Medya Arkası (15.05.2018)

Medya Arkası (15.05.2018)
Köşe yazarların gündeminde 24 Haziran seçimleri vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Her şeyi FETÖ’ye bağlamayın.. / Mehmet Tezkan / Milliyet

Dolayısıyla… 24 Haziran'da kimin güleceğini bilmiyoruz ama, 24 Haziran'a kadar kimin gözyaşlarına gark olacağından eminiz yani. Hayırlara vesile olması için muhtemelen ramazan ayı içinde eli kulağındadır.

Devlet bu uru temizlemekle uğraşırken birileri de bütün olumsuzlukları, işlerine gelmeyen her şeyi FETÖ’ye bağlama çabasında..

Dört yıl önce 301 madencimizi kaybettiğimiz Soma faciasını FETÖ’nün tezgâhladığını ima etmezler mi?

Efendim, Soma FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden önceki son altın vuruşuymuş!.

Küçük bir ameliyat girişimiymiş!.

O firmanın ihmali yok yani..

O firma daha çok kömür çıkartmak için güvenliği hiçe saymadı yani..

O firma pirüpak yani..

***

Kafa karıştıran bu iddiaları neden ortaya atıyorlar diye sorarsanız..

İktidara yaranmak için.. İktidara toz kondurmamak için..

Ama yaptıkları; FETÖ’yle mücadeleyi sulandırıyor..

Yarın öbür gün, doların dört buçuk liraya yaklaşmasını da..

Yarın öbür gün, benzinin altı liranın üzerine çıkmasını da..

Yarın öbür gün, enflasyonun nedenini de..

FETÖ’ye bağlarlarsa şaşırmam..

Mendil / Yılmaz Özdil / Sözcü

Seçim yokken duygularına hakim olabilen, seçim arefesinde aniden duygularına hakim olamayan bir asrın liderimiz var.

Kızım bari sen utan! / Fatih Altaylı / Habertürk

O AF BİRAZ ZOR

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “Af çıkmalı” çıkışından sonra dile getirdiği, “Alaattin Çakıcı”nın özgürlüğü meselesi epeyce konuşuluyor gördüğüm kadarıyla.

“Çakıcı’yı da kapsayan bir af çıkar mı?” diye soruluyor.

Çoğunluk, “Bahçeli’nin her dediği oldu, bu da kesin olur” diyor.

Ben ise hiç ama hiç o kanaatte değilim.

Çakıcı’nın son dönemdeki söylemlerini, ifadelerini ve yazdıklarını takip edenler de benimle aynı fikirdedir.

Çünkü Çakıcı son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik çok ağır sözler kullandı.

Hakarete varan laflar etti.

Hasmane bir tutum takındı.

Cumhurbaşkanı’nın tüm bunları bir kenara bırakıp Çakıcı’yı da kapsayacak bir affı düşünme ihtimali sıfır.

Eşyanın tabiatına aykırı.

TÜSİAD Başkanı bile zorda / İbrahim Kahveci / Karar

SÖKTAŞ’IN ERİMESİ

1993-1996 yıllarında TÜSİAD Başkanlığında bulunan Halis Komili’nin zeytinyağı işi çok başarılı olamadı. Sonrasında ise TÜSİAD Başkanlığına Muharrem Kayhan geldi. 1997-1998 yıllarında Başkanlıkta bulunan Muharrem Kayhan’ın adını yeniden 2009 yılında duyduk. Yeni TÜSİAD Başkanlığına Ege Bölgesi büyük gruplarından Selçuk Yaşar “Kurucu üyeler olarak Koç Holding’de toplanacağız. Benim herhangi bir önerim yok ancak Muharrem Hilmi Kayhan düşünülüyor” demişti.

Neyse... Şimdi asıl meseleye geçelim:

TÜSİAD Başkanlığında bile bulunan Muharrem Kayhan’ın Söktaş Tekstil adından şirketi halka açık olarak işlem görüyor. Şirketin 2013 yılı zararı -55.824 bin TL. 2014 zararı ise -44.288 milyon TL. Sonraki 3 yılda ise yine toplam -100 milyon 373 bin TL zarar oluşuyor. Böylece şirketin birikmiş karları gittiği gibi, 101 milyon 221 bin TL’de zarar birikiyor.

Koca bir dev daha nerede ise sahneden silinmeye geliyor. Elbette ortada henüz bir iflas oluşmadı ama sektörün yaşadığı zorluk bilançoda net olarak görülüyor.

Şimdi sorumuzu soralım:

Acaba neden Türkiye’de üretim yapmak bu kadar zorlaştı? Neden fabrikalar çok zorda kalıyor? İsterseniz yarın Uzel Traktör ile devam edelim..

Muharrem İnce’nin demokrasi yontan çakısı / Emre Kongar / Cumhuriyet

CHP’nin “Ortak aklı”, Kılıçdaroğlu’nun gerçek demokrat kimliği ile bütünleşince, 24 Haziran/8Temmuz için harika bir Cumhurbaşkanı adayı çıkardı: 
İktidarın yıllarca kullandığı türban mağduriyeti kozunu “Yahu benim kızkardeşim 40 yıldır başörtülü. İnsan kız kardeşinin başörtüsüne el uzatır mı?”diyerek, AKP’nin elinden alması... 
Erdoğan’ın toplumu kin ve nefret bazında ayrıştırarak kendi taraftarlarını konsolide etmek çabasını, “Devri sabık yaratmayacağız”, “Ben bağımsız tarafsız adil bir yargı düzeni kurarım. O da sonra beni de yargılayabilir, Erdoğan’ı da” diyerek boşa çıkarması... 
Sadece Demokrasiyi değil, tüm toplumdaki tüm hak ve adalet duygularını çürüten yargıdaki yozlaşmayı “Ben Cumhurbaşkanı olduğumda, bir toplantıyagittiğimde ayağa kalkmayan yargıçlar istiyorum. Çay toplayan, düğme ilikleyenyargı istemiyorum” diyerek dile getirmesi... 
Cumhuriyetçiliği, Demokratlığı ve Atatürkçülüğü... 
Öğretmen olarak, eğitim sorununa eğilişi ve gençlere ilişkin vaatleri... 
Kürt sorunu ve ekonomik sorunlar karşısında önerdiği çözümlere ilişkin yol haritaları... 
“Gariban” bir halk çocuğu olması... 
Zekâsı ve hazırcevaplığı... 
Barışçı ama enerjik bir biçimde Parlamenter Demokratik Sisteme sahip çıkışı... 
Türkiye’nin yüz yıla yaklaşan, Osmanlı ile birlikte iki yüz yılı aşan Demokrasi arayışında, yeniden umutları çiçeklendirdi.