Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Dünden bugüne cemaat-iktidar-devlet analizi ve AKP’nin bu ilişkideki yeri...

 

“Gülenciler için Evren cennetliktir”

 

Gülen hareketi ile AKP farklı kaynaklardan, kulvarlardan geldi, gelişti, büyüdü. Yani birbiriyle bütünleşmesi çok zor iki ayrı gövde...
AKP yasal, açık bir parti. Gülenciler gizli-yarı gizli, faaliyetini sembolik dernekler, vakıflar vb. aracılığıyla sürdürür... Akıtılan paralar sonuçta Gülen hareketinin iktidara yürüyüşüne harcanır. “Altın Nesil” dedikleri, devletin bütün kilit noktalarına yerleştirilen eğitilmiş nesildir. Şüphesiz kadroları RTE’nin kadrolarına kıyasla çok daha kalitelidir. Bunlar hareketin motorudur. Erdoğan, yeni yeni bunlara karşı imam hatip gençliğini parlatmaya çalışmakta. Amaç Gülenci gençliğe karşı Erdoğancı gençliktir. Dershane çatışmalarının kaynağında bu yatıyor.
...RTE-AKP klasik parti olarak meşruiyetini öncelikle halktan alır. Oy ve sandık birinci derecede önemlidir.  Gülencilerse her zaman iktidarlara yakınlık politikası izleyerek büyür. Bu, Gülen hareketinin en önemli özelliğidir: 12 Eylül’de askerci ve Kenan Evrenciler, darbeden yanalar; Evren cennetliktir... Özal’ın yanındadırlar. Demirelci kesilirler. İktidar alternatifi olacağını gördükleri zaman Ecevitçi olurlar... Bütün partiler 2001 krizinden çökünce, AKP’nin kuruluşuna destek verdiler.
Gülen, iktidarları desteklemenin, her zaman kendilerine hem dokunulmazlık kazandıracağını hem de bu desteğe karşı kendilerine büyümeleri için oyun alanları açacağını bilir. Destekledikleri bütün iktidarlar çöküp yok olmuş, ama Gülenciler hep güçlenmiştir. Bu temel stratejileri.
ERDOĞAN’A   DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNDULAR
Gülen’in ABD’ye yerleşmesi de raslantısal değil. Türkiye’nin oradan yönetildiğini bilir! Gülenciler, ABD küresel politikalarına hiç ters düşmezler. İsrail politikasını desteklerler. AKP’ye de bu nedenle ters düşerler.
...7 Şubat’ta Erdoğan’a darbe girişiminde bulundular... Çünkü devlet içinde örgütlenmeleri, darbe girişiminde bulunabilecek kadar güçlenmişti.
Devlet nedir? Öncelikle tabii ki siyasi iktidardır, yani Bakanlar Kurulu ve Başbakan’dır. İkincisi, Yargıdır. Üçüncü Emniyet güçleri ve polistir... Dördüncüsü ve önemlisi ordudur! Devletin gerisi teferruattır; bazı hizmet araçları, para-kaynak dağıtma mekanizmaları vb. Tabii: MİT’tir devlet...
Cemaat, yargı, polis, devlet yönetiminde güçlendi. HSYK kontrollerinde. RTE, özel yetkili mahkemeleri lağv etti bu nedenle. Ama yüksek yargı kontrol altında değil. Bu nedenle, önerdiği anayasa değişikliğinde, yargının dağıtılıp yeniden kurulması gündemde. Cemaatin emniyet, polisteki kontrolü de büyük. Erdoğan 7 Şubat girişiminden sonra bu örgütlenmeyi epeyi dağıttı, ama yok etmesi mümkün değil...
...Tabii devlet aynı zamanda MİT demektir. Erdoğan’la cemaat arasında en büyük çatışma konusu 7 Şubat’ta MİT üzerinden koptu. Gülencilerin MİT’ten yönetim payı isteği reddedilince, kıyamet koptu.
Orhan Bursalı/Cumhuriyet

 

+++

 

Siyasi dava...

 

ERGENEKON davası ile ilgili olarak sanırım üzerinde birleştiğimiz tek nokta bu davanın esasen  “siyasi bir dava”  olduğudur.
Davayı her aşamasında benimseyip, savunanlara göre de öyle,  “Ergenekon diye bir örgüt yoktur”  diyenlere göre de!
Benim gibi iki arada, bir derede kalanlar için de durum aynı: Bu siyasi bir davaydı.
Mehmet Y. Yılmaz/Hürriyet

 

+++

 

“Soros” sendromu devam ediyor... Mehmet Barlas’a çakmayan Zaman yazarını gazeteye sokmuyor olmalılar

 

Polemik lince dönüştü

 

Mehmet Barlas’ın bir Rus gazetesine verdiği röportajda Gülen-Soros benzerliğine dikkat çekilmesi üzerine Sabah başyazarı ile Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı arasında başlayan polemiğe Hüseyin Gülerce, Ali Bulaç, Mümtaz’er Türköne’den sonra dün de A. Turan Alkan katıldı. İsim vermeden Barlas’ı “Her devirde muktedirlere yakın durmakla mâruf bir şahıs” olarak anan Alkan “Yahşi yiğit yâreninden belli olur” diyerek AKP’yi hedef aldı:
“Şahsen ma’zurdur. Gerek gölgeliğinde serinlediği mercîin görüşlerini naklediyor olsun veya tam aksine kendi içtihadını seslendirsin, önemli sayılmaz. Bu noktada esef etmek gereken hâl bu manidar taarruzun teşkil ettiği kombinasyondur. Bizim orada büyüklerimiz derlerdi ki, ”Yahşi yiğit yâreninden belli olur!“ (...) Son günlerde basında hükûmet umûrunu savunmak sadedinde  “sâye”ye girip “Tekmil batarya“, pardon “iki top birden“ yaylım ateşi açanlara baktıkça hikmet-i hükûmet nâmına efkârlanıyor, endişeleniyorum; ”Vah“ diyorum, ”Yârenleriniz bunlar mıdır?“ (...)  Kem söz sahibinin olsun. Söyleyenin değil söyletenin gönül incittiği bir yerde, elçilerin zevâli olmaz.”
Polemiği başlatan isim Dumanlı’nın gündeminde de dün yine Barlas vardı:
“Reha Muhtar sağ olsun. Rus röportajcının (!) ne mal olduğunu gözler önüne  serdi (...) Sayın Başyazar  Bey bu gerçeği gördüyse problem yok. Değilse kariyerinde kocaman bir gedik  açılmış oldu...”
DUMANLI’DAN   ÖRTÜLÜ ANDIÇ(!)
Dumanlı’nın “hedef tahtası” ndaki tek isim Barlas değildi. İsim vermedi ama “tercihi”ni Erdoğan’dan yana kullanan siyasilerden bürokratlara birçok kişiyi
 “Çok değil birkaç sene önce, önemli bir siyasî figür gazeteyi ziyaret etti. Daha hoş beş diyemeden Başbakan Tayyip Erdoğan aleyhine verip veriştirmeye başladı. Söyledikleri tenkit çizgisini aşıyor, yaralayıcı noktalara doğru gidiyordu.(...) O, şimdi AK Parti’nin önemli adamlarından biri oldu...
Son seçimlerden birkaç gün önce mühim bir köşe yazarı ile dertleşiyorduk. (...) Ağır laflar etti. (...) Şimdi el üstünde tutuluyor ve ha bire ”cemaat analizi“ (!) yaparak diğer dostlarını ötekileştirmeye çalışıyor, yürek dağlıyor, gönül kırıyor...
Birkaç yıl önce bir bürokrat, ”Bunların akıbeti Menderes’ten kötü olacak!“ diye gürlüyordu. (...) “Eski ülkücü” diye tercih edilen o kişi, şimdi ”cemaat“ diye yaftalanıp tasfiye edilen meslektaşlarının koltuğunda oturuyor.
Bizzat işittim, mesleğin popüler bir siması, ”Bu AKP’lilerden bir cacık olmaz, bunlardan sıtkım sıyrıldı.“ diyordu. Adam, tiksinerek bahsettiği partide şimdilerde baş tacı ediliyor. Sayın Başbakan, Kars’taki heykel için  “ucube“ dediğinde hem Erdoğan’a hem partiye öfke kusan, şimdi mevsimlik  tetikçi rolüne soyundu ve  ha bire AK Parti’ye yaslanıp cemaate saydırmakla  meşgul.”

 

+++

 

İdam kalkmamış olsa idam edecekler

 

Ergenekon mahkemesi, maalesef sanki intikam alan bir makam görüntüsü vermiştir. (...)  Bu hükümet tarafından atanan, onlarla çalışan bir genelkurmay başkanını, eğer idam cezası kalkmamış olsa, idam edecekler.
Rıza Zelyut/Güneş

 

+++

 

Yeni Orta Doğu haritası için  zemin yazısı

 

...Orta Doğu aslında bir cins ’gecikmiş ergenlik’sendromu yaşıyor. Gerçekte bölge, tarihsel olarak yaşaması gereken iki travmayı bir türlü yaşayamamıştı:  Osmanlı’nın yıkılışı  ve Soğuk Savaş’ın bitimi. Alelacele çizilen haritalar, masa başında oluşturulan sınırlar, Soğuk Savaş dengesinde ayakta tutulan kötü diktatörler derken, Orta Doğu, derin dondurucudan yeni çıktı. 
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet

 

+++

 

“Sıcak sonbahar” istihbaratını Arınç’tan almış

 

“Sonbaharla ilgili bir gözlemimi, dileğimi 5 Ağustos günü duruşma salonunda paylaştım, “Sıcak bir sonbahar geliyor” dedim. (...) İstihbarat kaynağımı da açıklıyorum:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç.
Arınç geçen günlerde, önümüzdeki eylül ayından itibaren Gezi eylemlerine benzer gelişmeler olacağını söyleyip kendi yorumlarını yapmıştı.
Mustafa Balbay/Cumhuriyet

 

+++

 

“Yeni dalga” tellalı

 

Ergenekon davasının en önemli ayrıntısının soruşturmanın, 2002-2009 yılları ile sınırlı tutulması olarak görülebilir. Bu durum, Türkiye’deki derin yapının merkezine yapılması muhtemel yeni bir operasyonun geldiğinin işareti olarak da görülebilir.
Bülent Orakoğlu/Yeni Şafak