MİLLİ KAYIPLARIMIZ KİMİN UMURUNDA?

Gündemin hızına yetişemiyoruz. Temel konular tartışılmadan, halk olup biteni tam öğrenip kavramadan bir başka gündeme geçip savruluyoruz.

Halbuki durum vahim.

Belirli olanlara kısaca bir göz atalım mı?

Buyurun.

  1. Kıbrıs’ta bir Halil Falyalı kaset olayı ile karşılaştık. Büyük elçi olarak atanan zat, ta İstanbul Belediyesinden bu tarafa “Erdoğan’ın kasası” diye tabir edilen kişinin oğlu. Bir skandal patladı ve içinden Dışişleri bakanı Hakan Fidan dahil eski Başbakanlardan Binali Yıldırım’a kadar pek çok kişinin oğlunun adı karıştı. Araştırıp soruşturan var mı?

Ancak büyük elçinin, kendisi ile babası apar topar görevlerinden uzaklaştırıldı.

  1. Gene aynı tarihe denk gelen süreçte AB’den şartlı verilen 12 milyar avroluk (önceki yazımda sehven 21 yazmışım) hibe karşılığında Türkiye dış politikası Kıbrıs’ta çuvalladı. Konu yeterince irdelendi mi?

Hayır!

  1. Çok önemli ve Türkiye’nin milli çıkarları açısından tam bir tersyüz oluş hikayesine dönen “MAVİ VATAN” ne oldu? Gemiler geri çekildi. Biri Karadeniz’de öbürü Somali’de bekliyor. Kıbrıs Rum yönetimiyle İsrail, BAE; Katar ve Yunanistan dahil ABD öncülüğünde bölgeye kimseyi sokmuyor. Enerji kaynaklarına el koydular. Trakya’da burnumuzun dibinde eski Türk toprağı, şimdilerde Yunan toprağı olan Dedeağaç açıklarında dev bir depolama alanı yapıyorlar. BAE, bu yatırımlarda büyük bir rol aldı. İsrail ile anlaştı ve şimdilerde İsrail üzerinden Akdeniz’e boru hattı döşemeğe başladılar. Bu arada Kıbrıs açıklarından çıkarılacak doğalgazın güvenliğini koruma amaçlı 13 ülkenin katılımıyla asteri tatbikat yapıldı. Kime karşı koruyacaklar?

Tabi ki Türkiye’ye karşı. Çünkü daha düne kadar Türkiye buralarda Kuzey Kıbrıs’tan doğan deniz haklarına istinaden arama tarama gemisi dolaştırıyordu.

Şimdi?

Şimdi seyrediyor.

İç politikayla uğraşıyor.
Açılım yapıyor. APO’ya af projesi üzerin de çalışmakta.

Siyasal rakiplerini hapse atmakta.

Bir de maç öncesi futbolculara “doğal doğum” pankartı açtırarak, yeni bir tartışma alanı ortaya koyup, olup bitenleri perdelemektedir.

  1. Suriye’de Şara ile anlaşıp Hama yakınlarında askeri üs kurma hevesine kapılan iktidar ve ortakları, bu noktaları İsrail’in bombalamasıyla birlikte sessizliğe gömüldüler. Böylece Türkiye’nin çıkarları bombalanırken onlar sustu. Yetmedi, İsrail ile çatışma niyetimizin olmadığını açıkladılar.
  2. Suriye’de bunlar olurken, bu arada her daim ABD-İsrail kazanmağa devam etti. Biri PKK/PYD’li öbürü HTŞ’li iki teröriste sivil elbise giydirip, sonra her ikisini, bir helikopter gönderip Şam’da bir araya getirip anlaşma yaptırdılar. Bunlar olurken bizim vatansever halkımız halen daha Şam’ı bizim feth ettiğimizi sanmağa devam ediyor. Tıpkı Mavi Vatan’ın yaşadığını sanmaları gibi.

“Sırada ne var” derseniz, derim ki: Sırada, o bölgenin eski sakini teröristbaşı Öcalan’ın affedilip, bir müddet sonra buradaki özerk yapının başına geçirilmesi var. Böylece Ak Parti iktidarında; biri Irak’ta, öbürü, Suriye’de iki devlet varlık gösterecektir.

Daha ne olsun.

Peki Türkmenler?

Onlara TOKİ konutları yapıyormuşuz.

Halbuki Suriye’nin kuzeyinde Türkiye tam 825 okul yapmış. İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in Sözcü Tv’ deki açıklaması böyle. Hastaneleri saymıyoruz bile.

Haydin “yapsın ne var bunda” diyelim. Peki Türkiye’de yapılmayı bekleyen yüzlerce okul var. Onları neden yapmıyor? Öğrenciler, sıkışık sınıflarda oturuyor. Eğitim, pek çok okulda hâlâ normale dönmedi. İkili öğretim devam ediyor.

  1. Son olarak altını çizerek şunu belirtelim. Suriye’de devlet olarak tek kazanan ve istediğini elde eden sadece ve sadece İsrail’dir. Gerisi yalan.
  2. İçte ve dışta Türkiye savruluyor. Kayıp üstüne kayıp veriyor ve halen daha “reisi yedirtmeyiz” diye haykıranlar var. Milli çıkarlarıyla bir ülke, hem borç ve faiz ve hem de milli çıkarlarını kayıp etti, ama kimin umurunda?

Bilge lideriniz de Reisiniz de sizin olsun. Bize kayıp ettiklerinizi geri verin.

Yazarın Diğer Yazıları