Akıllarda devamlı geçim derdi var

Akıllarda devamlı geçim derdi var

Yeni yılı zamla karşılamıştık, genel inanış gerçekleşti, yeni yıla girdiğimiz gibi yılı sürdürmeye devam ediyoruz. Zamların konuşulmadığı tek bir çatı yok. Yerken de akıllarda zam, gezerken de otururken de…

Kafaların içinde hep aynı hesaplar yapılıyor, zevk alınan her şey erteleniyor, zorunlu ihtiyaçlara öncelik veriliyor, her geçen gün endişeler artıyor ve sanki kafaların içinde hep şöyle bir muhasebe var:

Her sohbette laf dönüyor dolaşıyor zamlara geliyor. Hiç konusu açılmadan, dostlarla, hısımlarla keyifle yenen yemeğin sonunda gelen hesap, lafı da keyifli anları da yine zam muhabbetine bağlıyor. "Neyse" deniyor, neticede ayda yılda bir dışarıda yemek yeniyor, yarın evde fasulye, pilav yapılır yenir diye düşünüyor. Bu arada, pirinç yüzde 15, kuru fasulye yüzde 100 zamlandı ama… Soğan, yağ, salça… Zamdan nasibi almayan mı var? Bugün evde pişen yemeğin maliyeti, geçen sene ortalama bir restoranda yenen yemek fiyatı. Yine de kötünün iyisi, en ucuzu evde yemek. Az yağ, az fasulye, çok ekmek… Ekmek bile zamlandı ama…

Evde oturmanın maliyeti de arttı

Bugün pazar…

"Gezeyim" desen, benzin, gelen zamlarla geçen yıl ortalama satış fiyatının daha şimdiden iki katına ulaşmış durumda. Malum, bitmez denilen İstanbul trafiği bile boşaldı. Kafalar karışık: Pandemi şartlarında toplu taşımaya keyfi olarak çoluğu çocuğu, yaşlı anayı babayı bindirsek mi bindirmesek mi? En iyisi evde oturalım, zaten nereye gitsek para harcayacağız; evde kalalım da para cebimizde kalsın.

Açarız televizyonu, çocuklar belki (varsa) bilgisayarla oyalanır. Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği… Üç öğün evde yemek de az maliyetli değil. Akşama ne pişirsek?

Evde olunca da devamlı bir şeyler atıştırmak istiyor insan. Pandemi vakaları da artmış, uzmanlar C vitamini almak lazım diyorlar; portakal mı yesek? Kasım ayında zam şampiyonu olmuştu o da değil mi? Nar, greyfurt, elma… Mevsim meyveleri hepsi ama hangisi ucuz ki?

Aslında dışarıda kar yağarken, kar manzarasında şöyle kestane yemek güzel olurdu ama… Kestane de yüzde 150 zamlandı. Kuruyemiş mi yesek. Yok yok, o daha da pahalı. En iyisi çocuklara sıcak bir süt ısıtalım, kendimize de birer kahve yapalım. (Kahve ve süt fiyatlarına gelen zam hatırlanır.) En iyisi biz yine çay demleyelim, gün boyu içeriz. Çocuklar büyüme çağında, sütü yine de içsinler…

Hava da soğumuş. E haliyle ev de soğumuş. Doğal gazı biraz daha açsak mı? O da yüzde 25 zamlandı. Geçen ayki faturaya yüzde 25 eklenince… (Kafalarda hesaplamalar yapılır.) Elektrikli ısıtıcıyı açsak elektrik faturası iyice kabaracak, zaten televizyon açık, evde her şey elektrikle çalışıyor. En iyisi çocuklara hırka giydirelim, biz de şu battaniyeyi bacaklarımıza örttük mü tamam. Ohh biraz ısındık.

Yaşam kalitesindeki düşüş

Her evde üç aşağı beş yukarı bütçeye göre değişse de kafalarda yapılan muhasebe buna benzer değil mi? Meyveler, tüketilen ürünler, ürünlerin markaları farklılaşsa da alım gücünde bir düşüş her evde var.

Dahası da var. Faturalar var mesela, kira var, çocukların okul masrafları var, yarı yıla da girdik test kitapları alınması lazım, giyim kuşamları var, belki komşunun nikâhı var, altın fiyatları aldı başını gitti malum…

Ezcümle, vatandaşın hali bu işte. Geçim derdi bir an olsun akıllardan çıkmıyor.

Yazarın Diğer Yazıları