Medya Arkası (15.12.2017)

Medya Arkası (15.12.2017)
Yazarların bugünkü gündeminde İİT'den çıkan Kudüs kararı vardı. İşte günün öne çıkan yazar ve yazıları:

Kudüs'ü boşver, belediyelere bak! / Süleyman ÖZIŞIK / İnternet Haber

Kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, içinde AK Parti ve CHP'nin olduğu 40 küsur belediye hakkında soruşturma başlatılmış. İstanbul'da inceleme altına alınan belediye sayısı 17...

AK Partili belediyeler hakkında sadece inceleme yapılmıyor.

Aynı zamanda kamuoyunun nabzı da tutuluyor. Vatandaşların belediyeden ve belediye başkanından memnun olup olmadığı da soruluyor. 

Gelen sonuçlar berbat!

Cumhurbaşkanı'na sunulan anket sonuçlarına göre, İstanbul'da sadece iki belediye yüzde 50'nin üzerinde görünüyor. Anketlerde, belediyelerin ve başkanların tek tek sayılamayacak derecede önemli kusurları da ön plana çıkarılıyor.

Basitçe anlatmak gerekirse...

Önümüzdeki günlerde yeni bir görevden alma fırtınası eserse hiç şaşırmam. 

***

Tarihî kriz ve krizi aşmanın yolları... / YusufKaplan / Yeni Şafak

İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT), Türkiye’nin çağrısı üzerine İstanbul’da âcil bir toplantı yaptı. Toplantıda alınan en önemli karar, Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınması kararı oldu.

Sorunlu ama önemli bir karar bu.

Sorunlu; çünkü Kudüs’ün % 87’sini oluşturan Batı Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesinin önünü açmak anlamına gelebilir bu karar.

Önemli; çünkü buna rağmen adında “işbirliği” bulunan bu örgüt şimdiye kadar dikkate değer herhangi bir konuda işbirliği yapamamış, önemli müşterek kararların altına imza atamıştı.

Bu karar, İslâm ülkeleri arasındaki işbirliği faaliyetlerinin artırılmasını -belki- tetikleyebilecek olması bakımından bir başlangıç noktası işlevi görebilir.

Ama yaşadığımız tarihî krizi, bu tür ısmarlama teşkilatlarla aşamayız.

Daha esaslı, daha köklü, daha kalıcı adımlar atmak zorundayız... 

***

Trump’ın Kudüs çıkışı en fazla Rusya’ya yaradı / Beril DEDEOĞLU / Star

Rusya içeri

Biraz geriye gidildiğinde, Türkiye ile İsrail ilişkilerinin iyi olduğu dönemde, Türkiye’nin Filistin ile İsrail arasında arabuluculuk yaptığı ve bunun geliştirileceği bir ortamın varlığı hatırlanır. Ancak İsrail bu süreci sabote etmiş, Türkiye’yi arabulucu pozisyonundan Filistin haklarını savunmak durumunda bırakan eylemler yapmıştı.

Türkiye’den boşalan yerin Suudi Arabistan’la doldurulması istenmiş olmalı; ancak bugün bu da olmayacak gibi.

Bölgede ne tür gelişmeler olursa olsun, bu konunun yeniden BM’de ele alınacağı, Filistin devleti konusunun öne çıkacağı ve batı Kudüs-doğu Kudüs bölümlenmesinin dilleneceği, kutsal yerlerin uluslararası denetime bırakılmasının önerileceği anlaşılıyor. Kabaca “Kıbrıs modeli” denebilecek bir model tartışılacak. Buradaki kilit mesele, bu türden bir modelin hangi tarafsız oyuncu ya da oyuncular tarafından savunulacağı ile ilgili. İsrail’in de son derece sıkıştığı bu ortamda öyle görünüyor ki, yine kazanan Rusya olmuş durumda. Rusya, BM’deki bazı Avrupa ülkelerini, mesela Fransa’yı yanına alarak, Filistinlilere güven vererek ve İsrail’i de çok suçlayıcı bir tavır almayarak bu süreci yönetebilir ve hiç kuşkusuz kendine yontacağı noktaları da gözden kaçırmaz.

***

Hazır bu ümmet ruhu şahlanmışken biriniz de 'Lefkoşa' deyiverseydi / Ertuğrul Özkök / Hürriyet

BİR Türk olarak bekledim ki...

O 56 İslam ülkesinden birisi...

***

Sadece birisi çıkıp diyecek ki....

“Beyler, ey ümmet...

Kudüs’ü konuşuyoruz ama...

Otuz dört... Tam 34 yıldır bir başka Müslüman ülke daha var ki...

Onun da bir başkenti var...

Hadi hazır bir araya gelmişken...

Hazır böyle bir ümmet ruhu da şahlanmışken...

Şu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de tanıyalım...

Lefkoşa’yı da oranın başkenti ilan edelim...

Bitsin şu Türk’e yapılan zulüm...”

***

İslam Ülkeleri Zirvesi ve Kudüs / Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

Filistin yönetimi bugün bu gelir, yarın şu. Bakarsınız İttihat Terakki ya da bugünkü gibi Suud kafalı biri gelir. Darbe olur. Ne bileyim ben. Mukaddes beldelerin ayrı bir statüsü ve garantisi olmalı. Buraların hakimi değil, hadimi olmalı. Filistin halkının bu konuda koruyucu hizmetlerini, çilesini, mücadelesini unutmayacağız. Bundan sonra o halk orada elbette varolmaya devam edecek. Ama Filistin’in bir ulus devlet olarak varolmasını bile bizim gelecekte konuşmamız gerek. Tabi Ürdün, Lübnan, Suriye diye devletler varsa Filistin devleti niye olmasın.. İsrail Kudüs’ü başkent ilan ediyorsa, Filistin niye aynı şeyi talep etmesin! Bu politik bir soru ve elbette bu politik soruya da politik cevap bulmak gerek. Ben teolojik ve evrensel anlamda adalet temeline dayalı ahlaki bir çözümden söz ediyorum. Selam ve dua ile.

***

Özür dilemeli miyim? / Elif Çakır / Karar

Kimi okurlarıma göre, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs Zirvesi’nden tarihi bir karar çıkmıştır, dolayısıyla benim evvelsi gün kaleme aldığım “İslam İşbirliği Teşkilatı ne diyecek” başlıklı yazımdan dolayı özür dilemem gerekiyor.

***

Ben bu zirveden hiçbir şey çıkmayacağını ve İslam ülkelerinin Kudüs konusunda tek ses haline gelemeyeceğini, dünya üzerinde etkili olabilecek ülkelerin ise “lider” düzeyinde bu zirveye katılmayacaklarını, dolayısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısından “kınıyoruz, kabul etmiyoruz”un ötesinde kayda değer bir sonuç falan çıkmayacağını yazmıştım...

Pardon da...

İslam dünyası  Kudüs Zirvesi’nden hangi “tarihi karar” çıktı zirveden! Pardon da... ABD ve İsrail, Kudüs konusunda geri adım atmadıkları taktirde, nasıl bir maliyetle ve hangi yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklar mesela!

57 üye ülkesinden sadece 16’sı katıldı zirveye. O da hepsi lider düzeyinde değil. Bırakın tamamını 28 ülke dahi böylesi ölümcül bir konuda bir araya gelemedi. Peki, böyle bir toplantıdan nasıl oldu da “İslam ülkeleri tek ses” manşetleri çıkabildi! Çünkü, çözüm üretecek ülkeler zaten artık ya aynı masaya oturacak durumda değiller, ya da İran’la rekabet onları İsrail’in çıkarları ile giderek daha fazla yakınlaştırmış durumda. 

Körfez ülkeleri ABD’nin, Mısır İsrail’in etkisi altında.

Bazı Arap ülkeleri için Filistin artık çok da önemli değil, İran tehlikesine karşı İsrail’le ilişkileri normalleştirmek istiyorlar.

Yemen’de, Suriye’de İran’a karşı bölgede üstünlüğünü sağlamaya çalışan ve bu konuda ABD’nin himmetine ihtiyaç duyan Suudi Arabistan var. Ki ülkesindeki medya kuruluşlarının Trump’ın açıklamalarına dahi temkinli yaklaşmasını istediği haberleri sır değil. Hal böyle iken, Kudüs konusunda ABD’nin karşısında nasıl konumlanacaktı? ABD ve İsrail’in elini rahatlatan mesele de işte budur. İslam ülkelerinin içler acısı durumu ve bu ülkelerin çoğunda var olan kaos, iç savaş.

Aslında Gazzeli olan Abdurahman Nassar da mülteci bir Filistinli Gazeteci. El Ahbar Gazetesi’nde muhabirlik yapan Nassar’a göre “Arap çevreler Trump’a bu kararında yeşil ışık yakmış olabilir. Dolayısıyla ABD’nin kararına verilen tepkiler şeklen tepkilerle sınırlı kalacaktır.”

Şimdi... Ne çıktı zirveden?

ABD’nin “Kudüs kararına” karşı İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesi bir tepki bildirisi yayınladı. O kadar.

***

ABD, Türkiye’yi nereye itmeye çalışıyor? / Nagehan Alçı / HaberTürk

BU DAVA AK PARTİ’YE YARIYOR

Nitekim dün birçok araştırma şirketi sahibiyle görüştüm, hepsi aynı şeyi söylüyor: Türkiye kamuoyunda bu davanın inandırıcılığı yok denecek kadar azaldı. Aksine özellikle ABD’nin Kudüs kararından sonra artan anti Amerikanizmle beraber dava Erdoğan ve AK Parti’ye yarıyor.

***

OHAL, OHAL’e karşı çıkmayı yasakladı / Mehmet Tezkan / Milliyet

Geçenlerde hâlâ tehdit altında mıyız diye sordum..

20 binden fazla polis..

5 binden fazla hâkim/savcı..

10 bin asker..

Bürokrat, öğretmen, akademisyen, doktor, maliyeci on binlerce kişi FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle işten atıldı..

Tutuklandı, hapse atıldı.. Yargılanıyorlar..

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 1.5 yıl geçti.. OHAL rejimi hâlâ sürüyor..

Türkiye’ye yakışmıyor dedim..

***

Önceki gün öyle bir gelişme yaşandı ki; bütün söylediklerimi teyit etti..

İzmir’de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB gibi kuruluşlar ‘OHAL değil, demokrasi’ mitingi düzenlemek istedi..

İzmir Valiliği izin vermedi..

Gerekçesi!..

2935 sayılı OHAL kanunu..

Yani insanlar, OHAL nedeniyle OHAL’e karşı çıkamadı..

Yani insanlar, OHAL nedeniyle anayasal haklarını kullanamadı..

Yani demokrasinin olmazsa olmazı olan toplantı, gösteri, yürüyüş hakkı rafa kaldırıldı..

***

Valilik sadece mitingi yasaklamadı..

Aynı konuda afiş, pankart, el ilanı ve bildiri dağıtılmasını da yasakladı..

Kısaca, OHAL OHAL’e karşı çıkmayı yasakladı.. 

Demokrasiyi tahrip etti..