Olağandışılığın olağan hali!

Ne demek olağandışılığın olağan hali? Böyle şey olur mu diyenleriniz olabilir.

Anlatacağım.

Olağan, dediğimiz şey, beklentilere ve kurallara uygun olarak yaşanan gelişmelerdir. Olağandışı da bunun tersidir.

İçinde yaşadığımız tarihsel süreçte, AKP iktidarıyla birlikte, önce siyaset olağandışı hale getirildi. Siyaset kendi doğasının dışına çıkınca, ona bağlı olan bütün beklentiler de haliyle etkilenme oranı ölçüsünde sapmağa başladı.

Ekonomi saptı.
Adalet saptı.

Demokrasi saptı.

Yurttaşlık anlayışı saptı.

Basın özgürlüğü de saptı.

Her şey az çok sapınca, ülkede olağandışılıklar ister istemez olağan hale geldi.

İşte bakın, ilk defa beğenilmeyen tahminlerinden dolayı müneccim (astrolog) bir hanım tutuklandı.

Niye?

Niyesini boş ver.

Olağan durumda böyle bir olay karşısında bir suç oluşmuşsa, dava açılır işlem yürürdü. Artık böyle olmuyor, anında polis gelip alıyor ve bir bakmışsın hapistesin.

Olağan demokrasilerde parti genel başkanları karga tulumba Ankara’dan İstanbul’a getirilip, getirilirken başka, tutuklarken başka bir suçlama yapılmazdı. Partileri Anayasa Mahkemesi kapattığı için, özgür siyaset kendi mecrasında yürür giderdi.

Ümit Özdağ niye yatıyor?

Olağan siyasetin var olduğu bir ülkede, bir otel yangınında 78 can kaybı yaşanırsa, yer yerinden oynar, adaletin gürleyen sesini herkes duyar işitirdi.

Kaç gün geçti. Ortada bilirkişi raporu yok. En başında var olanı da beğenmeyip korsan ilan ettiler. İşin garibi, bilirkişileri tersyüz ettiler. Valla, atalar sözü yerli yerine oturdu: Doğru söyleyeni dokuz köyden kovdular. Yenileri aranıyor.

Adamın biri, kadını, bilmem kaç yerinden bıçaklamış, polis yakalayıp adliyeye getirmiş, “Adli kontrol kaydı ile” sokaklarda geziyor.

Yine üst bürokrasiden birinin kızı, genç motosikletliye çapmış, genç adam oracıkta ölmüş, lakin kız hiçbir şey olmamış gibi dışarda elini kolunu sallaya sallaya doalşıyor. Garibanın ailesi perişan.
İki gözü iki çeşme ağlıyor.

“Adalet istiyorum” diyor, ama bilmiyor ki adaletin kendine bakacak hali yok. Perişan.

Basın, kategorik olarak iktidar ve muhalefet diye tam ortadan ikiye ayrılmış. Olağan sistemde bu böyle olmaz. İktidar gazeteleri, gazeteci namusunu çiğneme pahasına apaçık doğrulara yanlış diyor. Halbuki kural şuydu: “Haber objektif, yorum hürdür.”

Yani?

Yani, sen haberi doğru ver de, ondan sonra yorumu, kendi fikir, düşünce ve ideolojine göre istediğin gibi yap. Bu senin hakkın. Sana kimse “neden böyle yapıyorsun gazeteciliğe sığar mı arkadaş” demez.

İşte bak. Halk Tv genel yayın yönetmeni Suat Toktaş hapiste. Olağan düzende ve olağan siyaset ortamında bu böyle olmaz.

Trafik suçlarından onlarca insan ölüyor, haberleri izliyoruz, öldürenler dışarda.

Gazeteci ise hapiste.

Yine parti genel başkanı hapiste.

Mesela Ümit Özdağ’ı ne ile suçluyorlar? “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle”.

Ortalıkta tahrik olup sağı solu dağıtan halktan kimse gören var mı?

Yok.

Demek ki halk tahrik olmuyor ya da olmamış.

Onu da bırakın, siyasi rakiplerini yargı sopasıyla tasfiye etmek, olağan siyaset hali midir?

Öyle seçimi herkes kazanır.

Dünyada örnekleri var. Rakiplerini tutuklatıp, baskıladıktan sonra seçimi kazanıyor.

Putin gibi.

Kısaca dememiz odur ki, olağan olmayan şeyler bu iktidarla birlikte olağan hale geldi. Normal hangisiydi diye kendimize sorar olduk.

Tekrar ediyorum. Bu siyaset tarzı demokrasi getiremez. Medeniyet kuramaz. Milli birlik ve beraberlik sağlayamaz. Toplumun bir tarafını sürekli kırıp dökerek, aşağılayarak, ağlatıp adalet sopasıyla inciterek, refah toplumu oluşturamazsınız.

Gelişmiş uygarlığı, otoriterler ya da diktatörler değil, demokrasiler temsil ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları