PKK’nın silah bırakmasını istemeyenler
Bahçeli öncülüğünde, iktidarın rotasını çizdiği, “Barış süreci” diye adlandırılan gelişmelerde, PKK silah bırakacakmış, ama silah bırakmasını istemeyenler varmış. Bunlar Amerikancıymış, İsrail yanlısıymış.
Bunların bir kısmı solcu, bir kısmı da milliyetçiymiş.
Neresiymiş bu “bir kısım” dedikleri o insanların kurumsal adresi?
Belli değil. Kurumsal adları, unvanları, siyasal yapıları anlatılmıyor. Sadece “Bir kısım milliyetçi ve bir kısım solcu” olduklarından dem vuruluyor o kadar. Bir de “Gladyocu” tarafları varmış tabi.
İddia sahipleri daha da ileri gidiyor. “PKK lideri Apo ile Bahçeli’nin ulus inşa ettiklerini” söylüyor.
İlginç!
Binlerce Mehmetçiğimizi, sivil yurttaşımızı, korucularımızı, öğretmenlerimizi şehit edip öldüren PKK ve liderinin, gün gelecek iktidarla el ele Türkiye’de Atatürk’le başlayan uluslaşma süreci bağlamında görev alıp, milli birliğimiz için çalışacağını kesinlikle tahmin edemezdik. Meğer Apo neymiş de bizim haberimiz yokmuş.
Görüyor musunuz benim gibi sürece itiraz edenlerdeki ihaneti. Acaba biz gladyonun adamları mıyız?
Bilemedim.
İşin tuhaf yanı, aynı adamlar, bir taraftan ulus inşa etmekten, iç cepheden ve bütünleşmekten söz ediyor, öte taraftan da gidişattan ülke ve toplum adına endişe edenleri, Amerika ve İsrail’in taraftarı olmakla suçluyor.
Bu nasıl bir iç cephe yahut ulus inşa etmek anlayamadık. Bölerek, iterek, ötekileştirerek, ülkenin farklı düşünen kimi kesimlerini düşmanlaştırarak iç cephe mi kurulur? Ulus mu inşa edilir?
Madem tek ve biricik haklı sizsiniz, herkesi bu haklılığınıza ikna edecek materyalleri ortaya koysanıza.
Buna gerek yok. Çarp, böl, karşıya konumla, sonra yaftala olsun bitsin.
İşte bu zihniyet yüzünden Türkiye’de milli birlik ve bütünlük dolayısı ile uluslaşma yolunda ilerlemiyor.
Türkiye’de, neredeyse tüm üst geçitlerde birer şehit adı yazılı. Bunlar; “Biz PKK’ya silah bıraktırıp, ülke barışını ve bütünlüğünü sağlıyoruz, siz neden karşısınız” diyor. Her şeyden önce soru yanlış. Bu ülkede hiç kimse PKK silah bırakmasın ve toplumsal barış ve huzur olmasın demiyor ki. Benim gördüğüm ve takip edip okuduğum,dinlediğim milliyetçiler, mevcut anayasamızın tanımladığı yurttaşlık ve dil birliğine karşı, “Barışıyoruz” denilerek bir taviz verilmesi halinde, bunun Türkiye’yi böleceğine inanıyor. Yani karşı olduğumuz taraf, PKK’nın silah bırakması değil, bunun karşılığında iktidar ve ortaklarının nasıl bir taviz vereceği konusu.
Milliyetçileri Amerikancılık, İsrailcilikle suçlayan adamlar, geçmişte, eline silah alıp, dağa çıkıp, Atatürk’ün kurduğu Türkiye’deki rejime karşı isyana kalmış kimseler. Bu da işin bir başka tarafı. Cumhuriyeti ve demokrasiyi savunan milliyetçileri, cumhuriyet ve ulus düşmanı yapamazsınız. Kaldı ki İsrail ve Amerika, mevcut iktidarın, aşırı yanlış Suriye politikaları sebebiyle, orada, iki terörist grupla ortak bir devlet inşa etmektedir.
Bir şey daha: Suriye’de PKK-PYD’nin ABD tarafından kurulan koca bir ordusu var. Irak’takiler silahı bıraksa ne olur? Silah lazım olunca, zaten PKK/PPD ordusu ordan, gider alır. Almazsa oradaki ordu devreye girer. Orası yetmezse, Barzani var.
Teröristbaşı, iktidarın ortak ve bileşenleriyle yeniden bir ulus inşa edecekmiş. Türkiye’nin geleceği teröristbaşının elinde demektir bu.
Bir de “PKK’nın silah bırakmasının Suriye ile ilişkili olduğu” söyleniyor. Irak’taki PKK silah bırakınca Suriye’dekiler de mi bırakacak? Eğer öyle ise yapsın, bütün söylediklerimi toptan geri alıyorum.
Gidişat öyle görünmüyor.
İsrail, Türkiye’nin yapmağa karar verdiği ve başladığı üssü vurduğunda, bu karşıt Amerikancılar, iktidarın derin sessizliği karşısında nötr kaldılar. Bu nasıl Amerikan karşıtlığı? Bu nasıl Türkiye taraftarlığı ve nasıl bir millilik?
Size bir şey söyleyeyim mi? Herkes tribüne oynuyor.
Siyaseten söz üretip, laf cambazlığı yapıyor. Gerçek olan, asıl kazananların, her hamlesinin başarılı olması.
Gerçek olan, tırsık iktidar ve bileşenlerinin ortak refleksleri.
Neymiş, bir kısım milliyetçiler, PKK silah bıraksın istemiyormuş. Bunu söyleyenler, “PKK’nın Suriye’deki ordusunu görmeyin Kandil’e bakın, orayla ilgilenin” diye zihnimizi, algı sistemimizi, yönlendirmeğe çalışıyor.
O “bir kısım milliyetçiler”, kendileri dışında kimsenin taraftarı ve bağlısı değil. Eğer birleri ile siyasal bir ilişki kuracaksak, bu karşı tarafın adamı olup onlara biat etmek şeklinde değil, karşılıklı çıkara dayalı, eşitler arasında, stratejik, hedef odaklı bir ilişki olabilir.
Ayrıca, Türkiye cephelere ayrılarak milli bütünlük ve iç cephe tahkim edilemez. Ulusçuysanız, Anayasal zeminde düşünüyorsanız, her bir Türk yurttaşı, “Türk yurttaş” kimliğini temsil eden, matematiksel olarak vatandaşlık kümesinin elemanıdır. Bu kümenin toplamının oluşturduğu ortak bilince ulus denir. Bu durumda tek cephe vardır, o da yine ulustur.
Kısaca durum raporu şu…
Milli kayıplar ve kavgalar!..
Düşman ittifakı!
PKK FESİH KARARINDA BİR ÇİVİ ÇAKTI
PKK koşulsuz silah bırakacak mı?
Katiller dışarda siyasiler hapis
MİLLİ KÜLTÜR YIKIMI VE SİYASET
ANLAMSIZ ÖĞRENME VE SONUÇLARI
Filozoflarını yok edersen
TUTUKLU DEMOKRASİ









