Kutsal hırsızlık

Atasözleri zaman içinde tecrübelere dayalı olarak, çoğunlukla bilge kişiler tarafından formüle edilmiştir. Doğudan batıya güneyden kuzeye bütün medeniyetlerde vardır. Bizim de gerek devlet hayatıyla gerekse sosyal ve özel hayatla ilgili derin manalar taşıyan ve bir çırpıda konu ne kadar karmaşık olursa olsun net olarak açıklayan Atasözlerimiz vardır. Bunlardan bir tanesi de  “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözüdür. 
AKP-cemaat arkadaşlığı ve ortaklığı 11 yıl sürmüş ve son üç haftadır bir birlerine sövüp saymaktadırlar. Kavganın ilginç tarafı sövüp sayma noktasına çok çabuk gelmeleri ve birbirlerinin ne kadar kirli işleri varsa ortaya dökmeleridir. Bu kavgayla mayalarını ortaya koymuşlardır. 
Bu kavganın bu kadar büyüyeceğini kimse tahmin etmiyordu. Kavganın ilk raundu eşit bitti, birbirlerine sağlı sollu vurdular. İkisinin de yumruğu hırsızlıktı. Karşılıklı olarak birbirlerinin hırsızlıklarını belgelediler. Ancak her iki taraftan da bu hırsızlıklarından dolayı polis veya mahkemelere gideni görmedik. Her iki taraf da kendi camialarına bu hırsızlıkları kutsal davaları için yaptıklarını söyleyerek camia nezdinde kendilerini aklamışlardır. Polis ve yargı kendi emirlerinde olduğu için oralardan da müdahale gelmiyor. 
Türk halkının önemli bir kısmı özellikle de AKP seçmeni ne olup bittiğini çok fazla fark etmedi veya umursamıyorlar. Bir kısmı  “bunlar dindar adamlar öyle şey yapmazlar” derken bir kısmı da  “hem çalıyorlar hem de çalışıyorlar, herkes çalıyor onlar da çalıyor bu işin çaresi yok” düşüncesindeler. 
Peki, yapılan bu hırsızlıklar ne olacak, bunların yanına mı kalacak, bunların hesap vermesi nasıl sağlanacak? Ayrıca bakalım daha neler göreceğiz. Birbirlerini ifşaya daha yeni başladılar.
Bunların hırsızlıkları da kavgaları da kutsal. Birbirlerine karşı Kur’an ayetlerini, Allah’ı ve peygamberi kullanıyorlar. Kavgalarını halk nezdinde kutsamaya çalışıyorlar. Sanki Türkiye bir şeriat devleti de kendilerini aklamak için pozitif hukuka değil de şeri kurallara uygun olarak savunmaya çalışıyorlar. Yapacakları hırsızlıklar yasaya uygun olup olmadığına değil kendi dinlerine uygun mu değil mi ona dikkat ediyorlar. 
Aslında, bunların karşılıklı olarak memleketi soydukları her yerde konuşuluyordu ama kimseden ses çıkmıyordu. Şimdi soygunu kendileri söylüyor yine ses çıkmıyor. Bu nasıl devlet anlamadık?
Türkiye ve Türk halkı yeni bir tecrübe yaşamaktadır. Daha önce örneği olmadığı için ne yapılması gerektiği çok iyi bilinmemektedir. AKP’nin bulaştığı yolsuzluklara rağmen halkın desteği devam etmektedir. Bu durumu politik ve sosyolojik olarak açıklamak mümkün değildir. Türk milletinin basireti bağlanmış veya üstüne ölü toprağı atılmış gibi. İlkel veya medeni her toplumun yolsuzluk ve hırsızlığa karşı bir tepkisi vardır, ama bizde yok. 
Daha önce yazdık, bu kavga Cenabı Allah’ın Türk milletine bir lütfudur. AKP ve cemaat ile kimse baş edemezdi, bunlara dokunduğunuz zaman sizi dinsiz ilan ederlerdi ve milleti karşınıza dikerler hiç yoktan din düşmanı olurdunuz. Bunların hırsız olduğunu söyleseydiniz hiç kimse inanmazdı, şimdi birbirlerinin hırsızlığını açığa çıkartıyorlar. Kendisini dindar ilan eden herkesin dindar olmadığını ve bunların da diğerleri gibi hırsızlık yapabileceğini bizzat görmüş oldular. Yani bu kavgada en azından birkaç iyi şey var. 
Kavganın çıktığı 17 Aralık’tan önce, yani paralel devlet keşfinden iki hafta önce 2 Aralık’ta yazımızın adı  “Hisseli Devlet” idi. Yüzlerce yazar bizim gibi iki başlı devlet tehlikesini yazdı. Ancak bunlar bizi düşman olarak görmekteydi, iki dindar arasına nifak sokmak olarak gösterdiler. Türkiye’de kendini dindar olarak tarif eden insanların, yani İslamcıların daha doğru tarifle siyasi İslamcıların Türklükle, Türk kültürüyle bir alakaları yok. Onları besleyen kaynaklar farklı, kaynakları yabancı, dolayısıyla tavırları da yabancı. 
Şu anda dünyada en sorunlu, en yoksul, en kanlı, dikta rejimlerle yönetilen ülkeler Müslüman ülkelerdir. Niçin acaba? Türkiye’deki cemaat, tarikat, zaviye ve tekke şeyhleri ve imamlarının tamamına yakınının Türk kökenli olmadığını artık izninizle yazalım. Bunların beslendiği kaynaklar Şah Valilullah, Mevdudi, Cemaleddin Afgani, Hasan El Benna ve Seyid Kutub gibi yabancı din adamlarıdır. Türk İslam anlayışıyla bir ilgileri yoktur. Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli, Maturidi ve Hoca Ahmet Yesevi gibi Türk dini alimlerinin izinden giden tanıdığınız cemaat veya tarikat var mıdır? 

Yazarın Diğer Yazıları