İhanetin ifşaat belgesi

Erdoğan “Yeni Anayasanın” ayrıntılarını henüz açıklamadı, herhalde seçmenleri ürkütür diye. Ama seçimlerde TBMM’de 367 adamını garantiye alınca açıklayacak ve de geçirecek!.. Ayrıntılar belli değil, ama nasıl olacağı ve “değiştirilemez” maddelerin değiştirileceği “mâlûm”dan mâlûm. Atatürk’ün Cumhuriyetinin yerine başka “mâlûm” bir “tek adam devleti” kurulacak. Bu, bir süredir akademya ve medyadaki yanaşmaları tarafından anlatılıyor, yazılıyor.

***


“Altanlar” dan Ahmet, Taraf’girdeki yazısında, düşmanı olduğu Atatürk Cumhuriyetinin neden yıkılacağını anlatmış. Hasretini çektikleri “İkinci Cumhuriyetin” çerçevesini çizmiş şimdiki sahibinin sesi!..
Ahmet, sevinç çığlıkları atarak müjdeliyor: “Acılı bir dönem. Atatürk Cumhuriyeti sona eriyor. Yanlış kurulmuş bir cumhuriyet şimdi yeniden biçimleniyor.”
Altanların dedesi Tatar Hasan Paşa’nın ne paşası olduğunu bilmiyorum. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Anadolu’da vatanı kurtarmak için savaşırken, rahmetli babası Halit Bey’in İstanbul’da ne işle meşgul olduğu beni ilgilendirmez. Ancak Altanların Atatürk’e ve arkadaşlarına en azından vefa borcu olmaları gerekir. Bugün köşelerinde rahatça Cumhuriyete, Atatürk’e pervasızca sataşıyor ve saldırıyorlarsa, bu da, O’nun ve Cumhuriyetinin yüz suyu hürmetinedir. Atatürk ve Cumhuriyeti olmasaydı, acaba şimdi nasıl bir sömürgede kimlerin yanaşmaları olurlardı?!!
Ahmet devam ediyor; “Biz cumhuriyet kurup başına Mustafa Kemal’i getirmedik, Mustafa Kemal’i başa geçirip etrafına bir cumhuriyet kurduk.” Önce “siz”  kimsiniz?.. Bu Cumhuriyeti kuranlardan, bizlerden olmadığınız muhakkak... 
Ahmet, “Tek parti diktatörlüğü halktan destek almadığı için ordusundan destek aldı. Niye yaptığımızı bugün dahi mantıklı bir şekilde açıklayamadığımız bir sürü tuhaf  ‘devrimi’ ordu zoruyla gerçekleştirdik” diyor. Bakın bu çok doğru; “siz” değil, Mustafa Kemal ve arkadaşları, Kurtuluş Savaşında halktan, hatta zamanın yazar ve aydınlarından büyük destek almadılar ve savaşı halkın bir kısmının direnişine, Kuvâ-yı Milliye’ye karşı “Hilâfet Ordusunun” saldırısına, ağababalarınızın -işbirlikçilerin- karşı koymalarına rağmen kazandılar... Devrimler de “demokrasiyle”, oy çokluğuyla değil, yobazların direnmesine rağmen, Ordunun-askerlerin gücüyle yapıldı. Ordunun desteği olmasaydı, Devrimlerin hiçbirini; ne kıyafet, ne şapka, ne alfabe devrimlerini halkın “rızasıyla” yapmak mümkün olabilirdi... Bu “devrimler” yapılmasaydı, bugün ilan ettikleri “İkinci Cumhuriyet” acaba nasıl bir Cumhuriyet olurdu?!!
Ahmet’in cevabı hazır; “Ne olurdu insanlar fes giyseydi, Arap alfabesi kullansaydı, Bach yerine türkü dinleseydi? Ne olurdu görüntü Batılılara benzemeseydi de ’halkın iradesine’dayanan bir yönetim şekli Batı’ya benzeseydi?..” Adamların özledikleri “devlet” şimdi kurulsaydı, halk fesle poturla kara çarşaflarla dolaşır, çocuklar mahalle mekteplerinde “elifba” hatmederlerdi... Her türlü çalgı yasak olur, tek kanallı TV olur, internet ya tümüyle yasaklanır ya da dışarıya kapalı bir internet düzeni kurulurdu. Kadınlar kafes arkasında hareme tıkılırlardı. Otomobil kullanmak ne demek, sokağa izinsiz  çıkamazlardı!..

***


Ahmet “Batı’nın şapkasını aldık. Gömleğini, ceketini, alfabesini aldık. Felsefesini, bilimini, demokrasisini almadık.. Görüntüsel bir özentiye dayanan bir diktatörlük kurduk, bunun sürmesini de ordunun silahıyla sağladık. Yönetim hep orduda kaldı” diyor. Kafası karışık, çelişkileri saymakla bitmeyecek ama sorarım; Fesle, poturla ve internetsiz nasıl bir “Batı Demokrasisi” olur?..
Fakat Ahmet’in sorunu  “Atatürk Cumhuriyeti ve ordusu...” Açıkça yazıyor:  “Ordunun içindeki son cunta da şimdi temizleniyor. Yeni bir çağ açılıyor. Bu çarpık cumhuriyetin içinde hayat bulmuş bütün ‘çarpıklıklar’da temizlenecek, cumhuriyeti bu toplum yeniden kuracak.. İnsanların giyimine, diline, dinine, yaşamına karışılmayacak, karışmaya kalkan cezalandırılacak huzur içinde yaşayacak bir toplumun iradesinin yönetime yansıyacağı bir dönem bu.” Erdoğan’ın, Altanlar’ın Cumhuriyetine hoş geldiniz.. Tabii yerseniz!..

Yazarın Diğer Yazıları