Rahat durabilsek istikrar düzelecek

Devlet, piyasanın önünü açmak ve ekonomik istikrar sağlamakla yükümlüdür. Ne var ki bizde , iç ve dış siyasi sorunlar istikrarı ve düzeni bozuyor

Tüketici, reel kesim, hizmet sektörü, perakende ticaret sektörü ve inşaat sektörünü kapsayan, ''Ekonomik Güven Endeksi'' bir ay öncesine göre yüzde 9.1 oranında arttı. En düşük ay Ekim ayı oldu. Yalnızca inşaat sektörü güven endeksi düştü. Ancak tüm endeksler geçen sene Kasım ayının çok altında kaldı.

Döviz kurları, üretici ve tüketici güvenini etkiliyor. Dolar kuru 4.14 seviyesine geriledi ve fakat Merkez Bankası'nın 2003 baz yılına ve TÜFE'ye göre hesapladığı Reel kur endeksinde, dolar hâlâ yüzde 30 daha değerli görünüyor. Doların aşırı değerli olması ile FED'in faiz artırımında daha dikkatli ve esnek davranması, kurların düşmesi yönünde baskı oluşturuyor.

Buna mukabil, Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşması oranlarının dış borçların çevrilme sorunu, kurlara artış yönünde baskı yapıyor.

Son haftada açıklanan NATO raporu ve İsrail'in diplomatik ilişkileri azaltma kararı, beklentileri de olumsuz etkiledi.

NATO raporunda ''Siyasi haklar ve sivil özgürlükler'' konusunda Türkiye, NATO'nun tek özgür olmayan ülkesidir açıklaması yapıldı. Bu açıklamadan sonra, Türkiye'nin dış borç riskini gösteren, sigorta primi CDS'i yükseldi. 26 Kasım'da 386.00 iken 28 Kasım'da 406.80'e yükseldi.

Öte yandan, TL'nin yüzde 30 daha düşük değerde olması, ithalatın daha pahalı olmasına yol açtı. Tüketim malları ile ara malı ve ham madde ithalatı azaldı. Türkiye'nin Ocak-Ekim 10 aylık ithalatı geçen sene düzeyinde kaldı. Buna karşılık 10 aylık ihracat geçen sene 129 milyar dolar iken bu sene yüzde 7.6 oranında artarak 138.7 milyar dolara yükseldi. Dış ticaret açığı da yüzde 15.7 oranında azaldı.

İhracattaki artışın ithalattaki artıştan daha yüksek olması, 2018 büyüme oranını pozitif etkiledi... Ne var ki bu defa ithal ara malı ve ham madde kullanan sanayi üretimde düşme oldu. Üçüncü çeyrek büyüme yüzde 2 ile yüzde 1.5 arasında ve dördüncü çeyrek büyüme de eksi olacaktır.

Ekonomide böyle bir tabloya sebep, siyasi iktidarın piyasayı başı boş bırakmasıdır. Ancak bir diğer nedeni de dış politikada iç politika için yapılan popülizmdir.

Bir örnek AB ile olan ilişkilerdir. İhracat artışında ilk sırayı Avrupa Birliği alıyor... Ne var ki biz Avrupa'nın önem verdiği ve olmazsa olmazı demokrasiyi rafa kaldırıyoruz. İpler gerilirse, AB'ye ihracat imkânları da daralır.

İkinci bir örnek İsrail'le olan ilişkilerdir. Bu sene ilk on ay içinde çok ihracat yaptığımız ilk 20 ülke içinde İsrail 12. sırada yer alıyor. En çok ithalat yaptığımız ilk 20 ülke içinde ise yer almıyor. Demek ki İsrail ile olan dış ticarette kazançlıyız. 2017 yılında İsrail ile olan dış ticaret hacmi yüzde 17 artmıştı.

Ne var ki İsrail'le olan ilişkileri de siyasi popülizm uğruna gerdik. Gazze Şeridi'ndeki olaylar nedeniyle 6 ay önce İsrail Büyükelçisini sınır dışı ettik. 

Sonuçta, İsrail Dışişleri Bakanlığı kovulan Büyükelçi yerine yeni bir büyükelçi göndermeyeceğini ilan etti. Türkiye'deki diplomatik temsil düzeyini azaltmaya karar verdiklerini açıkladı.

Türkiye dış politikayı, iç politikada popülizmin bir aracı olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. Sonuç için uzağa değil, komşu İran'a bakmalıdır.

Mollalar iktidarı sürdürmek için mezhep savaşlarını kullanıyor; İran'da Mollalar İran gelirinin bir kısmını, Suriye'de beslediği 70 bin askere, Yemen'de Husi'lere  ve Orta Doğu'da Hizbullah'a aktarıyor. Buna karşılık İran halkı ekonomik sıkıntı yaşıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları