Millete yönelik iki büyük tehdit

Millet, göz göre göre bölük bölük ölüyor. Resmî rakamlara göre günlük ölüm sayısı 275'in üstünde. Bir de resmî olmayan, saklanan, raporlara bilerek ve isteyerek koronadan öldüğü halde yazılmayan insanlar var.
Ölen insanlara bile saygı yok. Neden ve nasıl öldüğünü ölüm raporuna bilerek ve isteyerek hatalı yazdınız mı o insana ve yakınlarına saygınız yok demektir.
Ölenlerine saygısız davranan bir yönetim zihniyeti var karşımızda.
Aşı bulunamayışı, artan ölümler, dünya sıralamasındaki içler acısı halimize bakıldığında, manzaranın özeti şu: Korkunç bir durum.
Gazeteler, artık haber vermiyor, çığlık atıyor: "Korona ölümlerinde dünya birincisiyiz!"
Bu hale nasıl geldik sorusunun cevabını okuyucumuz biliyor. Bu nedenle uzun uzun açıklamalara gerek yok. Türkiye'yi yönetenler, maalesef salgını yönetemedi ve yönetemiyor.
Halen daha "yapılacak, edilecek" demekteler.
İlginç değil mi?
İnsan telaşlanır biraz.
Bunlar oldukça rahat.
İnsanların hayatından daha değerli ne olabilir?

"Oğlumuz olacak bizi kurtaracak" diyorlar. "Oğlumuz", Türkiye'nin geliştireceği aşı. O geliştirilecek ve ülkemiz kurtulacak. Darbı mesel gibi: Ölme eşeğim ölme, yoncalar bitecek!
Öyle ya bahara ne kalmış olabilir.
Sıkın dişinizi.
Dadaloğlu'nun dediği gibi: "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!"
Sosyal manzara da bozuk
Başta ekonomik kriz, bağlı olarak köyden kente göçler ve ilişkili olarak kültürel yozlaşma ve beraberinde getirdiği toplumsal/sosyal bunalımlar, doruk noktasında seyrediyor. Koronadan daha büyük yıkım burada yaşanıyor. Adeta büyük bir toplumsal/kültürel depremlerle sarsılmaktayız.
Kimin umurunda?
İki çocuğunu alıp kocaya kaçanlar.

Başkasından çocuk sahibi olan, TV'lerde soy bağı arayanlar.
Karısını kızını boğanlar, öldürenler.
En yakınlarını dolandıranlar.
Olmadık sebeplerle artan cinayetler.

İntiharlar.
Aile içi şiddet, cinsel taciz ve tahribatlar.
Dinî kurumların yarattığı güvensizlik. Kimi tarikat ve cemaatlerin cinsel suçların aracı haline gelmesi vb.
Büyük Türkiye fotoğrafına bakan her sosyolog ve sosyal psikoloğun, aklı başında nitelikli bir teoloğun, ülkesi için kaygı duyan her aydının, bu çöküş karşısında, avazı çıktığı kadar haykırarak dikkat çekmesi gerekirken kimseden çıt çıkmaması ne garip…
Toplum çürüyor ey akıl sahipleri!
Görmüyor musunuz?
İster dinî olsun ister millî, kültürel ve tarihî tüm değer alanlarında büyük kırıklar oluştuğunun farkına ne zaman varacaksınız? Bu çürümeler karşısında kim tedbir alacak?
Olup bitenleri vakayı adiyeden sanıyorlar.
Gazetelerin üçüncü sayfa haberleriyle ilişkilendirip önemsemiyorlar.
Halbuki durum o düzeyi aştı. Sosyal ana problemler düzeyine ulaştı. Eğitimcisi, ekonomisti, antropoloğu, teoloğu, sosyoloğu ve alanın tüm uzmanları bir araya gelip problemi masaya yatırmaları gerekiyor.   
Sağlıklı toplum olmadan ne demokrasi işler, ne hukuk.

Sağlıklı toplum olmadan bu coğrafya üzerinde tutunamazsınız.
Değerleri kırılmış, parçalanmış, değerlerden beslenemeyen bir toplum için artık pek çok şey kıymetsizleşmiş demektir. Bu sebeple ülkeyi yönetenlerin, ülke için sözü olanların değerler sisteminde yaşanan büyük depremi görmeleri gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları