Kara sevdaya dönüşen ideale adanan ömür
Hiç Nemrut Dağı’na gittiniz mi?..
Ben gitmedim, belki de gitmeye ömrüm yetmez, oraları televizyon ekranlarından, belgesellerden gördüğümle kalırım…
Ama vakti zamanında Theresa Goell adlı kadın arkeolog taa Amerikalardan kalkıp gelip ömrünün 31 yılını Nemrut Dağı’nda kazılar yapıp, oradaki medeniyet kalıntılarını gün yüzüne çıkarmaya adamış…
Çabalarının boşa gitmediğini bugün dünyanın her yerinden binlerce turistin bölgeyi ziyarete gelişi net bir biçimde bizlere gösteriyor.
Nemrut Dağı, sadece Türkiye’de değil dünyada da güneşin doğuşunun ve batışının izlenebileceği en güzel konum olmakla ünlenen noktalardan bir yer… Öyle ki bu özelliği türkülerimize kadar girmiş:
“Çıkam Nemrut dağına / Kurbanam toprağına / Gel beraber bakalım / Güneşin doğuşuna
Şu Nemrut'a gelsinler / Güzelliği görsünler / Kurban olayım dostlar / Yari bana versinler”
Araştırmacı, gazeteci Doğan Satmış, bu medeniyeti toprak altından çıkarıp günümüz insanıyla buluşmasını sağlayan Amerikalı arkeolog Theresa Goell’in 31 yıllık Türkiye serüvenini, “Nemrut’u Bize Armağan Eden Kadın” adıyla kitaplaştırdı.
“5-6 yıl önce ziyaret ettiğim Nemrut dağında ‘Bir zamanlar bu dağda Amerikalı bir kadın vardı, Nemrut'un mezarını açmak için dinamit bile patlattı’ diye biri söyleyince konuyu araştırmaya başlamıştım. Uzun bir yolculuk oldu ama bence güzel bir öykü yakalamış oldum” diyen Doğan Satmış, “Nemrut'u görmediyseniz, hemen gidin ve giderken de bu kitabı okursanız, zaman makinasına girmiş gibi kendinizi 1940'larda, 1950'lerde bulacaksınız ” tavsiyesinde bulunmayı da ihmal etmiyor. Kitap, 20’nci yüzyılın başında 1901 yılında doğup, 1980’li yıllarda hayatını kaybeden ama hayatının önemli bölümünü Türkiye’de sırasıyla Tarsus, Malatya, Ankara, Adıyaman, Gaziantep’te geçiren öncü bir arkeolog kadının; New Yorklu Theresa Goell’in öyküsünü anlatıyor:
“Arkeolojinin erkek egemen dünyasında sessiz bir kadın: Theresa Goell kırklı yaşlarının ortasında bir kadındı... Boşanmıştı, çocuklu, dul bir anneydi. Kulakları hiç duymuyordu, sağırdı. Erkeklerin alanı olan arkeoloji ile uğraşıyordu. Hayatını Nemrut Dağı’na adadı. Çünkü ona, yani Nemrut’un kralı Antiokhos’a âşıktı.
Ölümünün ardından vasiyeti üzerine ABD’de yakılan cesedinin külleri yeğenleri tarafından Nemrut Dağı’na getirilerek tümülüsün tepesine serpildi…
Theresa Goell’in Tarsus’tan Malatya’ya, Ankara’dan Adıyaman’a ve Gaziantep’e kadar uzanan arkeolojik yolculuğu, sadece bir arkeoloğun değil, aynı zamanda kişisel engelleri aşarak tarih yazan bir kadının da hikâyesini sunuyor. Bir zamanlar Nemrut Dağı’nda dinamit patlatmakla da suçlanan Goell, artık arkeolojiye ve tarihe olan katkılarıyla adından söz ettirmeyi başarıyor…”
Karakarga Yayınları
Tel: 0212 252 22 42
Tarih ve edebiyatın kesişen yollarında
Tarihe ve korku edebiyatına ilgi duyan herkes için ideal bir okuma olacak olan “Tanrıların Krallığı”, tarih ve kurguyu ustalıkla harmanlayan, tür sınırlarını zorlayan ve okuyuculara benzersiz bir deneyim sunan bir kitap. Eser, “Kötülüğün Tasarımı” serisinin ikinci kitabı olarak, tarih ve edebiyatın kesişiminde benzersiz bir deneyim sunuyor.
Değerli tarihçi Olgay Söyler, antik inanç sistemlerinin karmaşıklığına ışık tutan makalesi ile bölgenin sosyal ve kültürel alt yapısını gözler önüne sererken, makaleden alınan ilhamla, Demokan Atasoy ve Işın Beril Tetik’in ustalıklı kalemlerinden çıkan iki kurgu roman, “Kötülüğün Tasarımı” serisinin heyecan verici ve ürkütücü hikâyesini, Sümerlerin inanç sistemlerinde kök salan antik mitleri ve efsaneleri modern bir bakış açısıyla yorumlayarak sürdürüyor.
Bu üç ismin, farklı disiplinlerden gelen uzmanlıklarını birleştirerek oluşturdukları bu eser, tarih ve kurgunun ustalıkla harmanlandığı, araştırma ve heyecanın kusursuz şekilde bir araya geldiği deneysel bir türün müjdecisi olarak öne çıkmakta.
Tanrıların Krallığı, okuru kötülüğün derinliklerine doğru unutulmaz bir keşif yolculuğuna davet ediyor.
Ötüken Neşriyat
Tel: 0212 251 03 50