Sağı solu bir kenara koyun. Şimdi asıl meselemiz topyekûn Türkiye’nin geleceği. Bundan 30 yıl önce etrafımızı çeviren rejimler teker teker devrildi. Kılına zarar gelmez sandığımız Irak ve Suriye gibi ülkeler bölündü, dağıtıldı.
İran-İsrail savaşa şimdilik tam amaca ulaşamadan sona erse de BOP’un Türkiye planı işliyor.
ABD tarafından planlandığı gibi Türkiye’yi uzun yıllar rahatsız etmeyi, Türkiye’nin büyüme ve gelişme hızını kesmeyi hedef alan PKK’nın görevi sona erdirilmiş görülüyor. Türkiye’ye verdiği zarar karşılığında şimdi sırada; savaşsız, salt siyaset yoluyla, Türkiye’nin yeniden biçimlendirilmesiyle kendisine verilecek pay var. Yani hedef projenin bu bölümde, Türkiye’nin yeniden biçimlendirilmesi var. Bunun adına “Türkiye Yüzyılı” yahut “Yeni Türkiye” diyorlar. Uzun zamandır dillendirilen, tam anlamıyla ne kast edildiği, neyi amaçladığı belirtilmeyen “Yeni Türkiye” projesinin inşasına hız verildi.
Bu sebeple TV’ler dahil, ana muhalefet, hukuk yoluyla siyasi baskı altında.
Hepimiz biliyoruz. Gördük ve yaşadık. Türk silahlı Kuvvetlerinin yapısı, “darbe yapacaklar, camileri bombalayacaklardı” söylemi ve gerekçesi üzerinden tarihin en büyük operasyonunu yedi ve kurumsal yapısı tümden değiştirildi.
Kim yaptı bunu?
Sivil siyasi ve bürokratik kadrolar.
Ne ile yaptı?
Adliye ile.
Kendilerine operasyon çekilen, iyi eğitim almış askeri yapı, hukuk karşısında başını eğdi.
Sonuç?
Az evvel belirtiğimiz gibi kurumsal yapının kökten değişmesiyle sonuçlandı.
Sonra ne oldu?
“Vesayetçi yapıyı kaldırdık. Bu bizim başarımız” dediler.
Yalan mı?
Değil.
Gerçekten de Türkiye’nin üzerinde bir askeri vesayet vardı. Bu vesayet, silahla yenilemezdi, hukukla yenildi.
Gidenin yerine gelen, bize demokrasiyi ve özgürlükleri mi getirdi?
Hayır!
“Tümden vesayeti kaldırdı mı”, derseniz, derim ki, kesinlikle özgürlükleri geri getirmedi, hatta eskisinden daha beter oldu.
Aralarındaki fark da önemli.
Askeri vesayetin rejim ve Türkiye kaygısı vardı. Siyasete karşı gücünü zaman zaman çok sert kullanıyordu. Darbe yapıyordu. Bu da ülkeye zarar veriyordu.
Şimdikiler, siyasi temelli vesayet kurdukları için, askerler gibi ülke ve millet odaklı değil, kendi çıkarlarına odaklı. “Ben iktidarsam, sorun yok” diyor. Millettin hali umurda değil.
İşte bu sebeple kurulmasına hız verilen “Yeni Türkiye’nin” başarılabilmesi için CHP hedef alınmış durumda. Eski vesayete de yenisine de dış destek her zaman vardı. Yenisine yoktur diyemiyoruz, çünkü batılı demokrasiler ve ABD suskun.
Yeni vesayet düzeni aşama aşama geldi. Belli ki stratejik bir planın eseri.
Hatırlayın lütfen. Önce AKP-MHP iş birliği ile parlamenter sistem ortadan kaldırıldı. Buna ABD-CİA odaklı FETÖ en büyük desteği verdi. Sonra, devlet içinde kimi kurumsal yapılar değiştirildi. Bürokrasinin ele geçirilmesi beklendi. Sonunda iktidar lehine siyasi kadrolar bürokrasiye hâkim oldu. Böylece yeni vesayetçiler, devletin tüm kademelerine hükmedecek hale geldi. Plan başarıyla uygulandı. Şimdi sırada PKK’nın silah bırakma süreci ve buradan hareketle yeni anayasa yapılarak “Yeni Türkiye” dedikleri aşamaya geçilecek.
İşte bu sebeple mesele sadece CHP değil, tüm Türkiye. CHP, halihazırda başat siyasi güç. İktidarın yerine geçebilecek halk desteğine sahip.
Bir de mevcut Türkiye’nin kurucusu olmak gibi bir tarihsel geçmişi var. Dolayısı ile topyekûn değişim için o hedefte.
Yaşadığımız olayların sebebinin ne yolsuzluk ve ne de AKP-CHP çekişmesi olmadığı açık. Bu gelişmeler, toptan Türkiye’yi hedef alan, esas amacı çok daha büyük olan operasyonlardır. Bu sebeple sağı-solu bırakın diyoruz. Çünkü asıl sorun Türkiye’nin milli varlığı.
Kuruluş düzeni.
Hatta anayasası.
Askeri düzeni ve hakimiyeti nasıl hukuku kullanarak yağdan kıl çekmiş gibi hallettiler ve yeni vesayet sistemini kurdularsa, aynı şekilde gene aynı yöntemi kullanarak şimdi BOP’u memnun edecek yeni bir Türkiye kuracaklar.
Tam bu noktada iki seçenek var: Ya CHP yeni Türkiye yönetim modeline razı olacak ve küçülerek varlığını sistem içinde sürdürecek ya da daha ağır bedellerle karşı karşıya kalacak. Belki de kapanacak noktaya gelecek.
Planlanan Yeni Türkiye modeli, baklava dilimleri gibi, toplumsal hatları bölünme noktalarından çizecek. Kimlikler üzerinden siyasetin önü açılacak. Bu da demektir ki “Türkiye’yi şimdilik bölmüyoruz” ama çok yakın zamanda kendiliğinden yine kendisi bölünecek. Şimdilik anayasada küçük (!) değişikliklerle “Yeni Türkiye’yi” kurun, gerisi nasıl olsa kendiliğinden gelir.
Süreç ilerliyor.