İktidar miadını doldurdu

                Üzülerek söylüyoruz: Türkiye bir çöküşe doğru sürükleniyor. Hem de herkesin gözü önünde. Buna rağmen ortalıkta hükümet tarafından halkın önüne konulmuş ikna edici bir politika yok.

                Halk, içinde bulunduğu sarmaldan nasıl kurtulacağını bilmiyor.

                İşin garibi muhalefetin de bunu fırsata çevirmek adına dahi olsa nitelikli bir önerme sunmaması. Daha neyi bekliyor acaba?

                İstese de istemese de iktidar miadını doldurdu. Bu kadrolardan topluma kurtarıcı bir reçete çıkmaz. Çünkü çapı belli, hacmi belli, kapasitesi belli.

                Fasit daire etrafında dönüp duruyor. Esasında buna mecbur. Çünkü her insan kapasitesinin bir sınırı var. İktidardaki insan kapasitesinin de bir sınırı var. Dolayısı ile iktidar sınırlarını ne kadar zorlarsa zorlasın kapasitesini aşamaz.

                Nitekim tüm çabalarına rağmen aşamıyor.

                Ekonomi yazarları bunun gerekçelerini rakamlarla ortaya koyuyor. Mesela Evren Zelyut arkadaşımız;

"AKP''nin dış girdiye bağlı sistemi yıkılmasın diye 70 milyar dolar özelleştirme geliri, 128 milyar dolar rezerv, 170 milyar dolar borç para alındı ve yakıldı" diyor.

                Mesela Esfender Korkmaz Hoca; "Ekonomide, demokraside ve hukukta istikrar sorunu; Bugünkü savaştan çok önce başladığı için siyasi iktidarın dış güçler bahanesi de kalmadı. Bu başarısızlık; yalnızca iktidarın ve hükümetin başarısızlığı değil, herhangi bir nedenle iktidara destek verenlerin de başarısızlığıdır" tespitinde bulunuyor.

                Demek ki neymiş, iktidar miadını doldurdu derken boşuna söylemiyormuşuz. Nedenleri somut gerçeklere dayalı.

                Aslında bilimsel olarak da bu böyledir. Yenilenemeyen, sırf eskiyi tekrar etmekle yetinen sistemler, süreç içinde kısır döngüye başlar ve yenilenebilenlerin gerisinde kalır. "Muasır medeniyet" yahut "çağdaşlaşmak" veya daha başka söyleyişle inovasyon tam da bunu anlatır.

Bu durum, tüm örgütler için geçerlidir. Ne söyleyecekseniz asrın idrakine göre söyleyeceksiniz.

Muhafazakârlığın eleştirisi de buradan başlar. Adı üstünde muhafazakârlık, kollamacı, korumacı olduğundan değişimin çaprazında durur.

İktidar aynı zamanda muhafazakâr, yani gelişmeye kapalı bir siyasetin takipçisidir. Dolayısı ile ister istemez büyük yenileşmenin içinde yer alamaz. Zihin kodları buna müsait değil.

Haliyle kendini tekrarın dışına çıkamayacak hale geldi.

Buna kısır döngü diyorlar.

Mesela iktidar, kendi söylemlerini ikinci üçüncü kere tekrar etmenin ötesinde içinde bulunduğumuz siyasete, siyasi gelişmelere, hepimizi şaşırtacak yeni şeyler söyleyebiliyor mu? Gündemi belirleme yetenekleri sürüyor mu?

Hayır!

Demek ki tekrara düşmüş ve kendini yenileyememiş. Öyle ise o artık kendi söylemiyle "eski Türkiye" olmuş. Dünya değişiyor, makineler, araç gereçler, teçhizatlar yenileniyor, modern makineler icat edilmiş ama bizim sanayi sektörümüz, bir önceki nesil makinelerle üretim yapıp Batı''ya satacak öyle mi?

İşte bakın emtia fiyatları arttı.

Yeni nesil üretim biçimleri, yeni donanımlar var. İktidar, bina arazi ve rant odaklı zihniyeti bırakıp, sanayi odaklı bir Türkiye kurmanın peşinde olmadığından olsa gerek, ne olup bittiğinin farkında bile değil.

Hâlbuki Türkiye''de çözüm üreten aydınlar var ama onlar partizanlıktan etrafına ördükleri duvarın arkasını bir türlü göremiyor. Uyguladıkları bilime, akla, tüm uygulamalara ters iktisat anlayışı ile sadece Türkiye''yi değil, kendi geleceklerini de sıkıntıya soktular.

"Şüphe yok ki; ekonomik altyapı ile birlikte planlama yapılırsa ve bu plan içinde iktisat politikaları koordineli uygulanırsa, bugünkü istikrar sorunu kısa sürede çözülür. Servet kaybının telafisi biraz daha geç olur… Ama olur."

İşte size çözüm önerenlerden biri.

 Sonuç olarak siyasal iktidar, gün geçtikçe millî ekonomiye (ülkeye) zarar ettiriyor. İflas etmekte olan bir işletme gibiyiz. Zararın neresinde duracağı da belli değil.

"Kurtarır belki" diyenler yanılıyor. Bu yönetim kapasitesinden kurtuluş çıkmaz.

Yazarın Diğer Yazıları