Katar, Türkiye'ye ne katar?

Katar'a abluka..

Katar'a neden abluka konulduğu kadar, Katar-Türkiye ilişkilerinden doğacak sonuçlar da önemli. 

Meseleye hangi yönden bakacağız?

Birkaç yönden.

Tek açıdan bakmak işimizi görmez.

Öncelikle Türkiye-Katar ilişkilerinden başlayalım. Katar'ın Türkiye'de 355 milyar dolarlık yatırımı var. Yatım dediysek, Katar, Türkiye'ye gelip Türk sanayisine önemli katkılarda bulunmuyor. Fabrika üstüne fabrika kurmuyor. Daha çok kurulu ve başarılı hazır şirketleri satın alıyor.

Yatırım denilen bu.

Kısaca, Katar, Türkiye'ye fazladan bir şey katmıyor, sadece sıcak para girişini sağlıyor.

Bir bakmışsın Karadeniz yaylalarına göz dikmiş.

Bir bakmışsın (söylentiye göre) Varlık Fonu'na aktarılan ÇAYKUR'u satın almış.

Bir bakmışsın DİGİTURK gibi medya şirketini elde etmiş.

Birkaç bankayı almış.

Kısacası Türkiye'yi yönetenler Katar'a ülkenin millî şirketlerini tek tek satarak sıcak para akışına ön ayak olmaktalar..

Uçak sanayii kurmuyorlar.

Uzay teknolojilerine yatırım yapıp yeni bir uzay üssü olmamızı da sağlamıyor.

Karadan karaya füze yapacağımız ortak bir silah şirketi de kurmuyorlar.

Hükümete yakınlığı ile bilinen kimi inşaat şirketlerinin yaptığı büyük havuzlu-suni göllü evleri satın alıyorlar.

En kârlı olacağımız taraf Türk müteahhitlerin Katar'da aldıkları iş... Bir de 14 milyar dolarlık ihracat.

Gerisi marketten alış veriş yapar gibi tüketimden başkası değil..

                İşte bu ekonomik ilişki, bu trafik, dolara yansırsa, borsayı etkilerse, sıcak para girişine de kısıtlama getirirse Türkiye'yi yönetenler sıkıntıya girer...

                Katar meselesinin ikinci boyutu, siyasi.

                Türkiye'deki siyasal yönetim, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e ve onun İslam dünyasındaki yoldaşlarına politik aidiyetle sıcak bakıyor. Şimdi, şu an, Katar'a karşı tavır alan ülkeler ise, Katar'ın bu ve benzeri İslamcı örgütleri desteklemesini bahane göstererek kendisine ambargo uyguluyor.

Bu durumda Suudi Arabistan ve ortak hareket ettiği altı ülke ile Türkiye arasında ilk farklılaşma tam da burada başlıyor. Bu sebeple Türkiye'yi yönetenleri zor bir durum bekliyor. 

Yeni ortaya çıkan Katar kriziyle başlayan siyasi gelişmeler, Körfez bölgesinde siyasi dengelerin değişeceğinin açık ve net işaretlerini veriyor. Bundan sonra ABD-Suudi Arabistan gücü yükselirken, İran karşıtlığı ısınacaktır. Bu durum İsrailli yetkililerin de açıkladığı gibi İsrail karşıtlarının zayıflamasını, ABD-Suudi Arabistan ve İsrail etkisinin artmasını beraberinde getirecektir.

Ya Türkiye?

Her zaman olduğu gibi iki arada bir derede kalacaktır. Dileriz aleyhimize bir durum ortaya çıkmaz.

Diyanet açıklaması:

Önceki gün, hırsızlıkla hac meselesi üzerine yazmıştım. Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan hem basın bürosu ve hem de fetva ile ilgili başkanlık aradı. Açıklamaları; "Şunu bütün açıklıkla ifade edelim ki Din İşleri Yüksek Kurulu, asla Haram parayla hacca gidilebilir şeklinde bir fetva vermemiştir, veremez. Din İşleri Yüksek Kurulu'nun söylediği şudur: Haram parayla yapılan hac, her ne kadar biçimsel olarak yerine getirilmiş görünse de böyle bir hac dinen makbul olmaz ve haccın hedefleriyle asla bağdaşmaz" şeklindedir. Sorumlu yayıncılık adına okuyucularımın bilgisine sunarım.

Yazarın Diğer Yazıları