Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

“Ergenekon”da hüküm olanaksız;

 

Çünkü yok böyle dava!

 

Bir çuval düşünün; içine sıfırdan dokuza kadar onlarca rakam atmışlar.
Çuvalı tutan kişi soruyor:
“Bu çuvalın içindeki rakamların oluşturduğu sayıyı söyleyiniz.”
Bunu bilmek mümkün mü? Değil.
Çünkü kaç rakamı yan yana getirirseniz ona göre bir sayı oluşur. Altı adet rakam dizerseniz yüz binlerden, yedi yaparsanız milyondan söz edersiniz. Arada değiştirdiğiniz her rakam elbet sayıyı da değiştirecektir.
İşte Ergenekon çuvalı böyle bir şey.
O nedenle de böyle bir davada hukuka uygun bir hüküm vermek olanaksızdır.
Dondurmayla çorbayı karıştırıp üzerine turşuyla şeker dökerseniz bu yemeğe ne ad verirsiniz?
İşte Ergenekon böyle bir yemek.
Yerseniz!

 


***

 


Beş yıllık dönemde karşı karşıya kaldığım tablonun da gereği olarak, tarihteki önemli siyasi davaların hemen tümünü inceledim.
Ergenekon, Mithat Paşa davasından Hitler mahkemelerine, Yassıada’dan 12 Eylül mahkemelerine kadar bütün bu davalardaki hukuksuzlukların toplamını ikiye katlar.
Tarihteki davalarda bir kişiye işlemediği suçu yükledikleri olmuştur ama, bugünkü gibi  “Yanındakine yüklediğimiz suçtan sen de sorumlusun” denmemiştir.
Türkiye’deki hukuk sisteminin tüm sakatlıklarını bünyesinde barındıran Ergenekon davasında açıklanacak karar, işte bu sistemin röntgenini oluşturacaktır. Artık herkesin bildiği sakatlık bu röntgenle birlikte çözümlerin de daha sağlıklı tartışılmasına yarayacaktır.
(...)
Türkiye’de hukukun hangi noktaya geldiğini görmek isteyen herkes 5 Ağustos’ta Silivri’de olmalı, olamıyorsa orada yaşanacakları çok iyi analiz etmelidir. Sadece görünene bakmamalı, verilen kararları akıl, mantık ve hukuk süzgecinden geçirmelidir. Ergenekon’da o süzgeçlerin üzerinde ne kalır bilmiyoruz ama, şunu biliyoruz:
Bu davanın ve davaya bağlı olarak toplumun izleyeceği seyir, Türkiye’nin önümüzdeki dönemini şekillendirecek.
Anlatım gereği  “dava”  diyoruz ama, yazının başında vurguladığımız nedenlerle buna dava da denemez.
Olmayan davanın da hükmü olmaz.
Mustafa Balbay/Cumhuriyet

 

+++

 

Adaleti cezaevi içine kurduğu duruşma salonunda tesis etmeye razı bir mahkemenin kapılarını kamuoyuna açmasını kimse bekleyemezdi.
Güngör Mengi/Vatan

 

+++

 

Kurun idam sehpasını olsun bitsin...

 

...İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın yaptığı açıklamaya göre, Pazartesi günü duruşma salonuna sanık yakınları bile alınmayacakmış.
Tebirlerin dahasını yazmama gerek yok... Çünkü burası insaniyetin bittiği yer. İnsaniyetin bittiği yerde de başka şey söylenmez.
Sahte deliller, sahte tanıklarla yıllarca Silivri’de yatıracaksanız.
7 yılın sonunda nihayet olmayan suçun kararına varıp, yüzlerce insanın infazını yapacaksanız.
O zulümler yetmez gibi, bu tarihi anda yakınlarının yanlarında olup, onlara güç vermesini yasaklayacaksınız.
Böylesi hukuk dışılıktan sonra, oldu olacak Silivri’de idam sehpaları hazırlansın, olsun bitsin!..
Hepimizin öncelikli görevinin, tutsak yakınlarının duruşma salonuna alınmasının sağlanması olduğunu düşünüyorum.
Endişeliyim!..
Gezi sermayeleri tükendi. Anlaşılan Silivri üzerinde yeni planlar var. Jandarma eliyle yeni sermaye edinecekler.
Gezi’den sonra Silivri’de  “yaman hırsız ev sahibini bastırır”  misali, önüne geleni suçlayıp, tutuklayacak, sonra da,  “Hükümetimize darbe yapacaklardı” diye bağıracaklar.
Ülke PKK eliyle adım adım dilimlenirken, dikkatlerini buna değil Gezi’nin ardından Silivri’ye odaklanması sağlanacak.
PKK, 1 Eylül’e kadar süre verdi ya; işte o zamanı Silivri’yle dolduracaklar.
Müyesser Yıldız

 

+++

 

Günlerdir Derya Sazak ve Can Dündar vak’aları yaşanmamış gibi yapan Milliyet’ten “ses” veren biri çıktı nihayet...

 

Gazetecilik hep var olacak

 

Can Dündar Milliyet okurları için değil, basının en değerli isimlerinden. Di’li geçmiş zamanı kullanmayacağım, çünkü Can’ın yazarlığı ve gazeteciliği, çalıştığı kurumdan bağımsız olarak hep var olacak. (...) Eminim Can “Ada”sını başka mecralara taşıyacak... Sırada olanlar, geride kalanlar da kendi adalarını yaratmayı ve her şeye rağmen gazetecilik yapmayı sürdürecek.
Mehveş Evin/Milliyet

 

+++

 

Twitter’dan da kovuldu...

 

“Muhalif”e sanalda bile hayat yok

 

Milliyet gazetesinden kovulduktan sonra  “candundaradası”  kullanıcı adıyla bir twitter hesabı açan Can Dündar sanal alemde de barınamadı. Birkaç saat içinde 20 bin takipçiye ulaşan Dündar’ın hesabı Başbakan’ın - “medyayı dizayn” eleştirilerinin odağındaki- başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı hedef alan tweetlerinden sonra askıya alındı.
İşte Dündar’ın kısa süren sosyal medya macerasının sonunu getiren o tweetler:
- Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan Habertürk’e, “28 Şubat’ta da, 27 Nisan’da da askerin talimatıyla hareket eden medya mensuplarının bir kısmı bugün hükümet müdahalesinden şikayet ediyor” demiş.
- Üstümüze almıyoruz; 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da askerin müdahalesine karşı yazdıklarımız ortada...
-  Fark orada değil. Fark, o zaman 28 Şubat’a kızanların, bugün 28 Şubatçı kostümüne bürünmesinde.. aynı yöntemlerle patronlara “kovulacaklar listesi” dikte etmesinde...
- Patronlarıyla, yöneticileriyle aylardır görüşmediği medya gruplarındaki değişiklikler, haberi bile yokken ona atfediliyor “muş. Yani, o aramıyormuş.
- O zaman bize “yukarının baskılarından” yakınan medya patronlarına ve yöneticilerine bir çağrı yapalım: Size kim baskı yaptıysa açıklayın!
- Yoksa “insanların ekmeğiyle oynama” nın sorumluluğu üzerinize kalacak

 

+++

 

“Silivri yasağı”na tepki

 

Teksas yasaları

 

... İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu “Pazartesi günkü duruşmaya seyirci alınmayacak. Silivri’de toplananlar da ’kanunsuz gösteri’olarak değerlendirilecek. Mahkeme sürecinin huzur içinde tamamlanmasını bekliyoruz”  dedi. Vali’nin bunları söylemeye hakkı yok..  “Kararı davanın yürütüldüğü İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi verdi” diyor, eğer hukuk varsa mahkemenin de hakkı yok.
Neden, çünkü yargılamalar  “aleni yapılmak zorunda”.. Anayasa’nın 141’inci maddesine ve buna göre çıkarılmış CMK 182’ye göre  “halkın yasal olarak izleme hakkı”  var, duruşmalar halka açık ve mahkeme ancak “açık duruşma sırasında ve ciddi bir engel, tehlike görülmüşse” sınırlama getirebilir, önceden böyle bir karar veremez, tutuklu yakınları,gazeteciler, siyasetçiler girecek diye kafasından seçim yapamaz.. Aynı şekilde Silivri’ye gelenlerin  “seyahat özgürlüğünü, toplantı özgürlüğünü kısıtlayıcı karar” da veremez.
Dün konuştuğum hukukçuların açıklaması böyle.. Eğer Anayasa’ya ve yasalara uyulmayacak, valiler-hakimler canının istediği kararı verecekse  “yeni anayasa”ya ne gerek var? Bırakın yenisini, eskiyi de kaldıralım, eski Teksas yasaları yeter de artar bile.. Bu kadar hukuksuzluğun yaşandığı davalarda, hele de yıllar sonra karar duruşmasında halkın izlemesi, desteklemesi önlenemez!
Ruhat Mengi/Vatan

 

+++

 

“Diktatör”e şifa niyetine sihirli formül

 

 (... Basında iktidarı eleştiren kalemlerin sayısını azaltmak mümkündür; fakat tabiat boşluğu sevmez, bunun karşılığı, o yazarları okumak isteyenlerin öfkesinin artmasıdır. (’85) Toplumsal gerilimi düşürmenin, yıkıcı örgütleri kitlelerden tecrit etmenin sihirli bir formülü vardır: Uygulamada  “76 milyonun hükümeti” olmak...
Liberal demokrasi teorisinde  “yönetim-de tarafsızlık”  denilen şey yani.
Taha Akyol/Hürriyet