NATO, ABD ve Almanya Erdoğan'dan ne istiyor

2013 yılında NATO, ABD'nin inisiyatifiyle, üyesi olan Türkiye'nin tehdit altında olduğu kanaatine vararak ve Türkiye'nin de isteği üzerine 5. maddeden dolayı üyesini korumak için ABD, Almanya ve Hollanda gibi NATO üyesi müttefiklerin, askerleri, Patriotlar, çeşitli dinleme cihazları ve diğer silahlarla birlikte Türkiye'yi korumaya geldiler. Bu müttefik asker ve silahlarının, 2016 yılından itibaren çeşitli tarihlerde süreleri bitecektir. Bu ülkeler normal şartlar altında tehlike ortadan kalkıncaya kadar burada kalacaklardı. Ancak ABD ve Almanya sürenin bitmesine 6 ay kala peş peşe askerlerini ve silahlarını geri çekeceklerini duyurdular. Türkiye'nin maruz kaldığı bugünkü tehlike 2013'ten daha fazladır. Maksatları Türkiye'yi korumaksa gitmemeleri gerekir. Suriye, Irak, PKK ve IŞİD sorunları 2013'ten daha da tehlikeli olarak devam etmektedir. Bu kararda bir bit yeniği (gizli veya kuşkulu tarafı var) vardır. Bu davranışı Batı'nın organize bir şekilde Erdoğan'a mesajı olarak algılamak gerekir.

Batı dünyası on yıldır bilinçli bir şekilde Erdoğan'a ciddi destek verdi. Ancak son üç yıldır Erdoğan'ın İslamcı politikalarından ve Gülen cemaatine karşı tutumundan çok rahatsızlar.

 Cemaatin iki savcısının Almanya'ya sığınması manidardır. Almanya kritik sığınmacıları ön görüşme yapmadan kabul etmez, birileri Alman devletiyle önceden görüşerek kabul ettirmiştir ve Almanya'nın bu tavrı Erdoğan'a bir mesajdır. Bu sorunlara ilave olarak Erdoğan'ın iki hareketinin daha Batı'yı çok kızdırdığını görüyoruz. Birisi, IŞİD başta olmak üzere Erdoğan'ın birçok İslami radikal örgüte el altından destek verdiğine inanmalarıdır. Bu konuyla ilgili, Alman basını sürekli haberler yapmaktadır. Almanya'nın Türkiye'ye verdiği birçok silahın bu örgütlerin elinde olduğunu Alman istihbarat örgütlerinin ellerinde belgelerle kanıtladığını yazmaktadırlar. Almanya bu silahları Türkiye'ye kendini savunmak için vermektedir ve iki ülke arasında yapılan anlaşmaya göre bu silahlar başka birine verilemeyeceği gibi başka amaçlar için de kullanılamaz.

Batı'nın son dönemlerde en çok rahatsız oldukları hareketlerden bir diğeri de Erdoğan'ın Çin ile olan ilişkisidir. Aslında Erdoğan'ın, 13 yıldan bu tarafa yaptığı en iyi birkaç işten birisi de, Çin ile yaptığı uzay teknolojilerini ülkeye taşımayı sağlayacak olan anlaşmadır. Türkiye 1960'lı yıllarda ağır sanayiyi Ruslardan aldı. Batılı müttefikler hiçbir surette Türkiye'nin sanayileşmesi ve ileri teknoloji sahibi olmasını istemedi. 40 yıldır nükleer enerji teknolojisini oyalayarak vermediler, başkasından alınmasını da önlediler. Dört yıl önce Batı'nın engelini ortadan kaldırmak için ihale açmadan devletten devlete iş verme çerçevesinde ilk nükleer enerji santrali de Ruslarla yapılacaktır. Şimdi ise Türkiye'nin savunması için, çok önemli olan, füze ve uzay teknolojilerine Türkiye'nin sahip olması gerekir, ancak Batılılar buna da engel olmak için tekrar sahneye çıkmışlardır, en önemli gerekçeleri de Çin füzesi, NATO silahlarıyla uyumlu değilmiş. Bu doğru değil, zira eski Doğu Bloku ve şimdi NATO üyesi birçok Avrupalı ülkede, eski Sovyet silahları vardır. Polonya, Macaristan, Romanya ve diğer ülkeler. Bunların Sovyet silahları NATO ile uyuşuyor da Çin füzesi niçin uyuşmasın. Ayrıca Batı engel çıkarmaya devam ederse söylenecek bir söz vardır. Çin füzesini ve uzay teknolojisini alıp ulusal güvenliğimizde kullanacağız ve NATO envanterine geçirmeyeceğiz, NATO silah ve savunma ağına da entegre etmeyeceğiz denmesi gerekir ve yeterlidir. Özellikle savunma ve haberleşme uydularının yapılmasında ve fırlatılmasında kullanılan uzay teknolojisi, bir ülke için hayati önem taşımaktadır. Bu teknolojiye sahip olan bir ülke bir üst sınıfa geçmektedir. ABD ve Almanya'nın askerlerini Türkiye'den çekmelerinin nedeni bizim bu yazdıklarımız ise bu ülkelere güle güle demek Türkiye'nin çıkarınadır. Bizim yazdıklarımız değil de bir başka bit yeniği varsa ve biz de bunu fark edersek onu da yazarız.

Yazarın Diğer Yazıları