsizlik büyük bir risk unsuru haline geldi.

  1. Sanayici zordayım diyor, TUİK hayır değilsin diyor

İmalat sanayiinin mevcut durumunun en iyi göstergesi İSO-PMI endeksidir (Satın Alma Yöneticileri Endeksi).
Bu endekste 50’nin üzeri iyileşmeyi, altı ise kötüleşmeyi gösterir.

Ekim 2025’te endeks 46,5 oldu.
İkinci çeyrek verileri ise şöyleydi:
• Nisan: 47,3
• Mayıs: 47,2
• Haziran: 46,7

Yani imalat sanayii bu yılın ikinci çeyreğinde “durum kötü” diyor.
Ama TÜİK’e göre imalat sanayii iyi durumdadır: Zira aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi son üç yıldır imalat sanayiinde büyüme GSYH’daki büyümenin altında kaldı ve fakat ikinci çeyrekte durum değişti;

  • GSYH büyümesi: %4,6
    • İmalat sanayi büyümesi: %5,5 oldu.

Hükümet sanayideki alarmı neden duymuyor? - Resim : 1

Hükümet elbette kendi resmi verilerine bakarak karar verecek. Resmi verilerde de bu sene ikinci çeyrekte İmalat sanayi uçtu görünüyor. Hasılı, binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete.