Medyada Et ve süt kurumu genel müdürü hakkında “özel şirket kurarak Macaristan’la et ticareti yapıyor” şeklinde haberler çıktı. Bu haberler kurumun bütçe görüşmeleri nedeni ile Meclis Plan ve Bütçe komisyonunda tartışıldı.
CHP’lilerin bürokratın şirketi olur mu? sorusuna, AK partili bir kısım milletvekili, “bizi sizi ne ilgilendirir‘’ dedi. Bizi, sizi ne ilgilendirir demek Türkiye’nin Kurumsal devlet ve etkin kamu yönetiminden ne kadar koptuğunu gösteriyor. Gerçekte bir genel müdürün özel şirket kurarak başında olduğu kurumla aynı işi yapması;
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanun
Ticaret yapma yasağı (m.28)
- Türk Ceza Kanunu
- Görevi kötüye kullanma (m.257)
- İhaleye fesat karıştırma (m.235) – eğer kamu alımına müdahale varsa
- Edimin ifasına fesat karıştırma (m.236)
- Kamu alımlarında rekabetin bozulması, menfaat sağlama
- Çıkar çatışması, görevi şahsi çıkar için kullanma, nedenleri ile genel müdürlerin aynı işi yapmaması gerekir.
Demek ki, Türkiye’de fahiş et fiyatlarının bir nedeni de, siyasi iktidarın devlet ve yönetim anlayışıdır.
1) Dünyada en pahalı et bizde.
Aşağıda tabloda; Türkiye, Malezya, ABD’de 2025 yılı için bir aylık asgari ücretle alınabilen kırmızı et miktarını hesapladım. Bir aylık asgari ücretle;
Malezya’da halk Türkiye’nin iki katı, ABD de halk Türkiye’nin beş katı daha fazla et alabiliyor.

Formun Üstü
Formun Altı
2) Bir yandan kırmızı et üretimi artarken, diğer yandan et fiyatları arttı.
2020 sonrasında TÜİK verilerine göre toplam kırmızı et üretimi
- 2020’de 1,8 milyon ton iken,
- 2023’te 2,4 milyon tonun üzerine çıktı.
Üç yılda üretim yüzde 34 artarken nüfus artışı yüzde 4’ü bile bulmadı.
Piyasa ekonomisinde “arz artarsa fiyat düşer” kuralı bugünkü Türkiye’nin et piyasasında işlemiyor. Çünkü spekülasyon ve yönlendirme var.
Spekülasyonda firmaların gizli anlaşması yani kartelleşme ile olur. Hükümetin ithalatı düşünmek yerine işin bu yanına eğilmesi gerekir.
3) Tarımda ve hayvancılıkta üretim maliyetleri yüksektir.
Tarımsal girdi fiyatları bazı yıllar anlaşılmayan bir şekilde yüksek çıktı. Söz gelimi;
- 2022 yılında, yıllık TÜFE oranı yüzde 64,27 olurken, Tarımsal girdi fiyat endeksi yüzde 144,83 oranında arttı.
- Bu sene de Ekim ayında yıllık TÜFE 32,87 iken , Tarımsal girdi fiyat endeksi daha yüksek yüzde 34,60 oranında arttı.
İthal girdi fiyatları ve maliyetleri artmadı, çünkü kur artışı TÜFE altında kaldı.
Demek ki piyasada fiyat dengesi bozuldu. Devletin eskiden olduğu gibi, Et Balık Kurumu gibi işletmelerle doğrudan veya denetim yoluyla dolaylı yoldan düzenleme etkisi kalmadı.
4) Özelleştirme politikası yanlıştır.
Et ve Balık Kurumu 1952 yılında kuruldu. 1990 yılında 35 işyeri vardı.
Kurum sayesinde üretici ve köylü malını uygun fiyatla bu kuruma satıyordu. Tüketici de uygun fiyatla et yiyordu. Böylece bazı kötü niyetli aracıların ve stokçuların spekülasyon yapması önleniyordu.
1995 yılından 2004 yılına kadar Et ve Balık Kumu’nun kadar 19 işyeri özelleşti. 5 işyeri devredildi. 3 işyeri kapatıldı.
Bu sırada fiyat sorunu yaşandı. Et arzında sorun oldu. Hükümet 2006 da bunların bir kısmını yeniden açmak zorunda kaldı. Belediyeler tanzim satış yapmak zorunda kaldı.
5) Et ithalatı fiyatları artırdı.
Türkiye 2003 yılına kadar kırmızı et ihracatçısı durumunda idi. 2010 yılına kadar et ithalatı ve ihracatı yapılmadı. 2011 yılından bugüne kadar ithalat yapılıyor. Kur şokları ithal fiyatları artırdı ve şimdi kur enflasyonun altında kalsa da fiyatlar düşmüyor. Et ithalatını da ithalat lobisi açısından sorgulamak gerekir.
6) Aracı ve Dağıtım Zincirindeki Sorunlar:
Türkiye’de tarımsal ürünler ve et sektöründe, aracılar spekülatif kar sağlıyor. Bunun nedeni, piyasaya eksik rekabet şartlarının hakim olması ve iktisat politikasına olan güven sorunu ve plansız, kontrolsüz düzendir.
Çözüm yok mu? Elbette var… Önce ekonomiyi bir anonim şirket gibi yönetmekten vazgeçmemiz gerekir. Gıda ve beslenme sorununu toplum refahı açısından değerlendirmek, olaya sosyal fayda ve maliyet açısından bakmak gerekir.