Medya Arkası (29.05.2017)

Medya Arkası (29.05.2017)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde Bahçeli ve Erdoğan arasında yaşanan çatlak vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

'Evet' bloğu dağılıyor mu? / İsmet Özçelik / Aydınlık

 16 Nisan halk oylamasında AKP ve Bahçeli'den oluşan bir "Evet bloğu" ortaya çıkmıştı. Bahçeli partisine hakim olamasa da sonuçta etkili oldu. Bu arada, sonuçlar HDP içinden önemli bir kesimin de "Evet bloğu" içinde olduğunu gösterdi.

HALK OYLAMASI SONRASI

Halk oylaması öncesinde AKP ve Bahçeli arasında karşılıklı bazı taahhütlerde bulunulduğu konuşuluyordu. MHP'nin hükümete gireceği iddiaları bile gündeme geldi. MHP içinde kırmızı plaka hayalleri kuranlar vardı. Hatta birbirlerine "Sayın bakanım" diye hitap eden MHP'lilerin bile olduğu biliniyordu. Nedeni tam belli değil. Ama son günlerde "Evet bloğu" arasına "kara kedi"nin girdiği kesin. "Halk oylaması geçti, MHP'yle işi bitti. Klasik bir AKP tavrı" diyenler de var.

BAHÇELİ’NİN ÇIKIŞI

Bahçeli bir süredir AKP'yi sıkıştırıyordu. Geçtiğimiz hafta sertleşti. AKP'ye "Kavurmacılar aklanıyor, baklavacılar adaletten kaçırılıyor. Sorun var. FETÖ'nün siyasi ayağı üzerine neden gidilmiyor?" diye yüklendi. Yanıt Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi. Özetle, "AK Parti'ye fatura kesmeye kalkmak kimsenin haddi değil. Herkes kendi içine baksın, kendi içindekileri temizlesin" karşılığını verdi. Bahçelinin Erdoğan'a yanıtı daha sert oldu. Tvvitter hesabından adeta Erdoğan'ı bombaladı. Erdoğan'ın yanıtını, "üzücü ve üslup açısından sorunlu" olarak niteledi.

YANITSIZ KALMAYIZ

Bahçeli, Erdoğan'ın iddialarının yanıtsız kalmayacağını kaydederek özetle şu ifadeleri kullandı: "FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması siyasi otoritenin başlıca vazifesidir. Kavurmacı'yı müdafaa ederek AKP'ye fatura kesildiğini söylemek hem makul hem meşru hem de mantıki bir değerlendirme değildir." "FETÖ'nün siyasi ayağı ile ilgili bugüne kadar hiçbir adım atılmaması milli vicdanı ziyadesiyle sarsıyor, yaralıyor" "FETÖ'nün siyasi ayağı olmadığını söyleyerek, alt kademe bazı siyasi yöneticileri hedef almak da milli vicdanı tatmin etmeyecektir." "FETÖ'yle irtibat ve iltisakı olanların isim listesi hükümetin elindedir. İspat değil, icraatın konuşulması lazımdır."

AKP'DE RAHATSIZLIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan. Brüksel dönüşünde eleştirilerinin Bahçeliye yönelik olmadığını söyledi. "Bahçeli'nin yanlış yönlendirildiğini" belirtti. Ancak Erdoğan'ın sözleri, MHP'de ve bazı AKP'liler arasında, "Çevir kazı yanmasın" tavrı olarak değerlendirildi. Bahçeli'nin çıkışı AKP'de ve Erdoğan çevresinde rahatsızlık yarattı. Siyasi kulislerde "Evet bloğu dağılıyor mu?" sorusu gündeme gelirken, AKP ile Bahçeli arasındaki gerilimin önümüzdeki günlerde daha da artacağı iddia edildi.

REİS HALLEDER

Bahçeli'nin tavrını AKP'li yöneticilere sordum. Bilip de söylemedikleri bazı konular olduğunu hissettirdiler. Gerilimin artmaması için bazı girişimler olabileceğini kaydetseler de pek ümitli görmedim. "Reis bir şekilde halleder" demekle yetindiler.

İKİ NEDEN

AKP'lilere göre Bahçelinin FETÖ'nün siyasi ayağının üstüne gitmesinin iki nedeni var. Birincisi. MHP içindeki muhalefete FEFÖ operasyonu yaptırmak. Bu yolla muhalefetin en güçlü ismi Meral Akşener'in yeni parti girişimini engellemek. İkincisi de AKP içindeki ByLock kullanan milletvekillerini tasfiye ettirerek AKP'yi MHP'ye mecbur hale getirmek.

MHP'NİN HÜKÜMET HESABI AKP

Meclis grup yönetiminden bir isme iddiaları sordum. Ayrıntıya girmedi. Şunları söylemekle yetindi: "Bahçeli AKP grubunda 82 ByLock'cu olduğu iddiasına inanmış görünüyor. Onların önemli bölümü tasfiye edilirse MHP'ye mecbur kalınacağını hesaplıyor. Yapılacak yerel ve genel seçimlere iktidarda girmeyi planlıyor. Yüzde 51 için Cumhurbaşkanının kendilerine muhtaç olduğunu düşünerek hareket ediyor." "Evet bloğu"nda sorun var. 16 Nisan geride kaldı. Halkın gündemi. Türkiye'nin ihtiyaçları safları yeniden belirleyecek. Cumhurbaşkanlığı seçimi için kartlar yeniden karılıyor. Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek. Dedik ya Erdoğan'ın işi zor! Dimyata pirince giderken, evdeki bulgur tehlikede!

Haydi bakalım, bugün de tarihi günmüş bakalım neler olacak? / Can Ataklı / Korkusuz

Medyamızın bağımlı kesimi “tarihi” başlıkları atmaya bayılıyor.

Erdoğan Amerika'ya gidiyor, başlık hazır “Tarihi ziyaret”

Erdoğan NATO toplantısına gidiyor başlık yine aynı “Tarihi buluşma.” Aslında konu AB ile ilgili ama NATO toplantısı bu “tarihi buluşmaya” fırsat yarattı.

Erdoğan AKP'ye Genel Başkan olacak, medyamız koro halinde “Tarihi gün” manşetini atıyor.

Medyamızın mümtaz bağımlılarından öğrendiğimize göre bugün de “tarihi bir gün” olacakmış.

Çünkü bugün AKP'nin MKYK'sı toplanacakmış, görev dağılımı yapılacakmış. Ama asıl önemli olan bu “tarihi” günde AKP içindeki en büyük tasfiye de yapılacakmış.

Saray uçağının müdavimi iliştirilmiş gazetecilerden biri “eminim ki AKP'nin yüzde 38'i değişecek, FETÖ ile ilişki olanlar tasfiye edilecek” diye kesin oran bile verdi.

Daha önce “tarihi gün” diye lanse edilenlerin çoğu “fos” çıktı biliyorsunuz. Amerika'ya neden gitti Erdoğan? Hesapta PYD'nin terörist olduğuna ilişkin belgeleri Trump'a verecek ve “Ya bizim yanımızdasın ya da PYD'nin yanında” diyerek “noktayı” koyacaktı. Sonucu biliyorsunuz, PYD'ye terörist diyemedik, terör konusundaki hatalarımız nedeniyle özür diledik, üstelik Amerika “Ben PYD'nin yanındayım” dedi.

Bağımsız yargı mı? Hapşuuuuu!.. / Aydın Engin / Cumhuriyet

Çağdaş devletin olmazsa olmazı “Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin cenaze namazı 16 Nisan referandumunda kılındı. Resmi açıklamaya göre mezara konması 2019’da olacak(mış)...

Ama bana kalırsa cenaze 2014 Haziran’ında gömüldü; cenaze namazı gecikmeli olarak bu yılın 16 Nisan’ında kılındı. 2019’da işin formalitesi tamamlanacak o kadar.

Haksız mıyım?

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren kuvvetler ayrılığı ilkesinin çöpe atılacağını hem demeçleriyle ilan etti, hem uygulamalarıyla gösterdi.

Kuvvetler ayrılığı, devletin üç temel bileşeninin, yasama (Meclis), yürütme (hükümet) ve yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız, birbirlerini denetleyen kurumlar olmaları demek.

Burada özellikle yargı erki kilit bir işlev ve görev taşıyor. Yasama organının çıkardığı yasaların anayasaya uygun olup olmadığını yüksek yargı (Anayasa Mahkemesi) denetliyor. Hükümetlerin ve onların emrindeki bürokrasinin yapıp ettiklerinin yasalara ve anayasaya uygun olup olmadığını da yüksek yargı (Yargıtay, Danıştay, Sayıştay) denetliyor.

Hukuk devletinde bu olmazsa olmaz bir ilke. Yönetim biçiminin parlamenter demokrasi ya da başkanlık sistemi olması fark etmiyor. Yargı denetiminden uzak bir yasama ve yürütme erki keyfiliğe, otoriterliğe, hukuksuzluğa hatta diktatörlüğe yol açar.
 

Çifte seçime hazırlık kararları / Mehmet Tezkan / Milliyet

Gündemde iki önemli başlık varmış..

Birincisi, iktidar partisinin yeni MYK’sı bugün belli olacakmış..

İkincisi, buna bağlı olarak Bakanlar Kurulu yeniden şekillenecekmiş.. Bazı isimler değişecekmiş..

Kulisler bu haberlerle çalkalanıyor..

Önemli mi?

AKP için önemlidir kuşkusuz ama son tahlilde bir partinin iç işi..

Vatandaşın ilgi duyacağı mesele değil..

MYK’ya ha Ali girmiş ha Veli, vatandaşa ne?

Vatandaşı ilgilendiren iki önemli mesele var.. Pek konuşulmuyor, pek dillendirilmiyor ama eli kulağında..

Aslında birbiriyle bağlantılı ve doğrudan vatandaşın cebini ilgilendiriyor..

Ne mi onlar?

Birincisi, kulislere yansıyan bilgilere göre iktidar ekonomide makas değiştirmeye niyetli..

Mali disiplini esas alan ekonomik politika yerine  büyümeyi, üretimi hedef alan sisteme geçilecekmiş!.

Babacan- Şimşek ikilisinin sürdürdüğü ekonomi politika rafa kaldırılacak..

Bütçe açığı, cari açık falan bakılmaksızın teşviklere abanılacak..

Ne pahasına olursa olsun büyümede beşler, altılar seviyesinin yakalanması sağlanacak! ..

Sürdürülebilir bir durum mu?

Buna ekonomistler cevap versin.. Bence değil.. Planlanan süre için canlılık yakalanabilir, ferahlık sağlanabilir..

Bölgeden Trump geçti / Mehmet Kara / Yeni Asya

Bu insanlara AKP hükümeti iktidara geldiğinde ilk işi OHAL'i kaldırmak olduğunu hatırlatmakta fayda var. AKP, bununla hep iftar ediliyordu. Ve haklı bir iftihardı... Bir de OHAL'in kalkmasıyla ilgili en çok konuşan kişilerden birisi olan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, daha önce "İkinci uzatmadan sonra OHAL'in uzatılmasını istemiyorum" demişti. Son olarak da, "OHAL'i gerektiren gerekçeler ortadan kalktığında Türkiye derhal OHAL'den çıkmalı; her yerde söylüyoruz bunu" diyen Zeybekci'nin "Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da AK Parti de MHP de böyle söylüyor, akıl böyle söylüyor" demesini burada hatırlatalım... Referandumda "evet ittifakı" içinde yer alan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin, "Türkiye'nin OHAL sürecine ihtiyacı kalmamıştır" sözlerini de buraya not düşelim.

Radikal İslamcı militanlığı dünyanın başına saran ideolog öldü / Murat Yetkin / Hürriyet

Neredeyse yarım asırdır Amerikan dış ve güvenlik siyasetinin büyük üstatlarından kabul edilen Zbigniew Brzezinzki'nin 26 Mayıs'ta 89 yaşında öldüğü duyuruldu.

Demokratların Cumhuriyetçi Henry Kissinger'in karşısına gözleri arkada kalmadan çıkardıkları bir isimdi.

Soğuk Savaşın 1960'lar döneminde Brzezinski, Dwigth Eisenhower ve John Foster Dulles'ın "Rollback" siyasetini savunuyordu. Bu siyasete göre Sovyetler Avrupa'dan "geri püskürtülmeliydi" ancak bunu yaparken Sovyetlerle çatışmaya girmek Doğu Avrupa'yı Moskova'nın kucağına daha da fazla itebilirdi; yani açık çatışmadan kaçınmak öngörülüyordu.

Böylece Brzezinski 1970'lerin başında Amerikan yönetim ve düşünce çevrelerinde "detente" yani "yumuşama" politikasının ideologlarından biri olmaya başladı.

Asımın nesli / Osman Doğan / İstiklal

Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunda herkesin söylediği bir şey vardı. 'Şimdi ne olacak'' Erdoğan'ı klonlama şansımız var mı?' Erdoğan'ın yerini dolduracak biri mümkün mü? Somlar, somlar, somlar... Bu somlar Erdoğan'ın kulağına gitmiş olmalı ki, 'Bu zamana kadar noter görevi yapan cumhurbaşkanlarına benzemeyeceğim' dedi. Bu ifade bir çoğumuzu rahatlattı. Fakat zaman zaman olayların tam da istenildiği gibi olmadığına şahit olduk. Cumhurbaşkanı ile Başbakan karşı karşıya geldi, Cumhurbaşkanı Başbakan sözcüsüyle karşı karşıya geldi, Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği kararlara istediği gibi imza atamadı. Bu olay birçok vatanseveri rahatsız ettiği gibi, Erdoğan'ın düşünce şeklini anlamayanlar, eleştiri oklarını atmaya başladı. En başta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Bahçeli, Erdoğan'ın Saray'dan taşınmasını istedi. Bahçeli, Erdoğan'ın hükümet işlerine dahil olmasını istemedi. Bahçeli, Saray'ın israf olduğunu düşündü. Bu söylemler henüz olgunlaşmadan, CHP Genel müdürü sahneye çıktı. Onun söyledikleri de Devlet Bahçeli'den farklı değildi. Bir tarafta kendi rızası ile sahaya sürdüğü başbakanı, hükümet sözcüsü. Bir tarafta MHP ve CHP Genel Başkanlan. Görüntüye bakıldığında muhalefet görevini yapıyordu. Görüntünün arkasında ise kendi partisinin adamları, adeta kendileri söylüyor, kendileri dinliyordu.

16 Nisan, Brexit öncesine… / Hasan Bülent Kahraman / Sabah

16 Nisan, Trump Brexit öncesine... Evet, OsmanlIlar İbn Haldun'u okudular. Haldun, devletler doğar ve ölür' diyordu. Bu 'çöküş sosyolojisi'nden etkilendiler. Ürktüler. ölüm onlar için zaten tek hakikatti. Herkes ölecekti. Demek devlet de çökebilecekti. 0 zamanlar öyle 'devlet ebed müebbed' gibi laflar yoktu. Onu sonradan Kemal Tahir gibi yazarların muhayyilesi icat etti. MHP gibi partilerin kadroları 'mistik' hale getirdi. Fakat OsmanlIların devleti kendilerinden yukarıda görüp, kendilerinden üstün tuttukları muhakkaktır. Bu Sadık Rifat Paşa'ya kadar devam etti. Bu gerçeği öğrendikten sonra Osmanlılar 'nasıl kurtuluruz' sorusunu sordu. Böylece ilk kez 'modern' bir mantıkla devlet hakkında düşündüler.