İnsan Hakları Bilinci

Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni 75 yıl önce 10 Aralık 1948’de kabul etti. Bildirgenin varlığı, şüphesiz, insanlık için önemli bir kazanımdır; insan haklarına evrensel bir boyut kazandıran ilk belgedir.

Bildirgenin 75. yılında, bugün, vurgulamamız gereken önemli nokta bildirgenin neden ortaya çıktığıdır: O dönem, bu bildirgenin hazırlanmasına neden olan tarihÎ olay, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan, Hitler tarafından gerçekleştirilen soykırımdır.

O dönem, faşist bir diktatörün yaptığı acımasız eylemler, tüm dünyanın bunun tekrar yaşanmaması için birleşmesini ve ortaya İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin çıkmasını sağlamış; 1950 yılında da bu bildirgeyi takiben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzalanmıştır.

Bugün, hükûmetlerin veya uluslararası kuruluşların insan hakları ihlallerine tepkisiz kalması veya insanlar arasında ayrım yapması, geçmişteki kazanımlarımızı değersizleştirmez. Daha fazlasının yapılmasının gerektiğini, eksiklikler olduğunu bizlere gösterir.

Hak kavramı ve gözümüzün önündeki hak ihlali

İnsanız ve yalnızca insan olduğumuz için bazı haklara sahibiz.

Nedir hak? Hukukun tanıdığı yetki, koruduğu menfaat, bireyin eylem özgürlüğünü toplumsal boyutta tanımlayan ve onaylayan vicdani bir ilke.

İngiliz düşünür John Locke tarafından “God given rights (Tanrı bağışı haklar)” olarak nitelenen yaşam hakkı, özgürlük hakkı ve mülkiyet hakkı, doğal haklardandır. Tanrı tarafından bahşedilen bu haklar, insanlara doğumla birlikte verilmiştir; herhangi bir dünyevi iktidarın verdiği haklar değildir. Dolayısıyla, bu haklara sahip olmak bir ülke vatandaşı olmayı gerektirmediği gibi, dünyevi iktidarların hiçbirinin bu hakları ihlal etmeye hakkı da yoktur.

İsrail’in Gazze’de başlattığı operasyon tüm şiddetiyle sürerken, insani kriz utanç verici boyutlara ulaştı. İsrail, savaş hukukunu, uluslararası insancıl hukuku hiçe sayarak savaş suçu ve insanlığa karşı suç işliyor.

Üstelik, Filistin halkı 7 Ekim’den çok daha önceden beri, uzun yıllardır eziliyor, baskı altında tutuluyor.

Filistinlilerin bu baskıyla mücadelesi de baskılarla beraber başlıyor.

Filistinlilerin haklarını savunmak

Filistinlilerin, bu baskılara karşı gelmeleri, mücadele etmeleri doğal olduğu kadar; haktan, adaletten yana olan herkesin de onların mücadelesine destek vermesi doğal.

Haktan, hukuktan yana olmak, haksızlık karşısında birleşmek aynı ideolojik değerlere sahip olmayı, hayattan aynı beklentilere sahip olmayı gerektirmez.

İngiltere’de, Fransa’da, ABD’de halk tarafından yapılan Filistin lehine gösteriler, insan hakları bilincinin toplumda yerleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Mevcut ve gelip geçici olan hükûmetlerin nasıl bir tavır aldığının, ne türden açıklamalar yaptığının toplum nezdinde önemi yoktur; haksızlık görüldüğünde, haksızlık var” denilir.

İnsan hakları bilincinin yerleşmesi, ötekinin haklarının savunulmasını sağlar.

Filistin’de yaşanan sorun, ancak insan hakları değerlerine dayalı çözümlerle çözülebilir.

Bugün Türkiye’de insan hakları bilinci öylesine zayıf ki, böylesine net bir haksızlık karşısında dahi aynı temel üzerinde Filistinliler savunulamıyor. Bir tarafta yalnızca ölenlerin Müslüman, öldürenin ise Yahudi olmasından dolayı tepki gösterenler; bir tarafta da ‘Yahudi arkadaşım alınır’, ‘yanlış anlaşılırım’ ya da sanat camiasında gördüğümüz üzere ‘iş bulamam’ düşüncesiyle Yahudi bir siyasi liderin zalimce politikalarına karşı duruş gösteremeyenler var.

Siyasi iktidarın sebep olduğu kutuplaştırmanın sonucunda, bugün herhangi bir konuda birleşemeyecek, meseleyi aynı taraftan savunamayacak hâle gelmiş durumdayız.

Ancak, insanlar ölüyor. Sivil insanların üzerine bombalar atılıyor.

Çocuklar ölüyor. Sağ kalan çocuklar, her an öldürülme korkusuyla yaşıyor…

Bunlara aynı tepkiyi vermek için, insan olmamız yeterli. Başka bir ortak noktaya ihtiyacımız yok. Tıpkı ölenlerin insan olduğunu bilmemizin yeterli olması gibi, ölen insanların başka bir niteliğinin de bir önemi yok.

Bugün, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde Gazze’deki şiddeti hep birlikte, hep bir ağızdan kınayalım. İnsanlık için…

Yazarın Diğer Yazıları