Prangalar ve kelepçeler

Pazartesi günü, yapılan propagandaya uyarak herkes gibi Başbakan’ı dinlemek üzere televizyona bir göz attım.
Ortalık sessizdi. Komşular da aynı şeyi düşünmüş olmalılar ki bahçelerde kimse görünmüyordu.
Ama daha ilk cümlelerde neredeyse, ’biz Türkiye’nin prangalarını çözdük’gibilerinden laflar etmeye başlayınca, dayanamadım kapattım. Öyle sanıyorum ki komşular da aynı tepkiyle bahçelere çıkmışlar. Bahçelerde insan sesleri arttı. Çünkü bahçede hava daha güzeldi. Temiz ve riyasızdı. Hatta nasıl oluyorsa bahçe ahlaklıydı.

 


***

 


İki gün önceye gidelim. Taraftarların evlerini basarak onları kelepçeleyerek gözaltına aldılar. Türkiye’nin en seçkin adamlarını alıp götürüyorlar. Televizyonlardan, gazetelerden, karargahlardan, hastanelerden, okullardan, üniversitelerden alıp götürüyor ve Türkiye’nin zeka, heyecan, başkaldırı ruhunu ezmeye çalışıyorlar. Sonra da Tunus’tan, Suriye’deki canavarlara, seks cihadı yapmak için kadınlar getiriliyor ve Türkiye üzerinden dağıtım yapılıyor. Ahlaka bakar mısınız?
Atatürk’ün siyasi dehasıyla laikleştirdiği sosyal yapı, bizim kadınlarımızı korudu ama nereye kadar? Canavarlar, Hatay sınırına ulaşmış. Kapıları açmazsanız büyükşehirlerde terör yaparız diye haber yolluyorlar.

 


***

 


Taraftar kıyımından sonra Gülsuyu Mahallesi olayı geldi. Uyuşturucu çetelerine karşı yürüyüş yapan insanlara ateş edildi, bir kişi öldü. Sözüm ona prangalarından kurtulmuş memleket bu. Bu yürüyüş bitmez. Onlar öldükçe yürüyecekler. Gözlerinde yılgınlığın eseri yok. Onlar mukabil paket hazırlayanlardan.
Başbakan, Ahilik haftasında sözüm ona esnaf dertlerinden bahsedecekti, Birleşmiş Milletler’i anlattı. Dünyanın hiçbir yerinde olmadığı bir şekilde esnafımız yüzde 70 dolaylı vergi ödüyor. Dükkan sahibi dört esnaftan üçü, dükkanını kapatıyor. Güya Başbakan perakendecilik üzerine konuşacaktı. Konuşmadı. İktidarı destekleyen 10 milyon esnaf ve ailesi de herhalde seçimlere mukabil bir paket hazırlıyordur.
Bizim oralar, İstanbul da, Ahi semtiymiş. İsimlere bakar mısınız? Sebzeci Sokak, Balıkçı Sokak, Arabacı Beyazıt Mahallesi...
Ben bu Gülsuyu Mahallesi’nin adına bayıldım. Bizim orada da bir sokağın adı Kokulu Karanfil’dir. Sokaklarımızın, şehirlerimizin, bölgelerimizin adlarından elinizi çekin. Gülsuyu sokağımıza da Tunceli’mize de Diyarbakır’ımıza da dokunmayın. Orta Çağ medeniyeti bitti. Bütün görkemiyle ömrünü doldurdu ve bitti. Şimdi bütün görkemiyle başlayan Cumhuriyet medeniyetidir. Onun isimlerine el sürmeyin. Cumhuriyet çocuklarının en etkili okul hatırası olan Andımız’a da el sürmeyin. Selahattin Demirtaş’ın kızı istemiyorsa o andı okumasın. Okuyan milyonlarca talebenin, Andımız heyecanına dokunmayın. Benim torunum okuyacak. Bütün bu yanlışlardan karşınıza umulmadık paketler çıkacaktır. Sırada Yatağan işçileri var. Zonguldak Termik Santral işçileri var. Diyarbakır’da toprak savaşını hukuken kazanan topraksız köylüler var.
Ceket düğmelerini ilikleyerek el sıkışan köhne siyasileri bırakın ve bu yeni halk heyecanlarına bakın. Yatağanlı işçilerin dağa çıktıkları vakit dalgalandırdıkları bayraklarımıza bakın ve ümitsiz olmayın.

Yazarın Diğer Yazıları