Kürt sorununun boyutları

19. Yüzyıldan itibaren İngilizler, 20. Yüzyılda Ruslar, Yahudiler ve Amerikalılar kendi çıkarları için Ortadoğu’da yaşayan Kürtleri yaşadıkları ülkelere karşı hep kullanmışlardır. 21. Yüzyılda da böyle devam etmektedir. Soğuk Savaş sonrası dünya düzeninde net bir sistem ve tarafları belli gruplar oluşmadığından güçlü emperyalist ülkeler kendi ulusal çıkarlarına uygun olarak davranmakta ve Barzani de bu dağınıklıktan yararlanmaya çalışmaktadır. Bu tutumu da Türkiye başta olmak üzere Kürt kökenli vatandaşlara sahip ülkeleri rahatsız etmektedir.
ABD, İngiltere ve İsrail Ortadoğu’da ortak davranmakla birlikte Rusya Federasyonu ve Çin tamamen kendi ulusal çıkarlarına uygun davranmakta ve örtüşen çıkarlarına rağmen bir blok oluşturma görüntüsünden de özellikle geri durmaktadırlar. Kürtler tarih boyu kendileri için fırsat yaratma becerisini gösterememiştir. Sadece başka güçler ve olgular nedeniyle meydana gelen fırsatları değerlendirmek için çalışmışlardır. Başka amaç ve nedenlerle ortaya çıkan fırsatlarda Kürtlerin istek ve ihtiyaçlarını karşılayamadığı gibi bu fırsat esnasında elde ettikleri avantajlarda hep geçici olmuş ve çoğunlukla da büyük bedeller
ödemişlerdir.
Kürtler yeni bir maceraya başlamanın hazzıyla dört koldan harekete başladılar. Primitif toplumların ortak ve vazgeçilemeyen bir özelliği vardır. Planı ve gelecek öngörüsü olmayan, durumu iyi değerlendiremeyen, duygusunu saklayamayan, kolay taşkınlık yapan, utanmayan ancak korkan, başına gelecekleri hesaplayamayan ve müthiş fırsatçı olmak gibi. Daha önce “Kürtlerin Çıkmazı” başlıklı bir yazımızda bu konuları izah etmiştik. Barzani ailesinin Saddam Hüseyin, Kaddafi, Mübarek ve Esad ailesinden ne farkı var. Yönetim ve anlayış bakımından bir farkı yoktur. Her halde kimse çıkıp, “Barzani demokrat ama diğerleri değildi” diyemez. Ortadoğu bölgesi Kürtlerini Barzani yönetiyor. Kürtler bu bölgede 1979’da İran da ki Molla devrimine destek verdiler, 2003’de Irak’ta Amerikan müdahalesine yardım ettiler, Türkiye de AKP’ye destek oluyorlar. Şimdi de Esad’ın devrilmesine yardım ediyorlar.
Barzani denetiminde Kuzey Suriye’de ayrılıkçı bir Kürt hareketi oluşturdular. Saddam’ın Kuveyt’e girmesinden çok farklı bir politika değildir. Kürtler bu politikalarını masumlaştırmak ve şirinleştirmek için de biz ayrılmak istemiyoruz sadece özerklik istiyoruz demeye başladılar. Asırlardan beri bu bölgede bir devlet dahi kuramayan Kürtler bu karışıklıkta kimse görmeden dört devlet kurma peşindeler.
Kürt halkları bu liderlerden daha iyisine layıktır. Bu feodal ve zamanın dışında kalan Kürt liderler Kürt halklarının özgürlük sevgisini, zamanını, enerjisini, canını ve malını hep kötüye kullanmışlardır. Kürt liderler emperyalist ülkelerin taşeronluğunu yapmaya devam ettikleri sürece gariban Kürt ve bölge halkları ödemeye devam edecektir.
Kürt önderleri şunu anlamıyor. Amerikalıların, İsraillilerin ve İngilizlerin dünyada var olan 57 İslam ülkesine bir yenisini katma ihtiyacı yoktur. Devleti olmayan Kürtleri kullanmaları daha kolaydır. Bir Kürt devletini kurmak ve yaşatmak çok pahalı ve güç bir iştir bunu göze alacak kadar çıkarları yoktur. Kürt devletinin kurulmasına öncülük yapacak ülke karşısına Türkleri, Farsları ve Arapları alacaktır. Emperyalist ülkeler bu riski almazlar. Denize açılımı olmayan, sanayisi bulunmayan, turizm potansiyeli olmayan, yerin altı ve üstü fakir olan, dağlık ve verimsiz bir arazi yapısı bulunan topraklar üzerine kurulan ve düşman ülkelerle çevrili yeni bir Bangladeş olacak Kürdistan’ı Amerikalılar bile yaşatamaz. Bu gerçekleri görerek hem Kürt, hem de bölge halklarının huzurlu ve refah içinde yaşamalarını sağlayacak politikalar takip etmeleri hem daha akıllıca hem de daha insancıldır. 
  AKP iktidarı Türk devletini yöneten ne kadar kurum varsa hepsini kendine benzetti, MİT, YÖK, Üniversiteler, Silahlı Kuvvetler, Anayasa Mahkemesi, Yargının bütün kurumları. Ülke bir sessizliğe büründü, ülke bütünlüğünün bozulma riskine rağmen ne sendikalar, ne öğrenci hareketleri, ne sivil örgütler ülke de tık yok. Aykırı sese kulak vermemenin ülkeye çok büyük zararı var bunun en iyi örneği kafadarların dış politikasıdır.
  Yirmi yıl önce Türk devleti baba Esad’ı tehdit ederek PKK’yı Suriye’den çıkartmıştı. Şimdi bu gayrı milli beynelmilelci İslamcı politikalar yüzünden PKK dış destekli olarak Suriye’ye geri dönmüştür. Milletten umudumuzu kestik ama inşallah sorumluların cezasını Allah verecektir.

Yazarın Diğer Yazıları