Plansız talep artışı istikrarı çok bozuyor

2020'de bütün dünyada büyüme oranları eksi olacak. Bizde de eksi olacak ve fakat 2020'nin birinci çeyreği yüzde 4.5 büyüme yaşamış olmamız  nedeniyle bu daralma daha düşük kalacaktır.

Aslında 2020 yüzde 4,5 büyümeyi de, ''Dünya daraldı, biz büyüdük" şeklinde yorumlamakta da ihtiyatlı olmalıyız. Çünkü 2020'nin ilk çeyrek büyümesi 2019 ilk çeyrek GSYH'ya göre hesaplanıyor. 2019 ilk çeyrekte bütün dünyada GSYH'da büyüme oldu, bizde ise yüzde 2,3 küçülme oldu. Eğer bizde de 2019 ilk çeyreğinde GSYH'da yüzde eksi 2,3 küçülme yerine yüzde 2.3 büyüme olsaydı, şimdi 2020 ilk çeyrekte büyüme değil yüzde eksi 0,06 küçülme olacaktı.

Öte yandan Arjantin gibi krizdeki bazı ülkeler dışında, 2018 ve 2019 yılında Dünyada kriz olmadı. Biz ise kriz yaşadık. 2018 dördüncü çeyrek, 2019 bir ve ikinci çeyrekte üst üste üç çeyrek GSYH'da büyüme eksi oldu. Fert başına büyümede ise arttı, 2019 üçüncü çeyrek olmak üzere dört çeyrek üst üste daralma yaşadık. Bu daralmaya  geçmiş krizlerde olduğu gibi kur şoku neden oldu.

Türkiye'de iç dinamikler nedeni ile her krizden bir yıl içinde çıkmıştır. 2020'de bu krizden çıkış yılımız idi. 2020 ilk çeyrek büyüme sonra da devam edecekti… Eğer ki, pandemi olmasaydı.

Pandemi nedeniyle hükümet genişletici ve talep artırıcı uygulamalar yaptı. Kamu bankalarının kredileri artırması, bütçe açıklarının artması ve eksi reel faizler nedeniyle toplam talepte artış planlandı. Ne var ki talep artışının diğer makro politikalarla da uyumlu olması gerekir.

1. Destekler geçimlik kesimle sınırlı olmadı.

İşinden geçici çıkarılanlar, kepenk kapatanlara dönük olmadı. Genel olarak talep genişletici önlemler alındı. Ekonomide canlanma yaratmak için her alanda talep artışı yaratmak istendi. 

2. Ucuz kredi konut fiyatlarını şişirdi.

Türkiye'de ilk sorun, konut talebinde oldu. Kamu bankaları konut kredi faizlerini düşürünce, vadeleri uzatınca, konut talebi arttı. Bir gecede konut fiyatları yüzde 10 ile yüzde 20 arasında arttı. Alemdağ'da 380 bin liraya satılan konutlar, teşvik  kararından sonra ertesi gün 450 bin liraya çıktı.

Eski fiyatları artıramazsın kararı çalışmaz… Bir önceki fiyatı bilemezsiniz… Dahası satıcılar talep varsa el altından fiyat farkını yine alır.

Diğer taraftan konut kredisi veren kamu bankalarının zararını hazine karşılıyor. Hazinenin finansmanı da vergilerle sağlanıyor. Yani konut alanların parasının bir kısmını kendisi, bir kısmını da halk ödüyor. Sosyalize edilen bu zararlar gelir dağılımını bozuyor.

3. Talep artışı dış açığı artırıyor.

Talep artışına uygun arz artışı olması gerekir. Türkiye de kapasite kullanım oranı düşüktür. Söz gelimi imalat sanayiinde bu oran yüzde 65'e kadar geriledi. Talep artışı ile Kapasite kullanım oranı artar. Ancak aynı zamanda ithalat ta artar. Çünkü üretim yapılması için ithal aramalı ve hammaddeye ihtiyaç var. Bu ihtiyaç her sektörde var. Sonuçta üretim artışı dış ticaret açığını artırır. Turizm geliri de düştüğü için cari açık artar.

Talep artışı ithal tüketim mallarında da artış yaratır. Yine dış açıklar artar.

4. Talep artışı yatırımları uyarmıyor.

Talep artışı olmasına rağmen neden işsizlik artıyor? Zira talep artışının normal bir ekonomide yatırımları uyarması ve yatırım artışının da istihdamı artırması ve işsizliği azaltması gerekir. Ne varki, ne kadar talep ne kadar artarsa artsın, yatırımlar artmıyor. GSYH üç çeyrek daraldı. Yatırımlar 2018 ikinci çeyrekte daralmaya başladı ve bu sene ilk çeyrekte dahil olmak üzere 7 çeyrektir daralıyor.

2020 yılının ilk çeyreğinde, Özel tüketim yüzde 5,1 ve kamu tüketimi yüzde 6.2 oranında büyüdü ve fakat yatırımlar eksi 1,4 oranında daraldı.

KOBİ kredileri gibi bir kısım krediler, yatırıma gitmiyor. Tüketime gidiyor.

Yatırımların artması için, önce yatırımlar için güven ortamı oluşturmak zorundayız.

5. Eksi faiz kur artışına neden oluyor.

Yine talep genişlemesi yaratması için faizlerin eksi tutulması, TL tutanlarda cep yakıyor. Bunun için döviz ve altın talebi artıyor. Dolarizasyonun artması Merkez Bankası'nın para politikasını etkisiz kılıyor.

Sonuç; Türkiye'de genişleme önlemleri, ABD veya AB ile aynı paralelde etki yapmaz. Türkiye'nin öncelikli sorunu, aşırı kırılgan ve spekülatif piyasaları önlemek, güven ortamı oluşturmak ve planlama yaparak, tasarruf - tüketim, toplam talep, toplam arz dengesini sağlamaktır. Bunun için orta vadede düşük büyüme dönemi yaşanabilir ve fakat ekonomik istikrar kalıcı olur.

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002-016.jpg

Yazarın Diğer Yazıları