Köy düğünleri ve şımarıklık

Hükümet iç ve dış politikada kendisini başarılı bularak şımarmaya başlamıştır. Şımarmaya başlaması aslında yeni bir davranış değildir. Bugün daha fazla görülmesinin nedeni daha kabaca yapmaya başlamalarıdır. Zaten hiçbir işlerinde estetik, güzellik ve zarafet yoktur. Onlara bağlı basın yayın kuruluşlarında din ve hükümet odaklı programlar yapmaktalar. Eğitim, sanat, kültür ve Türklükle ilgili programlar yapılmamaktadır.  TRT’nin başında ki ‘T’ artık yoktur. Bir başka ifadeyle Türkiye Radyo Televizyon kısaltmasındaki Türk sözcüğünün bir anlamı kalmamıştır. Kendisini Türk değil Türkiyeli, Türk vatandaşı değil Türkiye vatandaşı, Türk halkı değil Türkiye halkı olarak tarif eden insanların kurumu haline gelmiştir. Bunlara karşı çıkanların bir kısmı emekli oldu veya emekliliğe zorlandı, bir kısmı kızağa çekildi ve bir kısmı da bu adamlara ayak uydurdu hatta iş birliği yaptı. TRT bitti, YÖK gitti, yargı teslim, ordu malumunuz, sanki Türkiye, yabancı güçler tarafından işgal edildi. Türklük bilinci taşıyan hiç kimse yönetimde kalmadı. Aklınıza şu gelebilir, iktidarda İslamcılar vardır dolaysıyla bunlar daha çok dindarları kolluyorlar. Keşke böyle olsaydı, tanıdığımız bir yığın beş vakit namazlı namuslu yurt sever insanlar var, onları kapıdan içeri sokmuyorlar, daha tehlikeli buluyorlar. Zira bu tür insanlar sadece Allaha kul, Peygambere ümmet olurlar, başka kimseye kulluk yapmazlar. Üstelik ne yerler ne yedirirler. Normal bir Türk, düz bir Müslüman hangi meslekte olursa olsun devlette hiçbir işini gördüremiyor.
Bakanlıklar ve AKP çeşitli tarikatlar arasında paylaşılmıştır. Geçen Perşembe akşamı Ankara’da meşhur Tunalı Hilmi Caddesi’nde bir polis arabası, yayaların yoğun olarak geçtiği Buğday sokağına saparken herkesin gözü önünde yoldan karşıya geçen yaşlı ama modern giyimli bir hanıma saygısız bir şekilde çekil oradan diye bağırarak arabalarına yol açmışlardır. Bu davranış hepimizin tuhafına gitti ve gayri ihtiyari olarak yaşlı kadın ve diğer yayalar, giden arabanın arkasından bakıverdik ve kimseden hiçbir ses gelmedi. Artık herkeste bir korku başladı, ya hükümetin organlarının eline düşersem korkusu, eskiden devletin organları vardı ve adaletin kestiği parmak acımaz düsturuna inanılırdı. İktidar ve yandaşları İslamcılara özgürlük alanı tanımadılar diye kendilerine Kemalistler diye fiktif bir düşman yarattılar, güya onlarla savaşıyor ama köy düğünlerinde havaya silah sıkarak konuyu-komşuyu öldüren şark kurnazı köylüler gibi tarikatların silahşorları da hep Türk kökenli yurt severleri vuruyorlar her ne hikmetse.
Elinde iktidar ve silah bulunduranlar çok dikkatli davranmak zorundadır. Bu adamlar dindar (!) oldukları için Allah’ın kendileriyle olduklarını düşünüyorlar, bu şekilde görünmez kaza ve belalardan korunuyorlar, görülen kaza ve belalardan da Amerikalılar koruyor. Ankara’dan Kastamonu’ya giderken Ilgaz dağlarının virajlı ve kayalık bölgesinde oraya yakın oturan iyi niyetli bir köylü yolcuları uyarmak için kayaların üzerine daha sonra bütün ülkede meşhur olan şu bozuk ama sempatik uyarıyı yapmıştır. “DAŞ DÜŞEBİLÜ, AYU ÇIKABİLÜ”. Cenabı Allah taşı düşürebilir ve ayıyı çıkartabilir ama Amerikalılar taşı ve ayıyı daha ne kadar bağlayabilir bilmiyoruz. Geçenlerde internette dolaşan, alaylı bir şekilde ‘solucanları ve kurtları öldürdük’ diye bir yazı çıktı. Solucanlar sözüyle yurtsever solcuları, kurtlar sözüyle de ülkücüleri kastediyor. Yurt sever solcularla kurtları siyasi partilerden ve devletten çıkarıldıkları doğrudur ama izleri bile onları huzursuz etmeye devam etmektedir. Gövdesi olmasa da ruhları onları korkutmaya devam edecektir.
Şimdi İslamcı kisvesi altında tilkiler ve çakallar cirit atıyor onların etrafında da çeşitlilik olsun diye inekler, ayılar, kargalar, itler ve bilumum mahlukatlar, hayvanat, pardon iktidarın bahçesinde yayılıyorlar. Birileri de bu mahlukata daha fazla yesinler diye bir oluk içerisinde tuzlu su servisi yapıyor... Gün ola harman ola...

Yazarın Diğer Yazıları