Milliyetçilik denilince sadece akla güvenlikçi politikalar gelmemeli. Milli mesele denilince de gene aynı şekilde aklımıza sadece güvenlikle ilgili sorunlar gelmemeli.

Peki ne gelmeli?

Önceliğimize bağlı.

Önce insan diyorsanız, aklımıza önce, milleti meydana getiren insanlarla ilgili temel sorunlar gelir.

Öyle ise biz, önce insan diyelim bakalım ne gelecek?

İnsanın vazgeçilmez hakları var. Yaşama hakkı. Geldiği bu dünyada huzurla var olma, savaşıp uğruna öldüğü ülkesinde refah içinde yaşama hakkı var.

İçinde bulunduğumuz ekonomi manzarasına bakıldığında Türkiye’de milyoner sayısı artmış, ama büyük çoğunluk geçim sıkıntısı içinde.

Milliyetçiler için milli ekonomi, bu ekonominin millete bakışı, bu bakışın gelir dağılımını nasıl düzenleyeceğine dair görüşleri olmalı.

MHP’nin büyük ortağı olduğu ve tüm koşullarda, tam destek verdiği iktidar sayesinde gelir dağılımı bozuldu. Türk milletinin genel çoğunluğu atalarının uğrunda şehit olduğu ülkenin milli gelirinden en az payı alırken, toplumun küçük azınlığı deveyi havuduyla götürüyor. Peki, milliyetçilerin var olma nedeni olan “Milletin” bu hali, neden hiçbirini ilgilendirmiyor?

Emekliler her gün dert yanıyor.

Kiralar uçtu gitti.

Özellikle büyük şehirler yaşanamaz hale geldi. Bırakın lüksü, insanlar temel ihtiyaçlarını almakta zorlanıyor.

Kısaca millet denilen insan varlığı ıstırap çekiyor. Çekiyor ama, millet için var olduklarını iddia eden siyaset kurumları iktidarın bu derin yozlaştırmasına hem çanak tutuyor hem sessiz kalıyor ve hem de desteğini esirgemiyor. Hatta “gideceğim” demeye kalksa, anında harekete geçip “Gidemezsin” diye haykırıyor.

Niye?

Bu ülkenin evlatları sadece AKP siyasi kadrolarından ibaret mi?

25 yıldır iktidardalar.

İnşaatta, sürekli hazineden yiyen pahalı otoyolda, ilerleme kayıt ettiler, evet doğrudur. Sadece bu kadar.

Özelleştirme adı altında milli varlıkların satılıp savılmasında da ellerinden tutan olmadı. Hepsini sattılar. Kamunun malı neredeyse hiç kalmadı.

Peki millet bundan ne kazandı?

İşsizliğe çözüm mü oldu?

Sanayide devrim mi yaptık?

Hayır!

Hazır sanayi demişken, 25 yılda Çin’in yaptığına bakın bir de Türkiye’deki “Yerli ve milli” olduğunu iddia edenlerin sanayileşme karnesine bakın. Türkiye, sanayi teknoloji yatırımlarını artıramadı. Dünyanın 5-0’a ulaşmak için palanlar yaptığı süreçte, henüz 2-0’ı bile yakalayamadığımız kısımlar var.

Sanayi hammaddesi üretemiyorsunuz. Dışa bağımlıyız. Dolar arttığında sanayimizde alarm zilleri çalıyor.

Bu nasıl bir milliyetçilik ki, güvenlikçi politikaların dışında milletin iyiliğine ve geleceğine dair hiçbir çaba göstermiyor. Böyle milliyetçilik mi olur?

Varsa yoksa PKK.

Olmadı DEM.

Evet onlar sahiden güvenlik sorunu. Doğru, ama bir de önümüze her sabah-akşam gelen sofra var. Okul masrafları var. Barınmak için lazım olan ev ihtiyacımız var.

Sağlığımız var.

Özetle milletin yaşamsal dertleri var. Bunlara kim bakacak?

Kısaca milliyetçilik, topyekûn milletin kendisini konu edinen bir düşünce değil de salt güvenliğine takılıp kalmış bir fikir olarak kendini gösteriyor.

Meselâ Türkiye’nin nesi var nesi yok satılırken milliyetçiler neden sessiz?

Madenlerine bakın.

İşte bakın. Sıra Karadeniz’in güzelim yaylalarına geldi. İnsanlar, doğa katliamına itiraz ediyor. Dağların taşların her yerini kazıp dümdüz ediyorlar. Yaylalarda pek çok oba, sırf vahşi madencilik yüzünden ortadan kaldırılıyor. Köylüler isyanda. Tabir yerinde ise vatanın derisini yüzüyorlar, milliyetçilerden en ufak bir itiraz yok.

Anlıyoruz, Osmanlı yıkılırken milliyetçilik, elbette güvenlik sorununa odaklıydı, ama Cumhuriyetten sonra milliyetçilik, millet varlığının (ontolojisinin) sahip olduğu bütün çıkarları koruma ve kollama, millete hak ettiği refahı sağlama, özgür, onurlu bir hayat ve toplum düzeni kurmak olmamalı mıydı?

Milliyetçilerin varlık nedeni olan vatanı (Ege adaları gibi) işgal altında. Toplumsal varlığı, yığma nüfus ve göçlerle tehdit altında. Milli çıkarları, Irak ve Suriye’de heba edilmiş durumda. Türklerin hâkim olduğu Osmanlı Suriye’sinden bugüne gelindiğinde mevcut şartlarda herkesin esamisi okunuyor, sadece Türkmenlerin adı hiçbir yerde duyulmuyor. Tıpkı Kerkük’te olduğu gibi.

Bütün bunlar ne zaman oluyor? Milliyetçi olduğunu söyleyenlerin iktidarın büyük ortağı olduğu dönemde.

Galiba bu tür milliyetçilerin millet sorunu var.

Yanılıyor muyum?