Rusya’da askeri hareketlilik

Rusya Federasyonu, yedi ay içinde üç kez büyük askeri manevra yapmıştır. İkisi önemli mesajlar taşımaktadır. Mart ayında bizim kuzeyimizde, onların güneyinde yani Karadeniz’de, şimdi de ülkenin doğusunda Çin ve Japonya sınırında çok büyük bir askeri manevra yapmıştır. Rusya’nın bu beklenmedik askeri hareketliliği Batı’da çok sayıda analize neden olmuştur. Bu askeri hareketlilik hem komşu olma sıfatıyla hem de bölgesel bir güç iddiasında olan bir ülke olarak Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Rusya, 1989’dan bu tarafa Yeltsin ve Putin tarafından yönetildi. Yeltsin sorunlu ve geçiş dönemini yönetti. Gerçek anlamda olağanüstü bir dönemdi. Putin bir enkaz devraldığını söyledi, doğrudur, gerçek anlamda ağır bir enkazdı. Ancak Rusya gibi büyük bir entelektüel, bilim ve ekonomik potansiyele sahip bir ülke için bu enkazdan çıkmak, bu kadar uzun sürmemeliydi. Hem Rusların kendileri hem de dış dünya Rusya’dan bekledikleri küresel güç olma özelliğini göremediler ve ne zaman görecekleri de belli değil.
Putin, Rus derin devletinin (KGB ve ordu) ortak adayıydı ve halen de öyledir. Dağılan ve çöken ülkeyi topladı, devlet otoritesini yeniden sağladı, ülkeye bir disiplin getirdi. Bu düzeni sağlarken de sert ve acımasız davrandığını, hukuk devleti ilkesine çok sadık kalmadığını basın vasıtasıyla biliyoruz. Bugün dahi Putin’in politikalarını ciddi bir şekilde eleştiren gazeteci, politikacı ve diğer etkili kurum ve kişiler bir şekilde zararsız hale getirilmektedir. Putin bu gücünü derin devletten almaktadır. Batılı ülkeler başkanlık seçimlerinde Putin aleyhinde bir takım gösteriler düzenlediler ama Putin açık bir şekilde bunun ABD başta olmak üzere Batılılar tarafından organize edildiğini ve karşılıksız kalmayacağını beyan ederek, ABD’de Kızılderililer ve siyah derililer, Avrupa’da göçmenlerin üçüncü kuşak genç nesillerinde bir hareketlenme başlayınca, onlar da Putin’in yakasını bırakmışlardır. Küresel oyun kurmanın bir takım koşulları vardır, güçlü bir ekonomi, iyi bir teknolojik seviye ve güçlü bir ordu. Bunlara ilave olarak sağlam müttefikler ve uluslararası itibar. Rusya’da bugün itibariyle bunların hiç biri yoktur. Ayrıca Rusya Federasyonu ayrı dinden ve ayrı dilden oluşan 14 özerk cumhuriyetten oluşmaktadır. Rusya’nın içi; sosyolojik, etnik, dini ve kültürel olarak dış güçler tarafından karıştırılmaya çok müsaittir. Putin, zamanının büyük bir kısmını iç düzenlemelere ayırmaktadır, Ruslar da dahil olmak üzere ülkede çok can yakmış ve kendisine büyük düşmanlıklar yaratmıştır. Rusya’da çok güçlü bir anti-Putin blok oluşmuştur. Rus derin devleti bir dahaki seçimlere yeni bir Putin bulmak zorunda kalabilir. Putin ekonomik politikada başarısızdır, her yıl yaklaşık 150 milyar dolarlık petrol ve gaz satmaktadır, ülke halen çok yoksul, gelir dağılımı bozuk ve rüşvetler ülkesidir. Rusya modern bir Suudi Arabistan olmuştur. Petrolü ve gazı sat, parayı çar çur et politikası vardır.
Putin, 2011-2020 yıllarında ordunun yenilenmesi için yıllık, askeri bütçe hariç, 500 milyar dolar ve bir o kadar da savunma sanayinin modernizasyonu için bütçe ayırmıştır. Bunların dışında silahlı kuvvetler için diğer harcamaları da mevcuttur. Putin’in orduyu güçlendirme merakı, soğuk savaş dönemi atmosferini yaratırsa, dünya barışı ve huzuru için çok kötü olur. Putin ne yaparsa yapsın askeri kapasite olarak ABD ve Çin’in seviyesine gelme ihtimali yoktur. Rus halkı kaliteli bir halktır ve barışseverdir. Bunu son yirmi yılda dünya yakinen gördü. Putin’in daha sağduyulu ve barışçıl bir politika uygulaması Rusya’yı Çin-ABD dengesinde daha itibarlı bir yere oturtabilir, ama güç yarışında sadece yeni silahlanmalar ve çatışmalara neden olur, yani, yeni bir soğuk savaş atmosferi yaratır. Bu Rusya’ya yeni bir şey kazandırmaz, tam aksine rakiplerini daha diri tutar. 

Yazarın Diğer Yazıları